TPA//02

50 7 1
                                    


Sabah kalkar kalkmaz yaptığımdan pişman olmuştum. Ve bunun acısını kahvaltı tabağımdan çıkarıyordum.

Mesajlarıma hala cevap vermemişti,ve bu içimde nedensiz bir korkunun açığa çıkmasına sebep olmuştu.Kahvaltı etmeyeceğime karar verip, tabağımdakiler kendi aralarında bıraktım. Yerimden kalktım aniden kalkmamdan olsa gerek başım biraz döndü. Düzelmesini beklerken Micheal'ın sözleri kulaklarımda yankılandı "Baş dön dürücü olduğumu biliyorum, Miller"

Ona beni biraz daha döndürürse başımın döneceğini söylediğimde verdiği tepkiydi bu. Acaba şimdi nasıl bir insandı ? Benim tanıdığım iyi kalpli, ve sözleriyle insanı büyüleyebilen gerektiğinde iyi laf sokan Micheal mı? Yoksa artık tanıyamayacağım şekilde değişti mi ?

Ağlama ihtiyacı duydum ama gelen göz yaşlarımı hemen geri çevirdim.

Odama doğru ilerlerken bu gün ne yapacağım düşünüyordum. Pazar günlerim hep evde boş geçirirdim. Ama bu gün evde kalırsam zaten bozulmuş psikolojimi bir de ben bozardım.

Dışarı çıkabilirdim belki alışveriş merkezinde gidip alışveriş yapabilirdim. Bu şehirdeyken Michael'la karşılaşmaktan korkmuyordum çünkü turdaki son yerleri New York'taydı. Ablam her seferinde gelmemi ister, ama Micheal ile karşılaşma düşüncesi beni deli ederdi. Dışarı çıkıp yolu uzatarak biraz oyalandıktan sonra alış-veriş merkezine girdim.Alış-veriş merkezlerini hayatım boyunca sevmemişimdir. Buralar sanki bir şehrin içindeki ikinci şehir gibiydi ve kıyafet vb. şeyler için bir şehir kurulmasına sinir olurdum. Tabi bu işime yaradığı gerçeğini de değiştirmiyor. İlk girdiğim anda havalar çok sıcak olmasada dondurma yemek istemiştim. İlerdeki dondurmacıya girip kendime bir çikolatalı cup almıştım. Telefonuma gelen bildirimle arka cebimden telefonuma uzandım.

Bildirimin Micheal'dan geldiğini gördüğüm an ordaki sandalyelerden birine çöktüm. Mesajın üstüne tıkladım.

Bilinmeyen numara: Kocaman bir akvaryumda tek kalmış balık gibi hissediyorum, Michael.

Bilinmeyen numara: Yanımdaki balıklar, teker teker gün geçtikçe senin yüzünden zehirlenerek öldüler.

Bilinmeyen numara: Sıra bana geliyor, Michael.

Bilinmeyen numara: Hissediyorum.

Michael:Ne? Ne sikim saçmalıyorsun?

İçimde bir şeylerin parçalara ayrıldığını hissettim. Damağımdaki çikolata tadı bir an zehir gibi geldi. Beni tanımamıştı tanısaydı böyle cevap vermezdi. Ya da verir miydi? Sonuçta o artık değişmişti eski Micheal değildi.Verecek cevabım yoktu konuşmayı bitirme amaçlı yazmaya başladım.

Bilinmeyen numara: Saçmalıyorum Micheal saçmalıyorum.

Bir süre cevap vermedi. Neden cevap vermesini istiyordum ki ? Zaten konuşmayı bitirmek istiyordum. Ne diye beni tanımasını umut etmiştim. O artık benim tanıdığım Micheal değildi.

Bir mesaj daha atınca gözlerimi telefona geri çevirdim.

Micheal: Seni tanıdığıma emin misin ?

Anında cevap verdim.

Bilinmeyen numara: Beni tanımıyor musun ?

Micheal: Tanımam gerektiğini sanmıyorum.

Sağ gözümden düşen göz yaşına sahip çıkamadım. Michael'ada sahip çıkamamıştım. Kendime sahip çıkamayıp Michael'a mesaj da atmıştım. Kendime sahip çıkamamıştım.

Kalbime sahip çıkamamıştım. Hiç

düşünmeden yazdım.

Bilinmeyen numara: Mesaj atmam bir
hataydı.

The Poison Aquarium M.C.Onde as histórias ganham vida. Descobre agora