8. DENGESİZ

374 38 14
                                    

1 hafta sonra :

Hastahanede geçirdiğim o berbat bir hafta sonucunda bugün
taburcu olacaktım. Doktorlar ne kadar psikolojik tedavi görmemi
isteseler de o tedavi bana değil psikopat halama uygulanması
gerekirdi. Uras artık hiç ziyaretime gelmemişti. Son kez ona laf
soktuğumu hatırlıyorum. Sonraki bir gün gelmişti ve birdaha hiç
uğramıştı. Polislere hayattan sıkıldığım için öyle yaptığımı
anlatmıştım. Halamı bu işe sokmamıştım çünkü 18 yaşımda
bunların bedelini ödeyecekti. Polis onu alırsa kolay bir yol olur
oysa benim ona yapacaklarım...

Bu süre içinde Burçak ve Demet hiç yanımdan ayrılmadı. Melis ve tayfası bu olayların onun yüzünden olduğunu tahmin ettiği için vicdan azabından kurtulmak için gelip ziyaret ediyorlardı. Üzerime Burçağın verdiği rahat elbiseyi geçirirken bir yandan da sanırım artık gerçek arkadaşları bulmuştum diye içimden geçiriyordum . Aynanın önüne geçtiğimde rengi solmuş yüzüme baktım. Çok kötü olmuştu, dudaklarımdaki çatlaklar ve gözlerimin morarmasıyla çok yorgun görünüyordum. Saçlarım eskisinden güzel olmuştu. Boynumun hemen hemen altına geliyordu. Kısa saç daha yakışmıştı sanki. Artık anne ve babamı düşünmemeye karar vermiştim. Çünkü her düşündüğümde kendime zarar veriyordum ve artık bu kadarı yeterliydi.

Bacaklarımdaki çizikler birkaç krem sayesinde gitmişti ama kollarımda hala o izler vardı. Sarı ve pembe renginden oluşan dizimin çok az üzerinde biten yaz elbisesi tatlı görünüyordu. Ama ben etek giymeyi sevmezdim. Genelde kot pantolon veya tayt tercih ederdim. Bugün değişiklik yapma zamanıydı , Burçağın pembe babetlerini ayağıma geçirdim. Toparladığım yani Demetin toparladığı çantamı aldım ve kapıyı açtım. Bu kapıyı açıp çıkmayı o kadar zaman boyunca istemiştim ki.

Kapıda Uras'ı görünce şaşırdım. Ağzım aralanmıştı bana sırıtarak baktı.
"Eski halinden daha yakışıklı görünüyorsun Zombirella yoksa senin gerçekten Zombilerin efendisi olduğunu düşünecektim. "
"Çok fazla çizgi film izliyorsun" dedim. Kaşlarını kaldırarak bana baktı sonra hemen eski haline döndü.
"Artık gidelim daha işlerim var seninle uğraşamam "
"Burçak ve Demet nerede onlar beni bırakır " dedim.
"Kızlar iki haftadır başından ayrılmıyorlar , ben onları gönderdim" dedi.

Arabaya binerken birden başım döndü ve geriye doğru sendelendim . Uras hemen refleks olarak beni tuttu.
"Iyi misin?" birden midem bulanmaya başladı.
"Sanırım kusucam " dedim ve anında içimde olmayan yiyecekleri boşalttım. Sadece su kusuyordum. Yüzümü buruşturarak
"Bakma bana " dedim o ise hala arkamda durup sırtımı ovalıyordu. Yavaşça yeni öğürme sesleri duyunca onun da kustuğunu anladım. Verdiği peçeteyle hemen ağzımı sildim. Yavaşça beni arabaya bindirdi. Daha sonra dışarıda bir süre bekledi. Kendine gelince o da arabaya bindi. Iyi ki elbiseye bir şey olmamıştı.

Sessiz bir yolculuk artık çok sıkıcı olmuştu . Sessizliği bölen o oldu.
"Pamira artık doğru düzgün beslenmen lazım doktorlar 37 kiloya düştüğünü söylediler " dedi.
Ilk defa Zombirella dememişti demek ciddiydi. Bana değer mi veriyordu?
Yok canım!
Bana değer vermesi isteyeceğim son şeydi. En son 40 kilo çıkmıştım demek bu 1 haftada 3 kilo vermiştim.
"Artık ne yedin ne yemedin her aradığında bir soru ve onları söyleyeceksin yalansa soruların yanıtlanmıyacak küçük ."
"Offfff " dediğimde evin önüne gelmiştik. İstemsiz bir şekilde arabadan indim.
"Merak etme o sana zarar vermiyecek " dedi ve gazı kökledi. Bu yanık tenli adama göre de hayat tospembeydi.

Derin bir nefes alıp zile bastım. Kapı yavaşça açıldı ve karşıma bir kadın çıktı. 50 li yaşlarda , pembe tenli ve üzerindeki elbiselere bakılacak olursa halam hizmetli almıştı.
"Hoşgeldiniz Pamira Hanım " hanım mı? En nefret ettiğim kelime hanım kelimesidir.
"Selam lütfen bana hanım diye hitap etmeyin Pamira deseniz yeterli " dedim ve odama doğru yöneldim.
"Pamira Ha- Pamira yemeğini odanda mı yiyeceksin yoksa mutfakta mı? " dedi. Ben hiç aç değildim.
"Aç deği - " bir saniye Uras onun sözünü normalde takmazdım ama öğrenmem gereken bazı şeyler vardı.
"Yemek hazır olunca seslerinirsin ben gelir odama alırım sen zahmet etme" dedim.
"Olur mu öyle şey, ben getiririm " yavaşça yanına yaklaştım.
"Adın ne?"
"Meltem "
"Bak Meltem abla halam olacak o kadına istediğini yap ama bana lütfen patron gibi davranma sanki çalışan değil de ablam gibi olmanı istiyorum " dedim. Gülümseyerek kafasını salladı bende karşılık vererek odama geçtim.

