Herşey onun yüzündendi. Zeynep'i bebeğini öldürmekle suçlarken, kendisi Zeynep'i öldürüyordu. Asıl katil oydu, bana göre. Şimdiyse ameliyathanenin önünde çaresizce
oturuyorduk. Sırf ondan gelecek iyi bir haber için. Haketmiş miydi bunları? Hayır. Ama tüm bedelleri o ödüyordu.

'' Kerem üzülme o iyi olacak.'' Aklınca Kerem'i teselli etmeye çalışıyordu Melis. Sıkılmıştım artık onların sahte üzüntülerinden. Numara yapmalarına ne gerek vardı? Görmemişmiydim gerçek yüzlerini?

'' Önce üzülüyor musun diye sorsaydın ya Kereme, Melis.'' Dediğimde Kerem bir an bana baktıktan sonra oturduğu yerden kalkıp hızlı adımlarla önüme gelmişti.

'' Ne sanıyorsun Yağmur? Benim üzülmediğimi falan mı?'' Ayağa kalkıp onun karşısına geçtiğimde gözlerimdeki nefreti görmesini istemiştim. Hiçbir şeyi görmeyen gözleri belki bunu görür, hiçbir şey almayan beyni belki bunu alırdı.

'' Niye üzülüyor musun ki? Açıkçası pek sanmıyorum. Ne düşünüyorum biliyor musun? Hani Zeynep telefonda dedi ya - sence de ölmeyi haket miyor muyum Kerem- diye ölmeyi hakeden asıl kişi sensin Kerem! Zeynep senin bebeğinin katili değildi ama sen onun katilisin!'' Dediğimde gözleri dolmuştu hafiften. Çektiği vicdan azabı zerre kadar umurumda değildi. Zeynep'in döktüğü göz yaşları yanında onunkiler hiçti.

'' Bunlar benim yüzümden olmadı taam mı?'' Gözünden bir damla yaş düştüğünde, içimden ona herşeyi söylemek geçiyordu. Başından beri olan, herşeyi. Ama yapmayacaktım. Zeynep'i daha da zor duruma sokamazdım.

'' Eğer sen ona bu kadar kötü davranmasaydın bunlar belki de olmayacaktı Kerem? Şu an evimizde oturuyor olacaktık. Tek sorunumuz Zeynep'in ameliyatta olması değil, yemeği kimin yapacağı olacaktı belki de. Ama bak o şimdi-'' Doktorun yanımıza yaklaştığını gördüğümde tamamlamadım cümlemi. Zeynep'ten haber almak için adamın yanına ilerleyecekken, Kerem kolumdan tutarak engellemişti beni.

'' Özür dilerim Yağmur. Böyle olmasını istemezdim. Zeynebin orada öylece yatmasını hiç istemezdim.''

-Kerem-

Yağmur bir an bana baktıktan sonra bileğini çekip uzaklaşmıştı. Doktorun geldiğini ise o sırada fark edebilmiştim.

'' Zeynep Yılmaz'ın yakınları sizler misiniz?''

''Evet biziz. Zeynep nasıl?'' Diyen Aksel'e dönmüştü doktor.

'' Bakın gerçekten zor bir ameliyattı bu. Zeynep Hanım'ın kollarında ve bacaklarında çok fazla kırıklar var. İç organları da büyük hasar görmüş. Kalıcı bir hasar olup olmadığını, Zeynep Hanım uyandığı zaman anlayabiliriz ancak. Uyanması birkaç günü alabileceği gibi bir kaç hafta da sürebilir. Şunu da bilmenizi isterim ki, hastamızın hayati tehlikesi devam ediyor.'' Bu kadar mı kötüydü durumu gerçekten de?

Yağmur'a baktığımda elleriyle şaçlarını çekiştirip ağlıyordu. Can ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama o da kendisini zor tutuyordu, belliydi. Gözlerinin altı kızarmıştı. Önceden de Can Zeynep'e çok değer verirdi. Ama son zamanlarda olanlar yüzünden, onunla pek konuşmamış, benim yanımda yer almıştı.Şimdi Zeynebin yanında olmadığı için pişman olduğu belliydi. Aksel ise duvara yaslanmış, etrafa boş bakışlar atıyordu. Zeynep'in bu durumda olmasından vicdan azabı çektiği belliydi.

Melis ise Barış'ın yanına oturmuş, onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Neden bilmiyorum ama Barış çok kötü görünüyordu. Habire bizim yüzümüzden diye sayıklıyordu.

Daha fazla burda durmak istemiyordum. Ayaklarımı Eylül'ün odasına yönlendirmiştim. Her zaman olduğu gibi bana iyi gelirdi o, biliyordum. Alt kata inip Eylül'ün odasına girdiğimde onu yatakta otururken bulmuştum. Beni görünce hemen gülümseyip, sarılmam için kollarını açmıştı. Bende beklemeden kollarımı bedenine sardım.

Cennet GibiWhere stories live. Discover now