on dört

1K 42 2
                                    

                              İZEM'DEN

Gözlerimi açtığında kafamın birinin göğsünde olduğunu hissedip hızlıca kaldırdım kafamı ve o kişinin Kerem olduğunu görüp dünkü olaylar aklıma geldi. Aslan'ı hâla bulamamıştık ve ben oğlumla ilk defa bu kadar uzun süre ayrı kalıyordum. Alışık olduğum birşey değildi ama katlanmak zorunda kalmıştım.

Yataktan yavaşça kalkıp banyoya ilerledim. Banyoya girip yüzüme baktığımda dehşetle ağzım açıldı. Bu aynadaki ben olamazdım. Adeta çökmüştüm. Gözümden düşen birkaç damla yaşı silip yüzümü yıkadım. Bir kağıt havlu yardımıyla silip duş almaya karar verdim. Üzerimdekileri çıkarıp suyu ayarladım ve kendimi sıcak suyun kollarına bıraktım.

Yaklaşık 15 dakika sonra suyun altından çıktım ve bornozumu giyip tekrardan aynanın önüne geçtim saçlarımı güzelce tarayıp kuruttum ve odadan çıktım.

Karşımda bana bakan Kerem ile neye uğradığını şaşırdım. Kerem'i unutmuştum. Anın şokuyla öyle kaskatı kesildim ve Kerem "Tamam, sakin ol ben çıkıyorum." diyerek hızlıca odadan çıktı. Çok boktan bir duruma düşmüştüm. Utançla kafama vurup dolabıma yöneldim ve dolaptan iç çamaşırı ile rahat bir eşofman takımı çıkardım ve giyindim.

Giyindikten sonra odadan çıktım ve mutfağa girmemle kahvaltı hazırlayan Kerem'i gördüm. Daha demin yaşanan şey ile ilgili birşey demem gerekiyordu fakat utancımdan hiçbir şey diyemiyordum. Eskiden olsa utanma diye birşey aklıma bile gelmezdi ama yaşanmış şeyler vardı.

"Sen yapmasaydın. Zaten ben yemem ben sana hazırlardım. Hatta sen bırak ben hazırlayayım."

Dediğim ile ters ters bana bakmaya başladı ve "Ne demek yemem. Sen kendini öldürmek falan mı istiyorsun ? Yiyeceksin İzem oğlun için yiyecek ve güçlü olacaksın. Bende babası olarak Aslan'ımızı bulucam. Sen geç otur şuraya ben hallederim."

"Aslan'ımız" "Aslan'ımız" "Aslan'ımız" "Aslan'ımız" defalarca tekrarlarlandı aklımda. Doğru demişti bizim Aslan'ımızdı. Ama Aslan'ımız yoktu. Kerem bulucam demişti. Dediyse bulurdu o.

Sözünü ikiletmeden oturdum sandalyeye ve Kerem'de kahvaltı hazırlamaya devam etti. Menemen yapıyor ve o esnada dolaptan çıkardığı kahvaltılıkları tabaklara yerleştiriyordu. Hazırladığı kahvaltılıkları ise mutfağın içinde bulunan balkona taşıyor ve balkon masasına yerleştiriyordu.

"İzem! Hadi kahvaltı hazır." demesiyle yerimden kaltım ve dolaptan limonlu keki çıkarıp balkona götürdüm. Çok severdi limonlu keki ve bende geçen gün yapmış fakat hiç dokunmamıştım. Masaya onuda koyunca gözlerinin içi parladı adeta. "Limonlu mu?" diye sormasıyla başımı salladım ve kocaman gülümsedi masaya oturmamla çayları doldurdu. Midem hiçbir şey istemiyordu. Ama Kerem bu konularda çok ısrarcıydı.

Onunda oturmasıyla tabağıma yavaş yavaş birkaç şey koyup ne kadar midem almasada yemeye zorladım kendimi. Elimden çatalın alınması ile kafamı kaldırdım. Kerem tabağımdan çatalıma birşeyler alıp bana doğru uzattı ve şokla ne yapacağımı bilemeden ağzımı açtım. Çatalı ağzıma tıkıştırması ile yüzüm buruşsada burukça gülümsedim. Kerem ise bu yaptığını tekrarlamaya devam etti.

"Bugün karakola gelme sen İzem. Bir gelişme olursa ben sana söz haber vericem. Hatta Aslan'ı kendim arıyacam ama sen gelme bak mahvolmuşsun." dediği ile kafamı salladım. "Hayır Kerem, saçmalama. Olmaz!" demem ile Kerem itiraz istemiyorum dercesine baktı. "Kızlar gelecek yanına evde kal İzem. Lütfen." demesiyle gözünden bir damla yaş düştü. Haklıydı karakolda kendimi harap etmekten başka hiçbir şey yapmıyordum.

Yıllar Sonra |Kerem Aktürkoğlu Kde žijí příběhy. Začni objevovat