20 - Oyuncak

Mulai dari awal
                                    

"Ben zaten sana güveniyorum."

Dustin'in dudağı yukarı kıvrılırken Sky'ınki tersine kıvrılıyordu. Ben ise Dustin'in gözlerinin içine bakıyordum. Gerçekten o gözlerde kaybolmak isterdim. Sonuna kadar ona güvenmek istiyordum. Dalmamak için gözlerimi kaçırdım. "Ama ona ihtiyacım var." Alnını kırıştırdı. "Cevapları o biliyor." "Peki, bugünkü kadın kimdi?" Onu ben de tanımıyordum. Sky araya girdi. "Bir dakika ne kadını?" Ona döndüm. "Annem ondan iki şey çalmış, kadın öyle söylüyor. Kolyemi istiyor." Sky tek kaşını kaldırdı. "Kadın yarı vampir yarı Naira mı?" Gözlerimi kısarak ona baktım. "Sen nereden biliyorsun?" Güldü. "Çünkü onu tanıyorum. Yani dedem anlatmıştı."

"Nasıl?" İkimiz de dikkatle onu dinliyorduk. "Şöyle oluyor; yıllar önce dedem yapmıştı kolyeyi. Kötülük amaçlı değildi. Sonra bu kadın ki adı; Calanthe Disscol, dönemin en korkunç Nairalarındandır. Bu kadın dedemden almış kolyeyi kendini iyi biri göstererek. Sonra kolyeyle Naira'ya savaş açmış. Ve duyduğuma göre kolyedeki canavara çok kötü davranıyormuş..." Elim hemen kolyeme gitti. Benim yoldaşıma. Okşadım onu nazikçe. O kadını hiç hak etmemişti. Onu asla o kadına vermezdim.

"Peki sonra?" Hikayenin devamını merak ediyordum açıkçası.

"Sonra dedem bir adamı görevlendirmiş. Adam kadını kendine aşık etmiş ve kolyeyi almış. O zamanlarda adam başkasını sevdiği için kolyeyi sevdiği kadına vermiş." Bana baktı. "Annene." Şaşkınlıktan gözlerim irileşti. Nefesim daraldı. "Ne?" Dilim tutuldu. Boğazıma bir şey düğümlendi. "O kişi babam mıydı?" "Bildiğim kadarıyla bir insan olmalı." Kafam daha da karıştı. Gözlerimi kapadım, açtım. "Bu bir şaka olmalı." Ayağa kalktım. Ardımdan Dustin de ayağa kalktı. "O zaman annem başkasını mı seviyordu?" "Bunlara sadece baban cevap verebilir." Yok artık! Sakladığı şeyler bitmiyordu. Peşi sıra ortaya çıkıyordu.

Kaşlarımı çattım. "Her şeyi kendi başıma öğrenmek istiyorum." Daha fazla babamla uğraşmak istemiyordum. Ayrıca ona güvenemiyordum artık. Yalanları ortaya çıkıyordu. Şimdi yine yalanlar uydururdu. Doğruları söylemezdi. Ondan sadece annemin fotoğrafını istiyordum. Ve yakın zamanda bana göstermesini umuyordum.

"İstersen Nairalar hakkında daha çok şey öğrenebileceğin bir yer biliyorum," dedi Dustin bütün samimiyetiyle. Kafamı salladım.

Kısa bir süre sonra büyük bir binanın önüne gelmiştik. New York'un en ünlü kütüphanelerinden biriydi. Buraya arada sırada gelir, kitapları karıştırırdım. Ayrıca çoğu ödevim için asıl kaynak burası olmuştu.

Gerçekten raflar tarih kokuyordu. Küçük adımlarla içeri girdik. On katlı geniş bir binaydı. Cidden arka arkaya 100-150 insanın dizilebileceği bir uzunluğu vardı. Dışı eski tarihi bir müze gibi gözüküyordu. İçerisi ise olabildiğince moderndi. Ben buraya geldiğimde ya roman kısmına ya da tarihi kitaplar kısmına giriş yapıyordum. Her bölüme ayrı bir giriş vardı. Bölümler ayrı ayrıydı. Asansörle en yukarıya çıktık. Hayatım boyunca o bölüme gitmemiştim. Hatta hayatımda böyle bir bölüm duymamıştım.

'Güneş' Naira'nın diğer ismi. Orayı gerçekten merak ediyordum. Fakat nasıl gideceğimi veya yakalanmadan nasıl orada duracağımı bilmiyordum. Bölüme giriş yaptıktan sonra burada çok az kişi olduğunu fark ettim. Tek tük insanlar vardı. Belki de onlar da bizden biriydiler. Raflar sırayla dizilmişti. Tek tek dolaşmaya başladık. Sky bizimle gelmemişti. Fakat detayları almak istediğini de not etti kafamın bir kenarına örümcekle ilgili detayları. Daha ona isim verecektim değil mi? Ne olmalıydı? Dustin önümden beni yönlendiriyordu. "Burası bizim için ayrılmış bölümler. Dünyada yaşayan usta Nairalarımız sayesinde." Bir yandan onu dinliyor bir yandan da rafları geziyordum. "Yüzyıllar boyunca burada duran kitaplar da var. Hepsini incelemeye çalışıyorum geldiğimden beri. O kadar ilginç şeyler öğreniyorsun ki bazen."

Birden bana dönünce olduğum yerde dikildim. Gülümsemeye çalıştım. "O adı her neysenin bahsettiği örümcek neydi?" Kolyemi tuttum. "Anlatmıştım." Hatırlamış gibi kafasını salladı. "Doğru. Peki, ne oldu? Tanıştın mı?" Kafamı salladım ve gülümsedim. "Ve bundan sonra ona çok iyi bakacağım." Gülümsedi. "Bundan eminim."

"Nasıl bir şey?"
"Bir gün tanıştırırım belki. Ama ilk önce eğitmem lazım." Kafasını salladı. "İşime gelir." Kıkırdadık. Sonra ileride gözlüklü bir kadın gözükünce hemen sustuk. Ve önümüze döndük. Hani şu klasik gözlüklü kadın, kütüphanenin görevlisi. Gülmemek için ağzımı kapattım. Fısıldayarak konuşmaya başladı. "Beni takip et ve bazı şeyler öğren." Kafamı salladım. Sessizce başka raflara yöneldik. Geniş ve uzun raflardı. Dustin raflardan birine uzandı ve bir kitap çıkardı. Fazlasıyla tozlu ve eskimiş gözüküyordu. Kucağıma atınca tutmak zorunda kaldım. Tabii hemen peşinden hapşırdım da. Aynı şekilde birkaç kitap daha yüklendikten sonra geniş bir masaya yerleştik. Hemen üzerimi silkeledim. Kitapların sayfalarını karıştırmaya başladık. Çoğunda Nairalar hakkında bilgiler vardı. Birkaç efsanevi olaydan bahsediliyordu.

Naira'nın nasıl oluştuğundan, sonunun nasıl olacağından... Naira bir patlamayla oluşmuş ve bir patlamayla yok olacakmış aynı Dünya gibi. Nairaların özelliklerinden bahsediyordu. "Mavi gözlü, gözlerinde kanat işareti vardır. Nairalar 4 türe ayrılır..." "Hepsi bir ışıktan oluştuğu için oluştukları ışıkların isimleri verilmiştir türlerine. Ay, Güneş, Ateş, Su." "Her türün bir baskın özelliği vardır. Fakat onun haricinde küçük farklı özellikleri de bulunabilir."

"Ay Işığı: beyin gücüyle hareket ettirme
Güneş Işığı: görünmezlik
Ateş Işığı: şekil değiştirme
Su Işığı: hız"

Okudukça yeni şeyler öğreniyordum ve bildiklerimi tekrar etmiş oluyordum.

"Naira: büyük göz(Güneş)"

"Baksana burada insan ve Naira türlerinin birleşiminden bahsediyor." Alnımı kırıştırdım. Ve uzattığı kitaba baktım. Okumaya başladım. "Yıllar boyunca görevinden sapan Nairalar olmuştur. Dünyalılarla birliktelik kurmuş ve çocuk dünyaya getirmişlerdir. Çocuk melez yani İnsan-Naira olmuştur." "Baksana, burada ortaya çıkan birkaç İnsan-Naira'yı yazmışlar."

"Ve... Nasıl öldürüldüklerini de." Dustin yüzünü buruşturdu. "Anne ve babanın yaptığı suçu çocuklar neden üstleniyor anlamıyorum." "Çünkü onlar melez ırk istemiyorlar. Bu bir yasa."

"Kimler?"
"Konsey üyeleri. Kral. Yönetici. Ne dersen." Omuz silktim. "Yine de bu yanlış."

"Belki... Senin için." Kafamı ovdum. Resmen bilgi dolmuş, kusmak üzereydim. Elimdekileri inceledim tekrar. "Vampir-Nairalardan bahsediyor mu?" Kafasını salladı. "Çokça. Hatta onların da nasıl öldürüldüklerinden... Iğğ." Ofladım. "Onları ben öldürmek istiyorum. Özellikle Calanthe'yi." Delici bakışlarımı ona gönderdim. Ellerini kaldırdı. "Vov vov vov güzelim sakin ol. Onun yerine beni öldürecek gibisin." O bana güzelim mi demişti? Aptalca gülümsedim.

"Sen bana güzelim mi dedin?" Birden gözleri pörtledi. Öksürmeye başladı. "Öy...Öyle mi dedim ben?" Kafamı salladım. Güldü. "Ben sana prenses de diyorum ya. Aynı." Tek kaşımı kaldırdım. "Öyle diyorsan öyledir." Gülümsedi. Tekrar bir kitaba yoğunlaştım. O sırada telefonum çaldı. Hemen açtım ve kulağıma dayadım. "Alo?" "Muna." Bu sesi tanıyordum. Sonunda! Bu Eliesha'ydı. "Efendim?" "Yarın okuldan sonra seçmelerin var. Daha doğrusu seçme gibi düşün. Birkaç testten geçeceksin. Liderleri bu konuda ikna ettim. Yeri mesaj atarım. Görüşürüz." Tam ağzımı açmış bir şey söyleyecektim ki telefon kapandı. Hemen cebime geri koydum.

"Kimdi?" "Mandy." Hemen elindekileri bıraktı bana döndü. "Ne? Ne dedi?" Ona gerçekleri söyleyemezdim. Bana engel olmaya çalışırdı. ''Hiç, yarın okulda görüşelim diyor, bu aralar onu çok boşladım ya,'' dedim omuz silkerek. Ayaklandım. "Örümcek hakkında hiçbir şey yok. Ne de o kadın hakkında. Başka bir yerden öğrenmeliyiz." Ne kadar zor olsa da bazı meseleleri yoluna koymam gerekiyordu.

NAİRA‧✕‧Örümceğin Laneti |3K Serisi 1.kitap|Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang