Amerikan mutfağa sahipti salonumuz. Tezgahın üzerinde bir sürü market poşeti vardı, evet, bez torbalardı, ev arkadaşım ise üstündeki dar takım elbise ile eşyaları içeriklerine göre kategorize ediyordu. O kadar dikkat kesilmişti ki ben kapı eşiğinden ilerleyene kadar beni fark edemedi. ''Günaydın,'' dedim gevşekçe. Filtre kahve makinemin içinde dünden kalan kahveyi, gene dünden kalan kirli kupama doldurdum ve tek hamlemde tezgaha zıplayarak oturdum. Jeongguk ters ters bana baktı. ''Tünaydın. Öğlen oldu.''
''Ne kadar güzel bir gün.'' Çıplak bacaklarımı keyifle salladım ve soğumuş kahvemden yudumladım. Birkaç gün beklemesi ve daha da acı bir tat alması nedense hoşuma gidiyordu. Yiyeceklerini ve içeceklerini buzdolabına yerleştiren Jeongguk'u izlemeye koyuldum. Söylediğime karşılık vermemişti, anlaşılan dün gece söylediği gibi beni görmezden gelmeye kararlıydı. Ne kadar da sıkıcıydı öyle.
Şekersiz hurma topları. Yulaf sütü. Çeri domatesi. Manda yoğurdu. Glutensiz atıştırmalık. Yarım kilo tavuk, kimchi, marul, yeşillik, yeşillik ve biraz daha yeşillik. Sanırım söylediği doğruydu, gerçekten her öğününü evde yiyor gibiydi.
''Yemek mi yapacaksın?''
''Tezgahtan kalkarsan, evet.''
Sırıttım. Bana fena gıcık oluyordu. Çok hoşuma gitmişti. ''Şu an tezgahla ne işin var ki?''
''Birazdan olacak. Kalkar mısın artık?''
Kalkmak yerine biraz daha uca kaymayı tercih ettim. Ofladı ve bir tava çıkardıktan sonra çok ama çok az miktarda zeytinyağı döküp jülyen doğradığı tavukları kızartmaya başladı. Ateşe bu kadar yakın olmak beni rahatsız etse bile Jeongguk'un alanını işgal etmek daha keyif verdiğinden ona sataşmaya çalıştım. ''Kahvaltıda tavuk çok saçma değil mi?''
Alayla güldü, bu beni şaşırttı çünkü alay içerse bile gülmüştü sonuçta. ''Öğlen molamda şirketten gelip kendime yemek hazırlıyorum aptal. Ne kahvaltısından bahsediyorsun?''
''Keşke ilk görüşmemizdeki gibi kibar davransan bana. Ev arkadaşım olmak için ne kadar hevesliydin oysa, çok kırılıyorum sana çok.'' Son kelimemi uzatarak hayıflandım. Sahte bir üzüntüyle bakıyordum ona.
''Şirket buraya yakın olmasa sana asla tahammül etmezdim. Şimdi,'' gözlerimin içine baktı, o kadar nefret ediyordu ki benden, kahkaha atacaktım neredeyse. ''Ayağımın altından çekil Taehyung. Yemeğimi yiyip işe yetişeceğim.''
''Çok kabasın. Çok.''
Kupamı yavaşça tezgaha bıraktım ve teslim olurmuşçasına kollarımı havaya kaldırarak oturduğum yerden kalktım. Kalçam uyuşmuştu zaten, o söylemese de kalkacaktım. Tekli koltuğa çökerek biraz telefonumla ilgilenmeye başladım. Kedilerin salak hareketler yaptığı videolara kahkahalar attım ve hızlıca öğününü hazırlayan Jeongguk'tan yargılayıcı bakışlar kazandım bunu yaparak. Muhtemelen geri zekalı olduğumu düşünüyordu. Sonrasında, Hoseok'tan gelen aramayı cevapladım ve yüksek sesle telefonda konuşmaya başladım.
Jeongguk yeşillikleri yıkayıp doğradıktan sonra az yağda kızarmış tavuklarını bu yeşilliklerle birleştirdi ve sonra taze çileklerden ekledi, kendine tertemiz bir salata yapmıştı. Sağlıklı beslenmesine aşırı ayar oluyordum. Ben birazdan kalkıp mısır gevreği yiyecektim. Herif çoktan ikinci öğününü yiyordu, bunun kesin bağırsakları falan da sağlıklıydı. Benim gibi 2-3 günde bir tuvalete çıktığını sanmıyordum. Jeongguk'un bağırsaklarını bile kıskanmam normal miydi?
''Ne diyorsun ya? Bana da yer tut o zaman. Anca gelirim. Tamam tamam, görüşürüz.'' Telefonu kapadıktan sonra yüksek bar taburesinde otururken yemeğini yiyen Jeongguk'a şöyle bir göz attım. ''Afiyet olsun hayatım.''
BINABASA MO ANG
invisible string
Fanfictiontaehyung'un yeni hobisi, takıntılı ev arkadaşı jeongguk'a, birlikte yaşadıkları 2+1'i dar etmek.
