Bölüm 3- Savaşa müdahale ve Yeni bir güç

277 24 13
                                    

Her geçen saniye 2 klanın savaşçıları birbirlerine daha çok yaklaşıyordu, artık yumrukların çarpışmasına sadece adımlar kalmıştı. Ace'in hızı sayesinde rakibiyle karşılaşan ilk kişi ben olmuştum... Yani biz. Ace mantıklı bir karar vererek, ani bir fren yapmış ve gelen yumruğu kolaylıkla savuşturmuştu, hızını düşürmek için harcadığı güç ,karşı saldırısının gücünü azaltmıştı, fakat bu kadarı bile normal bir şeytana ciddi bir zarar vermeye yeterliydi. Ace biraz zayıflamış olsada ,yumruğunu tam olarak rakibimizin çenesine doğru savurmuştu ve yumruk ona vurduğunda , büyük ihtimalle daha diğerleri savaşmaya başlamadan ,ilk rakibimizi halletmiş olacaktık. Biraz kibir ve rakibimiz için sinir bozucu , arenadakiler için büyük bir coşku kaynağı olan küçük bir sırıtma ile yumruğumuz ve karşıdaki melezin yüzü arasındaki çarpışma gerçekleşmek üzereydi, aslında gerçekleşmişti de fakat isabet ettiği şeyin rakibimizin yüzü olmadığına emindim. Bu bir kanatdı, fakat bu bir melek kanadı idi !

Ace yumruğunu geri çekince fark edebilmiştim, bu savaştığımız şeytan değildi, bu savaş alanına sonradan girmiş birisi idi. Savaş alanının ortasına dalan ve saldırımı durduran bu adam sadece benim dikkatimi çekmemişti. Ölümcül günah klanının onu görünce verdikleri tepki , hepsinin dizlerinin üstüne çöküp ,başlarını öne eğmeleri ,onun klan lideri olduğu anlamına geliyordu. Fakat burada , şu anda savaşın ortasında ne yapıyordu ?
Sırtı hala bana dönüktü ve kendi klanının üyelerine doğru bakıyordu."Gidiyoruz !" dedi, ürkünç bir ses ile. Hepsi birden onaylarcasına başlarını öne doğru eğdiler. Hemen ardından seyircilere doğru döndü ve konuşmaya başladı "Klanım ve kendim adına sizlerden özür diliyorum, eminim ki hiçbirimiz önceki savaş gibi bir katliam olmasını istemeyiz, fakat bu savaş devam etseydi , kayıplar kaçınılmaz olacaktı. Savaşı böldüğümüz için hepinizin affına sığınıyorum. Eminim ki Gece katliamı klanıda sizlerin zarar görmenizi istemez." son sözü biraz alaycı bir şekilde söylemişti ve bu hepimizin sinirlerini bozmuştu. Bu adam tamamen seyircilere oynuyordu. Birşeyler yapmazsak sonu hiçde umduğumuz gibi bitmeyecekti. O an aklıma gelen tek şeyi yapmak zorundaydım, bir hata ya da bizi kurtaracak bir hareket. Sadece yapmalıyım. Ace anlamıştı ve benimle yer değiştirmişti bile, " Peki , seyircilere verilen savaş sözü ne olacak ?" diyerek ,dikkatleri üzerime toplamıştım. " Bu insanlar buraya bir savaş görmek için geldiler , evet onların güvenliğini bizde önemsiyoruz , fakat onlara verdiğimiz bir savaş sözümüz var !" kendimden bu kadar emin bir şekilde konuşmak beni bile şaşırtmıştı, fakat bu savaş klanımızın son umuduydu ve ben daha bir 3 ay boyunca kedi peşinde koşmayacaktım.

"Yarın burada , klanınızı savaşa davet ediyorum !"

Bu sözler, çok tehlikeli bir kumardı aslında. Böyle bir kararı verecebilecek yetkiye tabi ki sahip değildim. Fakat herkesin için de gelen bir savaş davetini reddedemeyeceğini de biliyordum.
"Tabiki , seyircilerin güvenliği için bir grup savaşı değil 1v1 şeklinde yapılacak bir savaştan bahsediyorum" diyerek, savaşma hırsımın yanında seyircileri de önemsediği mi belirtmeye çalışmıştım , fakat dediğim gibi, bu büyük bir kumardı ve ben bütün paramı seyircilerin kanasusamışlığına yatırmıştım...
Kısa bir süre geçsede , benim için tepkilerini beklemek çok uzun bir süre gibi gelmişti. Sonunda hepsinden onaylayan haykırışları duyduğumda , ufak bir rahatlama hissetmiştim , fakat klanım bu kararımı desteklemez ise işte o zaman bittiğimin resmiydi. Sonuçta bu kararı tek başıma vermiştim.
Seyircilerin onaylayan seslerinden sonra , Ölümcül Günah klanının lideri bana doğru dönmüştü. Onu görünce bütün vücudumu bir ürperti kaplamıştı. Bu benim rüyamda gördüğüm melekti. Bu ne anlama geliyordu ! Bu durum hem beni ürpertmiş hem de böyle bir insanın çürümüş merkezlerden oluşan bir klana liderlik etmesi...
Kafam çok karışmıştı. Düşünmek gereken çok şey vardı, fakat onun o ciddi ve soğuk sesi , beni düşüncelerimden arındırmıştı.
"Büyük bir memnuniyet ile savaş teklifinizi kabul ediyorum genç savaşçı" benden en fazla 3-4 yaş büyük iken bana böyle seslenmesi , sinirlerimi bozmuştu. Sinirlerimi bozmayı başardığını görünce hafif bir şekilde sırıtmıştı.
"O zaman Müsaadenizle gidip , savaş hazırlıklarına başlayalım." diyerek onay beklercesine bana doğru bakmıştı." Müsaade sizin , diyerek biraz ukâla bir cevap vermiştim fakat o durumdayken en mantıklı hareket bu idi.
Konuşmamız biter bitmez seyircileri selamladık ve herkes klanlarına geri dönmüştü. Savaş alanından ayrılırken gözünün ucu ile bana ürpertici bir bakış atmıştı. Amacına ulaştığınıda söylemeliyim.
Bütün bu olayların yanında , savaşa katılan yalnız savaşçı da ortadan kaybolmuştu. Fakat şu andaki öncelikli sorunlarımız arasında değildi.

Dönüş yolunda kimse çıt çıkarmamıştı. Daniel'ın söylediği tek şey dönünce bir toplantı yapacağımızdı.

Klana geldiğimizde bahçede Jason bizi bekliyordu, elinde bir telefon ile. Yanına geldiğimizde "Geldiler efendim." dedi. Tahmin ettiğim gibi, telefonun diğer ucundaki kişi klan liderimiz di. Bütün olanları savaş alanındaki canlı yayın yapan kameralardan izlemişti.
"Ben... Özür dilerim. Kendi başıma böyle bir karar vermeye hakkım yoktu. Eğer isterseniz, bütün sorumluluğu üstlenip, klandan ayrılabilirim.
" dedim. Tedirgin bir ses tonu ile.
Sözlerimin ardından Serenity konuşmaya başladı" Efendim, bence Jack verdiği kararda haklı idi, o durumdayken seyircilerin güvenliklerini önemseyip geri çekilseydik, itibarımız-" liderin konuşması sözünü kesmişti.
"Kimse bir yere gitmiyor, bana savunma yapmanıza gerek yok. Olanları izledim ve verdiğin karar riskli olsada , insanların kanasusamışlığı sayesinde doğru bir karardı. O durumda bunu düşünebildiğin için seni tebrik ederim." bu sözler her ne kadar övgü niyetinde de olsa , sesindeki ciddiyet hiç değişmemişti. Fakat üstümde yarattığı etki öyle değildi. Kafam daki o aşşağılayıcı ve onur kırıcı sözlere hazırlık yaparken, övgü almak...
"Sizinle konuşmak istememin sebebi, verdiğiniz karar değildi. Rakibiniz şu ana kadar hiç görülmemiş bir tür, haklarında hiçbir bilgiye sahip değiliz, ya da ne kadar tehlikeli olabileceklerine. Söylemek istediğim şey, bu savaşın her ne kadar Klanın geleceğini belirleyecek bir savaş olsa da , isteyen ler savaşa katılmaya bilirler. Klanımızda ki yerinizi etkilemeyecektir."
Sözlerini bitirdikten sonra, Daniel herkese bir bakış atmıştı ve herkes anlayıp başıyla onaylamıştı.
" Savaşacağız !"
Diyerek bir savaş nidâsı attık. Ardından telefonda ufak bir memnuniyet bildiren "hmm" sesi geldi ve telefon kapandı.

++++++
Hepimiz odalarımıza geçmiştik. Yarınki savaş için dinlenmemiz gerekiyordu fakat ne kadar alıştırma yapsamda ,heyecanım hala uykunun önüne geçiyordu. Yatakta dönüp durmaktansa ani bir hareket ile ayağa kalktım ve bahçeye çıktım. Bahçenin ortasında yürüyüp ,düşüncelerime dalmışken , bahçenin kenarına oturmuş Rose dikkatimi çekmişti, ayaklarını uçurumdan uzatmış ve gökyüzündeki Ay'a bakıp birşeyler düşünüyordu. Yanına doğru gittim ve "Senide mi uyku tutmadı ?" dedim. Fakat düşüncesine öyle derinlemesine dalmıştı ki , beni duymamıştı bile. Dikkatini çekmek için elimi omuzuna attım ve hemen o anda gözlerimin önünde bir erkeğin yüzü belirdi, fakat o anlık refleks ile Rose kenara çekilmişti ve görüntü kaybolmuştu. Şaşkınlıkla konuşmak için ağzımı açmıştım ki,Rose benden önce davrandı " Bu da neydi böyle , bunu nasıl yaptın?". O da benim kadar şaşırmıştı. Dudaklarımı hiçbir fikrim yok dercesine büzerken , omuzlarmı da aynı mânada kaldırdım.
"Tekrar göster, bana onu tekrar göster!" dedi , heyecanlı ve sabırsız bir şekilde.
"Nasıl yapacağını bilmiyorum ki , ilk seferde bile ne yaptığım hakkında bir bilgim yoktu, tek yaptığım şey sana dokunmaktı-" birden sözümü kesti ve elimi eline alıp yüzüne götürdü, ay ışığında parlayan yüzü ve büyük bir umutla , o erkeği tekrar görmeyi arzulayan gözleri ellerimin arasındaydı. Gözleri , gözlerime baktığı zaman artık , klanın bahçesinde değildim. Rose 'un gözlerinden ,onun geçmişini izliyorduk...

Meleklerin Yükselişi (Devam serisi)Där berättelser lever. Upptäck nu