"Hadi bakalım bugünlük bu kadar macera yeter" dedim. Dilara'yı tekrar kucakladım bu iş epey hoşuma gitmeye başlamıştı. Kızlar bilmezler erkekler kendilerini süper kahraman gibi hissettikleri kızların yanında durmayı severler.  Onun bana ihtiyacı vardı ve ben bu hissi sevmiştim. Kendimi onun yanında daha güçlü hissediyordum şuan. 

Odasına götürüp "bu gece yanında kalabilirim" dedim, o ise yok artık daha neler diye çirkefe bağladı. Numarımı yazıp odasına bıraktım. Bir ihtiyacın olursa haber ver diyip kapıyı çektim.Yardımcı olmaya çalışıyordum, insanlara zarar verebilecek en son kişi bendim ama belkide haklıydı. Beni tanımıyordu nede olsa tanırsa anlardı.  Odama gidip temiz bir uyku çektim.

 Ertesi sabah erkenden uyanıp çekimlere devam ettik. Bademlinin esnafını çekmeye başlamıştık.  Yeri geliyor güzel sohbetlere dalıyor tarihini de öğreniyorduk. Bütün gün çalıştık akşamüstü İzmir'e gitmem gerekiyordu. Arabayı alıp İzmir'e yola çıktım.  İzmir'de işlerimi hallettikten sonra bir kitapçının önünde durdum. Büyükler için olan boyama kitaplarına göz gezdirip  Gizemli Bahçe yazanı almaya karar verdim yanına bir kutu da boya ekledikten sonra tekrar yola koyuldum. Pansiyona varınca Dilara'nın odasına çıktım. Merhaba dedikten sonra içeri girdim. Özür dilemeye çalıştı dün gece için baktım uğraşıyo falan "tamam çok önemli değil" diyip aldıklarım gösterdim.  Aldıklarımı gösterdim. "Ben çocuk muyum diye bağırdı." Ne garip kızdı bu ya hiç mi duymamıştı. Çocuklar için değil bu yetişkinler için diyip çıktım hışımla. Normalde çok sakin bir erkektim. Peki neden bu kızı bu kadar önemseyip dediklerine alınıyordum.  Odama geçip laptomu açtım youtube'dan bir şarkı dinliyordum.  Çok dokunaklı gelmişti şarkı bana, bazen siz susarsınz da tüm hislerinizi şarkılara bırakırsınız sesiniz olur şarkılar. Öyle dokunuyordu içime içime işliyordu her söz. 


 Birden mesaj geldi. Telefona baktım odasına gitmemi istemişti. Hemen kalkıp odasına yöneldim. Yeni bir kavgaya hazırlanıyordum. Söz konusu Dilara ise herşey olabilirdi.  "Neye ihtiyacın var? diye sordum. Omuz silkerek "hiçç , burada yalnızım arkadaşa ihtiyacım var "diyince gülümsedim. Küçük bir çocuk gibi görünüyordu, bu hali çok sevimli görünmüştü gözüme . "Eee anlat bakalım in misin cin misin? diyince ikimizde güldük.  "Ne in ne de cin bir bahtsız Murat'ım dedim.  Kısaca kendimden bahsettim.  Ailemi sorunca ise lafı değiştirdim. Evet bir zamanlar üvey de olsa annem babam vardı. Fakat kendimi yine de onlara ait hissetmemiştim.  Üvey annem çok istiyordu evlenip torun sevmeyi ama bunu yaşayamadan vefat etmişti. Ona söz vermiştim. Kendi ailemi kuracaktım.  Lafı değiştirip biraz kendisini anlatmasını istedim. Neyse ki tepki vermemişti.  Ev arkadaşını alıp alamayacağımı sormuştu. Ona yardım etmeyi çok istiyordum. Hemen kabul ettim. 

Odama geçtikten sonra anneme verdiğim sözü tutacağım galiba bu çok yakın olacak diye düşünüyordum. Biraz çirkef olmasının yanında çok iyi bir kızdı. Bir kitapta çok dışadönük insanların içten içe yalnız olduğunu okumuştum. Dilara da öyleydi.  Kırılgan bir yapısı vardı emindim buna, kendini korumak için böyle davranıyordu. Yinede dediklerine alınıyordum. Elimde değildi bu. 

Sabah erken kalkıp mutfağa yöneldim, bir tepsi hazırlatıp  Dilara'nın yöneldim. Eminim beni görünce çok şaşıracaktı.  Onu uykudan uyandığın da görmeyi çok istiyordum.  Bir kadın makyajsız güzelse her zaman güzeldi benim için.  Kapısını tıklatınca uyku mahmurluğuyla bana kapıyı açtı. Masaya yönelip  Günaydın  dedim. Çaktırmadan yüzüne bakıyordum.  Çok güzel görünüyordu. Hafif dağılmış saçları tertemiz yüzü küçük bir kız çocuğunu andırıyordu. Uzun kirpikleri ela gözlerini çevrelemişti.  Beraber kahvaltı ettikten sonra odama gittim. Laptomu açıp vapur saatlerine baktım. Selin'i bahane edip birkaç saatimi Dilara'ya ayırmak istiyordum.  Kapıdan çıkınca onu merdivenlerde bekliyordum. Yürümesi zordu koluna girdim.  Kokusu burnuma çarptım çok güzel kokuyordu. Cennet ne diye sorsalar onun kokusu derdim.  Şimdiye kadar sevgilim olmuştu çok kere ama yaşım ilerlediğinden mi beni daha önce böyle etkileyen birine rast gelmemiştim. Belki de kader di o. 

Yol boyu sohbet ederek ilerledik.  Terminale yönelip Selin'i aldık. Tanışma faslını geçip arabaya yöneldik.   Onlar sohbet ederken medikal eczanenin önüne durdum. Koltuk değneğini Dilara'ya verdim. Başkasına muhtaç olmadan işlerini görebilsin istiyordum.  Vapurların kalktığı tarafa yönelip onlara sürpriz yaptım.  Selin'in gelişini kutluyoruz diyince ikiside çok mutlu oldu. Vapura binip gezmeye başladık.  Karşı tarafa geçince güzel bir kafede oturduk.  Daha sonra Bademliye döndük. 

Sabah  yemek salonuna inmiştim. Dilara , Selin yanlarında bir erkekle oturup sohbet ediyorlardı. Masalarına gidip selam verdim. Oğlana çok sinir olmuştum Dilara'ya bakarken gözleri değişiyordu. Hayran hayran bakıyordu bu sinirime dokunmuştu. Başka masaya yöneldim. 

Sahilde Mehmet'i beklerken onları gördüm. Yine yanlarında o sevimsiz çocuk vardı. Onu her gördüğümde kan beynime sıçrıyordu.  Önlerinden geçip gittim. Dilara el salladı ama onu görmezlikten geldim. Tek istediğim onu ordan çekip almaktı ama buna hakkım yoktu. Elim kolum bağlıydı. 

Pansiyona dönünce Selin ve Dilara ile karşılaştım. Beni İzmir'e davet ettiler şu sevimsiz Fatih onları dışarı çıkaracaktı. Yine canım sıkıldı kibarca reddedip odama çıktım.  Odada dönüp durdum sığamıyordum arabanın anahtarını alıp çıktım. Camları sonuna kadar açmama rağmen yinede huzursuzdum sığamıyordum. İzmir'e yöneldim. Bir şeyi istiyorsunuz onun için savaşmalısınız.  Biraz zaman geçirdikten sonra Dilara'ya mesaj atıp nerde olduklarını sordum. 10 dakika geçmeden gittikleri mekanın önündeydim.  Dilara yabancı bir adamla tartışıyordu yine konuşuyor çenabaz dedim ama adamın surat ifadesinden iyi niyetli olmadığını anladım yaklaştım.  Böyle bir güzelliği boş mu bıraktılar dedi. "hayır o boş değil ben varım" diyip adamın burnuna bir yumruk attım. Cezasını çekmeliydi.  Burnundan kan boşalmaya başladı. Lisede aldığım boks dersini unutmamıştım demek ki tam doğru yere vurmuştum. Dilara'yı kolundan tutup sürüklemeye başladım.  "ah " diye inleyince ayağını hatırladım. Kucakladığım gibi arabaya yöneldim.  Çok kızgındım ona madem böyle bir yere geliyordu,  onu bu halde yalnız bırakan insanlarla gelmemeliydi. Düşündükçe çıldırıyordum. Gaza yüklenip arabayı hızla sürmeye başladım. Dilara yavaşla diye bağırıyordu.  Ben yavaşlamayınca  el fenerini çekti. Vitesi tutan elime dokunmuştu.  Birden kafamı çevirdim yüzü yüzümden birkaç santim uzaktı. Soluk alıp verişini duyabiliyordum. Nefesi yüzüme çarpıyordu. Gözleri ise çok öfkeliydi. " İkimizi de öldüreceksin" dedim birden yüksek sesle. "Asıl sen ikimizi öldüreceksin" diye bağırdı. Hala yüzü yüzüme çok yakındı.  "Ne yaptığını sanıyorsun adamı dövmekte ne? Ben kendimi savunamayacak kadar aciz miyim? diye bağırdı.  "Senin derdin ne bir gün çok yakın, bir gün çok uzaksın? dedi. Sahi ne oluyordu bana, bu kız beni serseme çevirmişti. Özür diledim. "Seni korumaya çalışıyordum, o pislik sana yaklaşarak bunu çoktan haketti". dedim.  Böyle söyleyince gülmeye başladı. Bu barıştığımız anlamına geliyordu.  Arabayı çalıştırıp bir çay bahçesine çektim. Tekrardan eski halimize dönmeyi başarmıştık.

KAÇAK KIZWhere stories live. Discover now