1.BÖLÜM

53.7K 1.6K 340
                                    

1.BÖLÜM

Yaz... 

Hem mutluluk, enerji verip hem nasıl hayatımı tehdit edebilirdi? Yine de insanın vazgeçemeyeceği, risklere karşı yaşamak istediği anlar vardır.

Hiçbir zaman ölmekten korkmadım, tek korkum istediğim gibi yaşayamamaktı.

Her zaman hastalığımdan dolayı bugünümü son günüm gibi yaşadım, ama nereden bilebilirdim ki artık her günü yeni bir başlangıç ve devamı gelecek gibi yaşamaya başlayacağımı...

Yazın başıydı, güneş en güzel, en sıcak, en huzur verici yüzünü göstermeye başlamıştı. Resim kağıtlarımı ve boyalarımı elime alarak anneme göl kenarına gidip biraz bu anı yaşayan insanları resmetmek istediğimi söyledim. Tabiki biricik annem biraz gerildi ama bana söz geçiremeyeceğini bildiği için tepkisini sadece mimiklerini bana en sevimli haliyle göstererek belli etti. Nasıl kızabilirdim ki ona, ben onun bu dünya da tutunduğu tek daldım.Altı yıl önce babamı ve abimi kötü bir kaza sonucu kaybettik. Zavallı annem ilk aşkını ve ilk göz ağrısını toprağa verirken nasıl dayanmıştı.Ben belkide o zaman 15 yaşında olmamdan dolayı anlamamıştım, çünki ben dayanamıyordum. Her sabah kahvaltı sofrasında benim için patates kızartan, abim için mantarlı omlet yapan, babama bal kaymak çıkaran annem, hala nasıl bunları hazırlayabiliyordu. Artık anlıyordum. Onun bakması gereken, ona gerçekten dünya da herkesten çok ihtiyacı olan bir çocuğu, bir dalı daha vardı...

Hasır şapkamı elime alarak anneme kocaman bir öpücük verdim ve nasihat vermesine engel olmak için hızla evden çıktım. 21 yaşında, buğday tenli, ela gözlü bir kız olmam biraz ego sahibi olmam da ki en büyük etkendi. Hastalığımı belki de bu yüzden bu kadar umursamıyordum. Genç, güzel, yetenekli ve çok sevilen biriydim. Yollardaki insanları seyrederek göl kıyısına doğru yürümeye devam ettim, ta ki arkamdan Aydan diye seslenen en yakın arkadaşım Turan'ı görene kadar..

Turan; vazgeçilmezim, sırdaşım, ailem, herşeyim. Hastalığımı bilen bir kaç kişiden biri. Onu görmek her zaman bana bitmeyen bir enerji veriyordu. 7 yaşından beri biran olsun ayrılmadık. İlkokula başladığımız ilk gün öğretmenimizin aynı sıraya oturtması sonucu başlayan ve inşallah ölene kadar sürecek olan bir arkadaşlık bizimkisi.

Koşarak yanıma gelen o parlak kahverengi gözlü, beyaz yüzlü, çilli bu çocuk o sıcacık kolunu belime dolayarak yine nereye ay parçam? dedi. Ah bu sözler yine beni babamı düşünmeye itmişti. Bana bu ismi rahmetli babam koymuştu, güzelliğini ay'dan alan ay gibi parlak bir bebek demiş babam bu yüzden de adım Aydan olmuş...

Bütün bu düşüncelerden hızla sıyrılıp karşımda duran enerji topuna gülümsedim ve

"Göl kıyısına resim yapmaya," dedim.

Gülerek yüzüme doğru eğilirken konuşmaya başlamıştı.

"Bu dünyada seni istediğini yapmaktan alıkoyacak bir şey var mı?"

İfadesiz bir suratla ona baktım.

"Yok ve asla da olmayacak."

Bu hayat benimdi ve ne zaman biteceğini bilemediğim için her dakikası kıymetliydi.Bende kolumu onun beline sararak,

" Hadi birlikte gidelim," dedim.

İki sevgili gibi bu yazın ilk gününde birbirimize sarılmış vaziyette yürürken ne zaman göl kenarına gelmiştik hala anlayamamıştım. Çimlerin üzerinde uygun bir yer bulunca, tabiiki gölge olmak zorunda idi, çünki hastalığımın en büyük düşmanı güneşti, hemen örtümü yaydım ve Turan'ın elindeki malzemelerimi alarak yerleştim.

Etrafa bakmaya başladım. İnsanları inceliyor, bazen yaptıklarına gülüyor bazen de abim ve babamı özlüyordum. Sevgilisiyle gezenler, bisiklete binenler, spor yapanlar ve benim gibi etrafı ve gölü seyredenler.

Kendime engel olamayarak konuşmaya başladım.

"Turan, her şey ne kadar güzel ve huzur verici değil mi?"

Cevap alamadığımdan dolayı ona doğru dönüp gördüğüm manzara karşısında ufak bir kahkaha atmama neden olmuştu. Yine ve yeniden bulduğu ilk yerde uyuyan can dostum. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama yüzündeki huzurlu görüntüyü seyredip tekrar bakışlarımı göle çevirdiğim de karşımda ki çimenlikte bana bakan o cam mavisi gözlerle karşılaştım. Ne yapacağımı bilemez halde kafamı bir sağa bir sola çevirdim, of kim bilir ne kadar salak görünüyordum. İstemsizce bana gülüp gülmediğini görmek için tekrar ona doğru baktım. Ama yanılmıştım o yüzünde hiçbir ifade olmaksızın hala bana bakıyordu. Bende bu sefer kafamı çevirmedim ve ona baktım, onu incelemeye başladım. Evet bulmuştum çizmek istediğimi...

Koşmaktan ıslanmış sarı saçları, cam mavisi gözleri, kızarmış yanakları zaten bir resim gibiydi. Oturduğu için boyu, posu hakkında bir tahminim yoktu ve çokta umursamıyordum. Ne kadar süre birbirimize baktık bilmiyorum ama yandan bana sarılıp kendine çeken Turan yüzümü ona çevirmeme neden oldu.

"Uyandın mı?" diye sorarken dudaklarım alaycı bir tebessümle kıvrılmıştı.

"Uyumadım ki," dedikten hemen sonra omuzlarını silkti ve konuşmaya devam etti.

"Sadece havanın tadını çıkarıyordum."

Ah nasıl bir yalan... Tekrar kafamı çevirdiğimde neden olduğuna anlam veremediğim bir hayal kırıklığı yaşadım, orada yoktu. İstemsizce kafamı sağa sola çevirerek aradım ama cam mavisi gözlerin sahibi gitmişti. Yaşadığım kısa süreli hayal kırıklığından sıyrılarak tekrar etrafıma bakmaya ve resim kağıdımı hazırlamaya başladım.

Gölün durgun, huzur veren görüntüsünü çizip bu anı odam da olsam bile yaşamak istedim ve bu yüzden resim çizmeye başladım. Fırçanın her darbesi ruhuma huzur verirken ve renkler beni bambaşka bir dünyaya taşırken arkadaşımın ikazıyla ona doğru döndüm.

"Ay parçam," dedi elindeki telefonumu işaret ederek.

"Telefonun çalıyor."

Elindeki telefonu alıp ekrana baktığımda annemin aradığını gördüm. Ne kadar merak etmişti beni, hemen telefonu açıp en neşeli halimle "Anneciğim," dedim.

"Aydan," dedikten hemen sonra derin bir nefesi dışarı bıraktığını duydum.

"Ne zaman geleceksin? Daha fazla güneşte durma lütfen."

Mutsuz çıkan sesi kendimi kötü hissetmemi sağlamıştı. Bu hayatta en son istediğim şey annemi üzmekti.

"Geliyorum anneciğim," dedikten sonra telefonu kapattım. Beni benden iyi tanıyan can dostum birşey demeden eşyalarımı toplamaya başlamıştı bile.

Çimenlerden ayrılıp göl kıyısından eve doğru yürümeye başladığım sıra da hissettiğim duyguyla irkildim ve olduğum yerde kalakaldım. Hızla arkamı döndüğümde ne görmeyi beklediğimi bilmiyordum fakat bir çift gözün üzerimde olması da beklediğim bir şey değildi.


BİR PARÇA AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin