A.T.▪ 39:"Son Darbe"

Start from the beginning
                                    

Savaş, geri çekildi. "Lütfen," diye soludu, bana hala çok uzak sayılmaz iken. "Sonradan pişman olacağın bir şey yapmanı istemiyorum."

"Hayır..." Diye nefes aldım. Sesim, içimdeki fırtına nedeniyle boğuk ve kırıktı. "Asla pişman olmam. Seninle asla pişman olmam, Savaş. Bunu istiyorum." Savaş, gözlerinde çaktığını gördüğüm bir şafak ile, örttü, dudaklarımı, dudakları ile. Artık yavaş ve romantik değildi dokunuşları; sıcak ve tutkuluydu.

Buharlaştığımı hissediyordum. Alev alev yanan dudaklarım, yine alev alev yanan boynunda dolaştı bir süre... Ona ve kokusuna doyamayarak tenini içime çektim. Küçük öpücük patikası, şakaklarından başlayarak boynuna indiğinde, Savaş sımsıkı tutundu kollarıma ve ne kadar kendini engellemeye çalışsa da boğuk bir ses ile aralandı, dudakları.

Ah, sesi... O ateşi en içimde hissetmemi sağlayan, beni yakan, eriten o ses...

"Elit," diye inledi, geri çekilirken Savaş ve ben biraz daha öldüm. "Yapma. Hala bu kadar kararsızken... Yapma."

"Kararsız mı? Kesinim ben. Daha önce hiç emin olmadığım kadar eminim..." Savaş, çaresizce geri çekildi. "Hala bana karşı ne hissettiğinden emin değilsin, Elit." Dedi, Savaş, ciddiyetle.

"Ne?" Diye bir hayret nidası yükseldi, dudaklarımdan. "Ben seni-"

"Sen, beni seviyorsun. Ve bunun için minnettarım. Sadece bu bile; beni dünyanın en şanslı adamı yapıyor. Fakat sen... Biliyorum ki hala bir parçan Çağan'ın aşkı ile yaşıyor. Ona aşık olduğunu biliyorum. Ve bana karşı hissettiklerin... Sevgiden öteye geçemeyecek. Fakat beni yanlış anlama, Elit. Beni sevdiğini biliyor oluşum benim için inanan bir insanın cennetinden farksız. Sakın bunu istemediğimi düşünme... Sadece, bunun için üzülmeni veya suçlu hissetmeni istemiyorum." Durdu. Göğsü körük gibi inip kalkıyordu. "Beni anlıyor musun?"

"Neden sana aşık olmadığımı düşünüyorsun?" Savaş, bir süre dolu gözlerime baktı. "Elit..." Diye fısıldadı, elleri yüzümü kavrarken. "Bunu gözlerinde görebiliyorum."

"Nasıl!" Diye hiddetlendim, bir anda. "Bunu nasıl görebilirsin? Bunu bilemezsin, Savaş."

"Pekala..." Diye sordu, Savaş. "Bana aşık mısın, Elit?"

Ah.

Ah.

Bu... beni... Durdum. Tanrım. Tanrım. Tanrım...

Ne söylemem gerekirdi? Kalbimde daha önce hiç hissetmediğim kadar şiddetli bir sancı hissettim. Bir anda nefesim kesildi. "Bir cevabın var mı Elit?" Diye sordu, Savaş.

"Ben..." Diye mırıldandım, sıkıntıyla. "Savaş-"

"Hayır, cevap vermek zorunda değilsin." Dedi, Savaş. Sesinde sonsuz şefkat vardı. "Cevabını zaten biliyorum. Elit... bilmeni istediğim tek şey... Sana ve aşkına delicesine taptığım. Sen, ne yaparsan yap, ne söylersen söyle, bir yüzsüz gibi peşinde olacağımı bilmeni istiyorum. Sadece senin söyleyeceğin tek şey beni mutluluktan havaya uçurabilirken, sadece senin söyleyebileceğin tek bir sözcük, beni kahreder. Sana karşı hissettiklerim... senin bana karşı hissettiklerinden çok farklı." Durup, neredeyse kriz geçirecek olan kalbimi, sakinleştirmek adına derin nefesler almaya başladım. "Savaş..." Diye fısıldadım, adrenalin damarlarımı işgal ederken. "Ne söyleyeceğimi bilmiyorum." Savaş'ın yaptığı tek şey, bana gülümsemek olmuştu.

Fakat, garip bir gülümsemeydi bu.

İçtendi fakat kırıktı.

Kırık döküktü.

*

Arda, yanımda sessizce yürüyordu. "Eh," diye mırıldandı, sonunda. "Nasılsın?" Alaycı bir homurtu çıktı, dudaklarımdan. "Çok iyiyim, Arda. Muhteşemim. Sen nasılsın? Çocuklar nasıl?"

Aşka TapanlarWhere stories live. Discover now