Odam eskisinden daha düzenli ve temiz duruyordu. Yavaşça banyoma doğru ilerledim. Her yer temizlenmişti. Ayığımı attığım çöpe baktım yoktu. Hayır o ailemden kalan tek varlıktı. Her şey benim yüzümden şu an kim bilir nerede? Sessizce ağlamaya başladım. Neden ben ölmemiştim lanet olsun ölmek istiyorum ölmek istiyorum acıta acıta ölmek istiyorum. Neden Uras beni kurtarmıştı sadece ölmek çok şey istemiyorum ki. Hayat beni bir sağa bir sola sürüklüyor her yerimi acıta acıta.
Ey hayat çokmu şey istedim sadece ölmek istedim. Sadece annemin ve babamın yanına gitmek istedim . Kapı açıldığında hemen göz yaşlarımı sildim ve banyodan çıktım.

"Sen ağladın mı Pamira? " lanet olsun ki gözlerim yeşil- mavi karışımı olduğu için çabucak kızarırdı.
"Ha- Hayır Meltem abla ben gelip alırdım eline sağlık. "
"Bir sorun varsa anlat Pamira rahatlarsın "
"Belki daha sonra Meltem abla " dedim ve odadan çıkışını izledim. Yemekte çorba ve pilav vardı. Çorbanın yarısını içince doydum. O kadar küçük bir midem vardı.

Telefonumun melodisiyle kafamı sağa sola sallıyarak çıkardım. Arayana baktığımda olduğum yerde çivilendim. Uras Demir beni arıyordu. Ellerim titriyerek telefonu açtım.
" Uras "
"Pamira saat 6 da geçen günki sahile gel bende ait bir şeyin var"
"Ne v-" diyordum ki telefon yüzüme kapandı. Tabi ki şaşırmadım.
Hemen onu aradım ve son çalışta açtı.
"Ne oldu? " ben sana şimdi gösterirdim Uras Bey (!)
"Saat kaçtı Uras unuttum da"
"Bir saa-" dedi ve telefonu yüzüne kapattım. Karşısındaki bir hizmeyli veya ona Tapan biri değildi. Ve kimse benim yüzüme kapatmaz heheyyyyt! ben koskoca Pamira Yalçın o pısırık Uras benim yüzüme telefonu kapatamaz ben kapatırdım.

Kendime gelince artık havalar ısındığı için bir pantolon ve siyah yarım kol bir tişört giyindim. Önüme gelen saçlarımı minik tokalarla tuturduktan sonra spor ayakkabılarımı giyindim. Dişlerimi fırçaladıktan sonra çok makyaj sevmediğim için sadece siyah sürmeyle beraber hazırdım . Uras'ın dediği gibi Zombilikten çıkmıştım. Biriktirdiğim paralardan biraz aldım. Genelde çanta kullanmayı sevmediğim için telefonumu ve parayı arka cebime sıkıştırdım. Her zamanki gibi pencereden atladım ve sahile doğru yürümeye başladım. Üzerime ince bir hırka almıştım ama üşümüyordum. Hava daha yeni kararıyordu.

Sahile geldiğimde daha uras gelmemişti. Bende kumlarda yaslanmıştım. Gökyüzüne bakıyordum. Bulutlar iç içe her an bir resim oluyuyorlardı. Elimi uzatarak "Bu bir anne ve kızına sarılmış, çok mutlular " dedim. Daha sonra bir bulutu iki insana benzettim.
"Bunlar da birbirlerini o kadar seviyorlar ki " güldüm. Arkadan bir ses
"Yiyişiyorlar " dedi ve yanıma oturdu.

Kafamı çevirerek gözlerine baktım. Oda bana bakıyordu , ilk defa başımı çevirmeden onu izledim. Siyah saçları ve kahverengi gözleri ona o kadar ayrı bir hava veriyordu. Biraz tehlikeli biraz kibirli biraz da tatlı.

Onu izlemeye devam ettim. Bana çok özel bir şekilde bakıyordu. Esen rüzgarla titredim ve hırkamın düğmelerini ilikledim.
"Bana ne verecektin? " dedim. Ilk başta yüzüme baktı daha sonra mavi denizde düşüncelere daldı. Biraz zaman sonra arkasından bir kutu çıkardı. Şaşırarak açtım.

Ayıcığımı görünce çığlık atarak boynuna atladım. Babamın bana veremediği son şey. Duygularıma hakim olamıyordum. Sarılarak ağlamaya başladım. Bir yandan da
"Çok teşekkür ederim, çok teşekkür ederim "diye fısıldıyordum. Her tarafım Uras'ın kokusuyla dolmuştu.Ellerini belimde hissettiğimde onun da sarıldığını anladım. Hızla ondan uzaklaştım.
"Tek değerlim olan şeyi de kaybettiğimi sandım " dedim.
"Belki de değerli şeylerini kaybetmemeye özen göstermelisin" dedi. Doğru söylüyordu.

SAHİPSİZ ACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin