"Önyargılı olmak zorundayız. Bu şekilde kendimizi koruyabiliyoruz." dedim tekrar sitemli bir sesle. Kız ailem gibi olmadığımı anlamıştı, ne demek istediğimi de.

Tekrardan sessizlik oluştu, "Özür dilerim. Sadece bu." dedim ve hızlıca uzaklaştım.

Ortak salona döndüğümde Sirius ve Peter kocaman birer Bertie Bott kutusunu tek başlarına bitirmeye çalışıyorlardı.

Yanına gittim ve elinden kutuyu alıp yanına oturdum, yemeye başladım.

"Hey! Ne oldu?" dedi Sirius ağzı dolu bir şekilde.

"O ailesi gibi biri değil." dedim.

"Eh, bu iyiye işaret." dedi Sirius ve elimdeki kutuya elini uzattığınds kutuyu alıp ayağa kalktım.

"Yeteri kadar yemişsin zaten. Bunlar benim." dedim egolu bir şekilde ve oradan uzaklaştım. Peter Siriusa gülüyordu, Sirius'da sinirlenmişti.

9 Ocak 1977

  Bu sabah ilk kez quidditch antrenmanı yapacaktık. Aslında cezamız biteli bir hafta olmuştu fakat sahayı her Gryffindor için ayırmaya çalıştığımızda Slughorn bir iş yüklüyordu ve biz dr amacını anlıyorduk. Benden sonra Sirius'da Elenor ile konuşmuş ve özür dilemişti. Bir sohbetimiz yoktu, sadece ara sıra koridorda karşılaştığımızda hafif tebessüm ediyordum ona. O da aynı şekilde karşılık veriyordu.

"Sonunda! Sahanın biraz tozunu atalım. Biz yokken Slytherin takımını izleyenlerin gözlerinin kanadığına eminim. Özellikle White oradayken." dedi Marlene.

Masa da o an sadece James, Mary, Sirius ve ben suskunduk. O gün olanlardan sonra Whitela konuştuğumu Sirius dışında kimse bilmiyordu. O gün olanları da James ve Mary dışında kimse bilmiyordu.

Remus bir şeyler olduğunu anlamış gibiydi. Ona da anlatmaya bir türlü fırsatım olmamıştı ve kendimi çok kötü hissediyordum. Onu son zamanlarda istemeden çok ihmal etmiştim. Bana karşı biraz durgundu ve haklıydı da.

  "Hadi arkadaşlar. Gidiyoruz." dedi James ve masadan kalktı.

  "Sana sonra anlatırım." dedim Remus'a ve göz kırptım. Sonra da dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum. Şaşırmış gibiydi, yanakları kızarmıştı. Sanırım bu hayatta saf olmasını savunduğum tek şey Remus'a olan hislerimdi. Orada olmasa bile o an bulunduğum yerlerde gözlerim sadece onu arıyordu. Pole sen nasıl böyle sevgi pıtırcığı birine dönüştün? Diyordum kendi kendime.

  Sirius delici bakışlar atarken ona güldüm ve sahaya gittik.

  Regulus oradaydı, tribünde oturuyordu. İzlemeye gelmişti. Antrenman bittikten sonra topları kilitlemek için Marlene'a yardım ediyordum. Reg yanıma geldi.

"Pole..... biraz konuşabilir miyiz?"

Marlene gitmemi söyler gibi başı ile onayladı. Sahanın öbür ucuna yürümeye başladık.

"Dinliyorum." dedim ve konuşmaya başladı.

  "Elenor ve beni dinlediğin gün, biliyorum, senin hakkında ağır konuştum. Sinirliydim sadece, sonrasında kendime karşı kırıldım bunun için."

  "Sana Elenor mu söyledi?" dedim. Başını salladı, kız iyi niyetli olduğu için Reg'e anlatmıştı.

  "Size onu tanıtmak istiyordum, kendim tanısamda bir çok şüphem vardı. Onlar ortadan kalkana kadar olanları da biliyorsun zaten." dedi.

  "Bir yerini incittim mi?" dedim. Onu büyüyle koridorda savurduğum günden bahsediyordum. Anlamıştı.

  "Hayır, biraz acıdı sadece." dedi Reg fakat bunun biraz* olmadığını biliyordum. Yine de bir şey demedim. Sessizlik oluştu.

  "Hala tatlı ve yakışıklı küçük kardeşin miyim?" dedi Reg, yüzündr hafif bir sırıtışla.

  "Eh işte, belki karışmışsındır." dedim aynı şekilde biraz alaycı ses tonu ile.

  Bir anda durdu ve bana sarıldı. Bunu gerçekten özlemiştim işte. "Özür dilerim Polly." dedi Regulus.

  "Önemli değil. Bende sana karşı hata yaptım. Bende özür dilerim." dedim ve saçlarını karıştırdım.

  Beraber kol kola girip şatoya doğru yürümeye devam ettik.

  "Noelde evde değildik. Yazın gelmesini bekleyecekler değil mi?" dedi Reg.

  "Evet, fakat...... yaz geldiğinde orada olmayacağız." diye yanıtladım.

  Olduğu yerde durdu ve sordu Regulus, şaşkın görünüyordu. "Nasıl yani?"

  "Senenin başında trende bana reşit olduğumuzda yeni bir eve çıkıp seni de yanımıza almamızı istediğini söylemiştin ya.... o demek işte." dedim.

  Regulus şaşkın bir o kadar da mutlu görünüyordu. "Remus ile çıkıyorsun değil mi?" dedi.

  "Evet." diye yanıtladım. "Pole senin hayatının sonuna kadar yalnız olacağını düşünürdük." dedi Regulus ve güldü.

  "Bunları sonra konuşalım olur mu?" dedim ona gülümseyerek. Başını salladı, ve şatoya girdik.

The Noble and Most AncientWhere stories live. Discover now