Günün birinde ulaşmak istediğin noktada bir tek başarılarınla anılmak istersin. Parçalara ayırarak kurtulmak istediğin geçmişin hiç var olmamış gibi yaşamına devam edersin ama ne kadar yükseğe tırmandıkça o parçaların her biri karşına çıkmaya devam eder hiç durmadan. Sanki her birinin söylemek istediği tek bir şey vardı, o da geçmişi ne kadar derine gömersen göm toprak her bir yağmurda biraz daha aşınır, bir gün elbet tüm çıplaklıklarıyla gün yüzüne çıkarlardı.
Bir hayalet, diye düşündüm. Geçmiş bir hayalet olmalıydı bana musallat olan. Her bir adımda bir gölge gibi takip ederken ondan hiç kurtuluşumun olmadığına inanıyordum.
Ya da onu bu kadar görmezden geldiğim içindi belki de bu ısrarcı tutumu. Cesaretimi toplayıp arkama dönerek onunla yüz yüze gelmeyi başarırsam o da en sonunda peşimi bırakır beni artık takip etmezdi. Ben de ömrümün geri kalanında bir gün gerçeklerin ortaya çıkmasından korkarak yaşamak zorunda kalmazdım.
“Bir dahaki sefere bazı şeyleri daha erken bir zamanda söylemenizi umuyorum.” Diye konuştum yanımda duran Camilla omuzlarını kaldırıp indirirken sanki burada tek suçlu taraf bir tek benmişim gibi davranmaları sinirlerimi bozuyordu.
Dün akşam saatlerinde Lee Haechan’ın sözlerini bir kez daha düşününce gerçekten de bana her şeyi geç haber verdiklerini fark ediyordum. Sanki herhangi bir aksilik çıkarıp planlarını mahvetmemi istemedikleri için her şeyi emrivakiye getirmeye çalışıyorlardı. Ne yazık ki bunda haklı olduklarını söylemem gerekiyordu çünkü değil Lee Haechan ile fotoğraf çekimi yapacağım aynı mekanda bir saat kalacağımı bilsem iptal etmenin bir yolunu bulabilirdim.
“Şu haline bak,” diye homurdandı Jaennette düşüncelerimi duymuş gibi yüzümü işaret etti. “Her an kaçacak gibi bir halin varken bunu sana daha önceden nasıl haber verebilirdim.” Savunmacı tavrı karşısında derin birkaç soluk almakla yetindim.
“Vogue kapağına çıkacaksın.” Diye daha ılımlı yaklaşmaya çalıştı Camilla.
Ona ters ters baktım. “Bir şeytanla.”
“Böyle bir teklifi geri çevirmezdik.” Diye konuştu Jaennette kollarını gövdesinde bağlayıp omuzlarını kaldırdı. “İlişki haberinizden sonra tüm spor ve magazin dünyası sizinle ilgilenmeye başladı. Tabii sen pek umursuyormuş gibi görünmesen de bu oldukça önemli bir olay.”
“Bu birincilik sağlamadı henüz bana.” Dedim bahsettiği gibi umurumda değildi hangi gün hangi magazin sayfasında yer alacağım.
“Henüz değil.” Dedi Camilla kaşlarını kaldırarak. “Daha geçen hafta İtalya’da pole aldın ve sırada birincilik de var. İnan kendine biraz.”
İtalya’da pole almam benim açımdan hiçbir işe yaramamıştı. Belki de biraz daha bencil olmalı ve kendi çıkarlarımı gözeterek yerimi vermemeliydim. Lee Haechan’ın yarıştan sonra yanıma gelerek kulağıma fısıldadığı sözler hala sıcaklığını koruyordu. Redbull’da yerim kalıcı olmayabilirdi ama başka takımlar daha birincilik bile alamamış birisini takımlarında istemeyebilirdi de. Herkes kendince bir strateji geliştiriyordu ve buna en iyi uyacak pilot arayışında oldukları için ben belki de listelerinde ilk beşte bile değildim.
Bu düşüncelerimi hızla bir kenara iterek şu ana odaklanmaya çalıştım. Daha doğrusu gelecek ayın Vogue kapağı çekimlerine. Özellikle de Lee Haechan ile birlikte olacak olan çekinlere.
“O biliyor değil mi?” dedim can sıkıntısı göğsümün ortasına çöreklendiğinde. Her bir olayda onun benden bir adım olması canımı sıkıyordu.
“Yani,” diye geveledi Jaennette ağzının içinden. “biliyordur.”
Gözlerimi devirmemeye gayret ettim. “Peki,” dedim en sonunda. “Ne zaman yapılacak çekimler?”
YOU ARE READING
Here Comes The Rain Again
FanfictionSana gitme diyemediğim gibi kalmanı sağlayacak sebepler de veremiyordum. Tutkunu olduğun tek şeyin uğruna yarıştıkların olduğunu bilmeme rağmen onları da ellerinden almak istedim. Biliyordum ama giden hep sen olurdun, kalansa ben. ... For Lee DongHy...
