2.Bölüm - ERKEĞİN MAKYAJI

17.9K 4K 1.3K
                                    

Aysima, Ceyhun'u aradı. "Aşkım akşam dışarı çıkalım mı?"

"Çok yorgunum erkenden yatacağım." yanıtını alınca da, zaten bozuk olan morali daha da bozuldu.

"Peki yarın buluşabilir miyiz?" diyerek son kez şansını denedi.

"Tamam yarın buluşur bir şeyler yaparız." diyince Ceyhun, Aysima az da olsa kendine geldi ve işinin başına döndü. Ama önünde kağıtlar elinde kalem öylece boş boş oturdu. Son zamanlarda keyifsiz olduğu için yaratıcı tasarımlar yapamıyordu. Bir türlü kendini işine veremiyordu. Hem konsantrasyonu, hem de motivasyonu neredeyse dibe vurmuştu. Ve bu durumdan hem kendisi, hem de müdürü rahatsızdı...

Yeni tasarımlar yapması gerektiğini biliyordu ama yapamıyordu. Zaten son trendleri de takip edemiyordu. Yeni çıkan kumaşlardan, aksesuvarlardan bihaberdi. "Şu Ceyhun'u yola getireyim ondan sonra işime yoğunlaşacağım..." dedi kendi kendine...

Ertesi gün Aysima, Ceyhun'dan önce geldi buluşma yerine. Arabasını park edip, tek başına Emirgan sahildeki salaş çay bahçesinde oturdu. Sevgilisini beklerken, karşı masada duran kumral yeşil gözlü adamın kendisine baktığını fark etti. Kaşlarını çatarak başını çevirdi Aysima. Adam yüz bulamayınca masadan kalkıp gitti.

Birkaç dakika sonra Ceyhun geldi. "Çok beklettim mi aşkım?" Eğildi ve yanağından öptü Aysima'yı. Sonra da tam karşısındaki sandalyeye oturdu. Birer çay söylediler gelen garsona. Ceyhun çayını içerken denizi seyretmeye başladı.

Rüzgar bir yandan masanın örtüsünü, diğer yandan Aysima'nın saçlarını uçuruyordu. Giydiği pileli mini eteğini de uçuracaktı haylaz rüzgar, Aysima eliyle tutuyor olmasaydı eğer.

Aysima aşık olduğu adamın yüz hatlarını ezberliyordu. Ceyhun'un jöleli siyah saçları rüzgara meydan okuyordu, hiç kıpırdamıyordu bile. Hele o kalkık burnu, nasıl da mağrur duruyordu tıpkı sivri, yüksek bir dağ gibi. Kaşları da her zamanki gibi çatıktı. Dalgın olduğu zamanlarda farkında olmadan kaşlarını çatardı hep.

Kısık bir sesle fısıldadı Aysima, "Gözlerinin kahvesini bir fincana doldursam, yudum yudum içsem ömrüm boyunca."

Ceyhun onu duymadı bile. Dalıp gitmişti. Bedeni orada ama ruhu yeni denizler arayan martılar gibi, uçup gitmişti adeta. Sanki yanında sevgilisi yokmuşçasına denizi seyrediyordu. Bu durumdan rahatsız olan Aysima, "Nereye dalıp gittin yine?" diyerek sessizliği bozdu.

"Manzara çok güzel." diyerek Aysima'ya yanıt verdi. Fakat hala denizi seyrediyordu.

"Sen daldığında ben dağılıyorum, farkında değil misin?" diyerek Ceyhun'un dikkatini çekmek istedi Aysima. Ceyhun yine oralı olmadı.

Bu sefer Ceyhun'u çenesinden tuttu, kendine çevirdi. Göz göze geldiler. "Manzara benden daha mı güzel?" diye sordu. Sonra kulağına eğildi. "Sana şimdi dünyanın en güzel manzarasını gösterirdim ama dua et etrafta insanlar var." diye fısıldadı. Sonra yüzünü kirli sakallarına sürttü. "Canımı yakan sadece sakalların olsun." Dudağına buse kondurdu "Sözlerin," Gözünden öptü "Gözlerin," Elini tuttu kendi göğsüne koydu "Kalbimi acıtmasın... Bak bu benim sol tarafım, senin ise dünyan." Birkaç saniye Ceyhun'un eli Aysima'nın kalbinin üzerinde durdu. Gözlerini birbirlerinden hiç ayırmadan ve göz kırpmadan bakıştılar.

Ceyhun elini çekerek, "Fena oldum ben ya. Hava sıcak, sen sıcak, ateş bastı beni. Haydi bize gidelim beraber duş alır, soğuk bir şeyler içeriz. Ne dersin bebeğim?" Soluk soluğa kalmıştı Ceyhun bu soruyu sorarken.

"Hmm kulağa hoş geliyor da, biz bunları her zaman yapıyoruz. Ama her zaman dışarı çıkamıyoruz. Ne zaman arasam işin var. Sanki iş adamısın. Sana ulaşmak başbakana ulaşmaktan daha zor" diyerek sitem etti.

Aşk Çıkmazı (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin