''Sağol,'' diyerek homurdandı.
Mutfak kısmına ilerleyip çekmecelerden birini çekince karşılaştıklarımla kaşlarımı çatmam bir oldu. Bir sürü siyah pirinç, kinoa ve tam buğday makarnası karşılamıştı beni. Organizere dizilmiş baharatlar ve daha nice saçma sapan şey ile doldurulmuştu. İkinci çekmeceyi açınca da aynı şeyi gördüm. ''Benim mısır gevreğim nerede?''
''Ha, o mu? Çöpte.''
''Sebep?'' derken, sesimi normal tutmaya çalışıyordum ancak fena şekilde kızmıştım. ''Bana sormadan neden yiyeceğime dokunuyorsun?''
''Seni düşünende kabahat,'' çatalını salatasına bastırdı ve küçük bir lokmayı kibarca çiğnemeye başladı. Gözleri benim keyfimi kaçırmış olmanın verdiği hazla parlıyordu. Onun yeni bir huyunu keşfetmiştim böylece, yaramazlık yapmış bir çocuk gibi gözüküyordu. ''Son kullanma tarihi geçmişti. Zehirlenmeni istemedim.''
''En son bir haftası vardı,'' diye mırıldandım. ''Gene de bana sormadan çöpe atma bir daha.''
''Bana sormadan odama girme bir daha.''
''Dünün intikamını mı alıyorsun aklınca?'' Uzun bacaklarımdan birini diğerinin üzerine atıp kollarımı karnımda kavuşturdum. Sorgular bir ifadeyle ona bakıyordum ancak beni umursuyor gibi gözükmüyordu.
''İntikam alacağım kadar önemli biri değilsin.''
Gerçekten bilerek yaptığını düşünmeye başlıyordum. Neden herkesin ona soğuk nevale dediği belliydi, işyerinde de böyle yapıyorsa insanlar ona nasıl katlanıyordu ki? Kusursuz olduğunu sanması acınasıydı çünkü değildi işte, sosyal anlamda çok zayıftı. Aynı evi paylaştığı insana kim böyle davranırdı ondan başka?
''Bu evin sahibiyim ben.''
''Teknik olarak kiracısın aslında. Hatta kira konusunda, kirayı paylaştığın kişiye yalan söyleyen bir kiracı.'' Gözlerini kısarak baktı, ruhumu çözümlüyor gibiydi. Ürpererek toparlandım. ''Kurnaz bir tilki gibi davranabilirsin ama benim gözümde insanların alanlarını işgal eden bir fareden ibaretsin.''
Ardı ardına kesilmeyen hakaretlere maruz kaldığım için kanım çoktan kaynamaya başlamış, ağzım aralanmıştı. Kira konusunda yalan söylediğimi nereden anlamıştı bu sansar? Onun kafasını yediği salataya sokup sonrasında yakışıklı yüzüne yumruklarımı savurmamak için hiçbir sebebim yoktu. Beni delirtmeye çalışıyordu, bunu çok net biçimde anlamıştım. Beni, kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Onunla arkadaşlık kurma çabalarım olduğunu sanıyordu ve böyle yaparak kendinden soğuttuğunu düşünüyordu küçük aklıyla. Oysa benim ona ılımlı şeyler hissettiğim tek bir an bile olmamıştı.
''Biliyor musun, bütün bu nefretinle birlikte, çok tatlısın Jeongguk.'' İkinci çekmeceyi açtım ve onun iğrenç, aptal, tatsız tuzsuz atıştırmalık paketlerinden birini açarak ona sormadan yemeye başladım. Tüm sinirimi yutup karşısında dimdik durmakta kararlıydım.
Bir kere, ona bu evi dar etmeye karar veren kişi ilk bendim. Benim taktiklerimi bana karşı uygulayamazdı. Hız kesmeden bütün krakeri ağzıma döktüm ve sincap gibi dolu yanaklarımla, tahmin ettiğimden daha da tatsız olan atıştırmalığı yedim bitirdim. İnanamayan bakışlarını görebiliyordum. Ne sanmıştı ki, bu sinirimle onu ittirip salatasını bile yerdim.
''Sakın bunu bir daha yapma.'' dedi, sert bir sesle. Sonra çekmeceyi kapattı. ''Kilit alacağım buraya.''
Kendimi tutamayıp bir kahkaha attım. Gerçekten içten bir gülüştü. ''Kafayı mı yedin lan sen?''
''Huzur istiyorum. Tamam mı? Rahat ver.'' Boş kaseyi bulaşık makinesine koyup beni tezgahla arasına aldı. Dudaklarımın kenarında kalan kırıntıları o kadar net hissediyordum ki rahatsızlık hissiyle dudaklarımı yaladım. Bakışları çok kısa bir anlığına oraya uğradı, saniyelik bir göz atıştı, ardından gene gözlerime kenetledi gözlerini. Benden birkaç santim uzundu ama nedense yerimde ufalıp kalmıştım, boğazım da kurumuştu. Ama ondan korktuğumu falan sanmasın diye göz kontağımızı bozmadım.
YOU ARE READING
invisible string
Fanfictiontaehyung'un yeni hobisi, takıntılı ev arkadaşı jeongguk'a, birlikte yaşadıkları 2+1'i dar etmek.
