2.Bölüm: "Nefes Kesen Bal."

9.8K 521 39
                                    


"Acın içinde ve kimse seni bedeninden özgür kılamaz, demişti dün gece."

·

Ali'den,

Partiliyoruz.

Emre'nin attığı mesaja bakarak iç çektim. Yine ve yeniden partiliyoruz, ne harika ama!

Her günü parti yaparak geçiren insanlarla takılmaya ara vermem gerekiyordu. Kafamı meşgul edecek bir şey bulsam cidden bunu yapacaktım. Boğucu ve her biri birbirinin aynısı olan sahte yüzlerle karşı karşıya gelmekten sıkılmıştım.

Telefonu masaya bırakmamla gelen yeni bir mesaj sesiyle gözlerimi devirdim. Çatalımı tabağın üstüne bırakıp yeniden telefonumu elime aldım. Ekranı sağa kaydırıp bildirim panelinden mesajı kimin attığına baktım. Gördüğüm isim beni yanıltmadı ve mesajına bakmadan telefonu geri bıraktım. Muhtemelen Emre'nin mesajının aynısına yakın bir şeyler yazmış ve saçma çıkartmalar göndermişti. Klasik Tuğçe.

Ağzıma kaşar peyniri attıktan sonra portakal suyundan bir yudum aldım. "Anne ben bugün dışarıya çıkabilir miyim?"

Kısa bir an için gözümü Selin'in üstünde tuttum. Yüzüne yerleştirdiği sevimli ifadeyle annesine yavru köpek bakışları atarken gözüm üzerinde ki polara takıldı. Anlaşılan hâlâ üşüyordu. Renk vermemek için tabağıma geri döndüm ve kalan peyniri de ağzıma atıp ayağa kalktım.

"Olur kızım, nereye gideceksin? Gelmemi ister misin?" Güneş Hanım kızına cevap verdiğinde telefonumu masadan aldım.

"Size afiyet olsun, ben kaçtım." dedim, masadakilere, özellikle babama bakarak.

Arkamı döndüğüm sırada babamın, "Dur, Ali." demesiyle geri dönüp, sorar gözlerle babama baktım.

"Bugün Güneş ile benim bir planım var," dedi. İfadesizce bakmaya devam ediyordum. Dediği şeyler beni ilgilendirmiyordu. Planlarını dinlemem için durdurmamıştı herhalde. Merakla devam etmesini bekledim. "Bu yüzden Selin'i senin bırakmanı istiyorum. Bilirsin, buralarda daha yeni."

"Gerek yok, Haluk Ağabey. Ben bir şekilde hallederim." Benim cevap vermeme gerek kalmadan Selin lafa atladığında sıkıntıyla nefesimi üfledim. Pekâlâ, ne yapalım, kurtuluşum yok gibi görünüyordu.

"Olur," dedim babama dönerek. Ardından kafamı çevirip Selin'e baktım. "Kapıda bekliyorum."

Tepki vermesini beklemeden yürümeye başladığımda sandalyenin çekilme sesini duydum. Arkamdan yetişememesi içim birkaç büyük adımda kapıya ulaştım.

Arabaya ulaştığımda telefonumun zil sesi ötmeye başladı.

Bugün kimseden kurtuluşum yoktu anlaşılan.

"Aliş..." dedi açar açmaz. Ciyaklayan sesine lanet edip, "Ne var Tuğçe?" diye tersledim.

"Birazdan Hills'e geçeceğiz, sende geliyorsun değil mi? Mesaj attım ama görmedin galiba."

"Gördüm Tuğçe. Evden çıkacağım şimdi, yarım saate orada olurum."

"Tamam Aliş." dediğinde telefonu kulağımdan ayırıp aramayı sonlandırdım.

Arabaya geçtikten sonra uzanıp müzik çalardan rastgele bir parça açtım ve Selin'i beklemeye başladım. On dakika sonra giyindiği buz mavisi rengindeki elbisesiyle evden çıktı. Yanımdaki koltuğa geçip kemerini bağlarken eline aldığı siyah poları gördüm.

"Üşüyor musun?" dedim ilgili gözükmemeye çalışarak.

"Bazen," dedi. Motoru çalıştırdığımda istemsizce ona baktım. Bazen, demişti. Bazen.

Gece Mavisi ◐ alselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin