Dediğinde gözleri kanlanmaya başlamıştı. Zeynep ne yapacağını bilemedi bu adamı hiç böyle görmemişti ki o hep sakindi.

Zeynep:ş-şey istersen bana anlatabilirsin bugün okula gitmesem de olur.  Sakin bir yere gidebiliriz.

Dediğinde Selim  ilk baş bir düşündü ama sonra hemen reddetti.

Selim:olmaz öyle şey, hem senin okulun ne olacak?

Zeynep: birşey olmaz ki.

Dediğinde Selim birazcık düşündü kendinden bu kıza bir zarar gelmeyeceğini biliyordu birşey olursa da Gündüz Ağa'ya kendisi açıklardı, lakin umarım kendine sahip çıkabilirdi çünkü arabayı sarıp sarmalayan papatya kokusu Selim'in deli dalgalarını dindiriyordu.

Selim:benimle gelmek istiyor musun?

Dediğinde Zeynep hızlıca başını sallamıştı, gerçekten neyi olduğunu merak ediyordu ve kalbi bu adamın yanında delicesine hızlı atıyordu, lakin o buna anlam vermiyordu, çünkü onu sadece ağabeyi olarak görüyordu, peki kalbi? Kalbi neden onun bu düşüncesine ihanet ediyordu?

Zeynep:g-gelmek istiyorum, eyii gözükmüyorsun ağabey.

Dediğinde Selim son kelimeyle yeniden yıkılsa da onun yanında olmasına sevinmişti. Ve  onun dediğini yaparak arabayı da sakin bir yere götürmüştü, dağlık bir alanda  durmuşlardı. Selim olan biten herşeyi küfürler içerisinde gözleri dolu dolu yıkık dökük bir hâlde anlatmıştı Zeynebe. Zeynep duyduğu şeylerle Kendine bile gelmemişti, Şafak babasından şiddet görüyordu ama onun gerçek babası değildi bu adam, çok değişikti.

Zeynep:n-ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten. Ağabeyim o adamı yaşatmazdı sağ bıraktığına şükür.

Selim: bırakmayacaktı zaten, ikimizde gebertecektik o adamı ama Şafak sayesinde onun pis kanı elimize bulamadı, o engelledi bizi.

Zeynep:onlar hala oradamıydı senin çıktığında.

Selim:evet bacımla bile ilgilenemedim perperişan haldeydi lakin ben sinirden orada daha fazla kalmadım.

Zeynep: merak etmeyesin ağabeyim ona gözü gibi sağap çıkar.

Deyip elini Selim'in omzuna atıp ona destek çıkmıştı. İkisi de Selim Zeynep'in eline baktı ve derin bir iç çekti bunu fark eden Zeynep yanlış birşey yaptığını düşünüp elini geri yavaşça utanarak çekti. İkisi orada birazdaha kaldıktan sonra artık gitme vaktinin geldiğini anlamışlardı. Selim daha da etkilenmişti bu kızdan artık. İçi gitmişti az evvelki omzunda olan eline. Zeynep ise heyecanlanıyordu bu adamın yanında ama nedenini anlamıyordu anlamaya da çekiniyordu. Bir süre sonra Selim Zeynebi okula bırakıp kendisi de evine gitmişti onunla konuşmanın ne kadar iyi geldiğini fark etmişti, ilaç gibiydi bu kı, arabasının içini de onun kokusu sarmıştı ve bu Selim'i daha çok mest etmişti.

Gündüz Ağa ile Şafak ise o depodan çoktan çıkıp dağ evine dönmüşlerdi bile. Gündüz Ağa güvendiği adamlarından birini tembihlemişti, Mahsun ağa'yı İstanbul'a götürecekti ve şirketindeki bütün bağlarını da kopartacaktı beş parasız sefil bir hayata terk edecekti mahsun ağa'yı. Şafak ise çok kötüydü yol boyu ağlamıştı, hiç susmamıştı. Gündüz Ağa ne dese ne etse gönlünü hoş tutamanışti. Dağ evine gelip arabadan inmişlerdi.

Gündüz Ağa: hatun bir sakin olasın artık, ağlama harab ettin kendini.

Küçük kız usulca iç çekti.

Şafak:o-o benim gerçek babam değilmiş

Dediğinde Gündüz Ağa onun yanına gidip alnından öptü.

Gündüz Ağa: kurban olurum ben sana kadın üzülme lütfen o gibi bir şerefsizden baba olmaz olsun.

Dediğinde küçük kız kocasının göğsüne koydu kafasını Genç adam da küçük kızın başını okşadı.

Şafak: ağabeyim de çok kötü oldu. Neredeyse öldürecekti onu.

Gündüz Ağa:o it ölmeye mahkumdu zaten vücudundaki o izleri görünce ömrümden ömür gitti daha şimdi o izlerine tekrar bakacağız ve tedavi konusunda ne gerekiyorsa yapacağız.

Dediğinde küçük kız hızlıca başını  olumsuz anlamda salladı.

Şafak: olmaz b-ben iyiyim böyle.

Dediğinde genç Adam anında kaşlarını çatmıştı.

Gündüz Ağa:ne demekmiş  o öyle eyi falanda değilsin kapanmayacak o yaralar birdaha. O şerefsizin yaptığı izleri sen temizlemek zorunda değilsin.

Dediğinde küçük kız usulca başını salladı.

Şafak:p-peki.

ikisi de evin içine girmişlerdi üstlerini değiştirmeye yatak odasına gitmişlerdi. 

Gündüz Ağa: yaralarını kontrol etmek istiyorum hatun, iznin olursa eğer?

Dediğinde küçük kız utansa da kaçışın olmadığını biliyordu.

Şafak: peki.

Gündüz Ağa: eyi o zaman geç yatağa da üstünü çıkar.

Dediğinde küçük kız üst tişörtünü çıkarmıştı, genç adam da onun arkasına geçip küçük kızın bedenini iyice süzmüştü. Ne kadar kötü haldeydi bedeni çöküktü bazı morlukları genç adamın boğazı düğümleniyordu. Çaresiz kalıyordu böyle olunca da. Usulca okşadı yaraların olduğu yeri sonra korka korka dudaklarını bastırdı her yara izinin üstüne usul Usul. Küçük kız'ın hissettiği dudaklarla nutku tutulmuş belini dikleştirmişti gözleri her öpücükte Usul usul kapanıyordu.

Gündüz Ağa: bütün yaralarını beraber saracağız güzel gözlüm, her zerreni ayrı ayrı seveceğim seni sevgimden hiçbir zaman mahrum bırakmayacağım. Seni ben büyüteceğim, her seni incitişimde kahrolacağım. Keşke seni daha önce bulsaydım hayatımda doldurduğun boşluğu şuana kadar hiç kimse dolduramamıştı senden gelen her şeye razı şu yaman gönlüm. Kulun kölenim kadın...

Küçük kız genç adamın dedikleriyle kendinden geçmiş, adeta mest olmuştu. Genç adama dönüp sıkı sıkı sarılmıştı ondan başka kimi kimsesi yoktu o çok iyi geliyordu gönlüne hep de orda kalsın istiyordu, ikisi de birbirlerinin kokuları arasında uykuya dalmıştı...

NOT: BEN GELDİM ÇİÇEKLERİM.
ÇOK GEÇ KALDIM BİLİYORUM AMA FİKİR KONUSUNDA UZUN ZAMANDIR ÇOK ZAYIF HİSSEDİYORUM KENDİMİ BİR TÜRLÜ ADAM AKILLI SENARYOYU KURAMIYORUM AMA YİNEDE BÜYÜK OLAYLAR OLDU. UMARIM SİZLERDE BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ. İYİ OKUMALAR DİLİYORUM İYİKİ VARSINIZ VARLIĞINIZ HER DAİM BENİ DAHA ÇOK GURURLANDIRIYOR. ALLAH'A EMANET OLUN CANLARIM...



















𝑺𝒆𝒏𝒅𝒆 𝒌𝒂𝒚𝒃𝒐𝒍𝒖𝒚𝒐𝒓𝒖𝒎{𝐓Ö𝐑𝐄}Where stories live. Discover now