BELL CADISI

10 3 0
                                    

Bu olaya cadı denilmesinin sebebi o dönemdeki paranormal olaylar arasında popüler olan 'cadılık' olgusuna bağlanmasıydı. Hikâyenin bir cadıyla pek alakası yok, aslında tüm olay Bell ailesinin evine senelerce musallat olan kötü varlıkla ilgili. Çiftçilik yapan John Bell, ailesi ile beraber 1800'lü yılların başında Amerika Tennesse'ye taşınmıştı. John Bell üç yüz elli dönümlük büyük bir arazi, güzel bir ev ve çiftçilik olarak kullanabileceği topraklar almıştı. Tennesse'ye taşındıktan sonra ailenin üç çocuğu oldu: Elizabeth (Betsy), Joel ve Richard.

Tüm olaylar 1817 yılında başladı. Sonbaharda John Bell sabaha karşı bir saatte, mısır tarlasında garip görünümlü bir hayvan ile karşılaştı. İlk önce bunu bir kürt zannetti; ancak hayvanın yanına doğru gittiğinde bunun, vücudu köpek fakat kafası tavşan olan, çok garip bir hayvan olduğunu fark etti. Arazisini ve ailesini korumak için av tüfeğiyle birkaç kez ateş etmesine rağmen hayvan enteresan ve ürkütücü sesler çıkartarak ortadan kayboldu. John, aile üyelerini korkutmamak için bu olaydan hiç bahsetmedi; ancak genç adam o hayvanı gördükten sonra ailenin tüm hayatı altüst oldu. O akşam evin dışı duvarlarından garip uluma ve tıklama sesleri geliyordu ve o akşamdan sonra sesler asla kesilmedi. John oğluyla beraber, kontrol etmek için evin dışına birkaç kez çıktı ancak tabii ki hiç kimseyi bulamadı.

Bu seslerle birlikte ev içinde de birçok paranormal olay baş göstermeye başlamıştı. Genellikle bu tip musallat vakalarının çoğunda olduğu gibi; özellikle geceleri evde garip sesler, fısıltılar, gülme ve koşuşturma sesleri duyuluyordu. Evde yer değiştiren eşyalara rastlanıyor, aile bireylerine kâbuslar yaşatmaya yetecek, tüyler ürperten olaylarla karşılaşılıyordu. Çocuklar her gece; biri ya da bir şey tarafından uyandırılıyordu. Bir süre sonra çocukların yatak örtüleri yavaşça yataklarından çekilmeye başladı. Bu garip olaylar her gece çocukların çığlıklarla uyanmalarına sebep oluyordu.

Ancak bu açıklanamayan olayların odak noktası, evin küçük kızı on iki yaşındaki Elizabeth yani Betsy'ydi. En çok hasarı o almıştı. Evdeki kötü varlığın ya da varlıkların en çok rahatsız ettiği, hatta bu varlıklar tarafından işkencelere maruz bırakılan kişi oydu. Olaylar başladıktan kısa bir süre sonra küçük kızın vücudunda sayılamayacak kadar çok morluk oluşmuştu. Kız, görünmeyen gucler tarafından tekmeleniyor, çimdikleniyor, tokat yiyordu. Hatta saçı bile çekiliyordu. Bunlar öyle şiddetlenmeye başlamıştı ki küçük kızın yüzünde ve kollarında parmak izleri açıkça görülebilir bir hâl almıştı.

Genellikle bu tarz kötü varlıklar, bir ortama veya aileye musallat olduğunda hedef olarak kendilerine bir kişiyi seçerler. Bu kişi de ailedeki en zayıf kişi olur. Fiziksel olarak değil ama ruhan en zayıf kişiyi seçtikleri bilinmektedir.

Aile bu kadar büyük sıkıntılar çekerken yaşananlardan kimsenin haberi yoktu. En sonunda John, evinde meydana gelen bu garip olayları arkadaşlarına anlatmaya karar verdi. Ardından bu vefalı arkadaşlar toplandı ve araştırma yapmak için bir komite kurdular. Bu grup, ailenin evinde geceleri zaman geçirecek, olayın iç yüzünü araştıracaklardı. Kısa bir süre sonra evdeki paranormal olaylar kaldığı yerden devam etmeye ve araştırmacılar da bir dış ses duymaya başladılar. Evde olmayan bir kadın sesiydi bu... Kadın kendisini Kate Batts olarak tanıtmıştı. Kate, özellikle geceleri Bell ailesini hiç rahat bırakmıyordu. İddia edilene göre olaylar, bir süre sonra kasabadaki diğer bazı ailelere de sıçramıştı. Bazı evlerde de benzer ürkütücü olaylar yaşanıyor, Kate, tüm kasaba halkının dilinde dolanıyordu.

Amerikan Başkanının kulağına giden olay

Bu yaşananlar o kadar ses getirmiş ve yayılmıştı ki; Amerika'nın 7. Başkanı Andrew Jackson, Bell ailesine bir ziyaret gerçekleştirmeye karar verdi. O zamanlar orduda general olarak görev yapan Jackson, eve geldikten sonra geri dönüş için arabaya bindiğinde atları hareket etmemiş ve ne yaparlarsa yapsınlar atlar kıpırdamamıştı bile... Bir yandan da garip sesler çıkartmaya başlamışlardı. Bu atlar orduya ait, bakımlı ve eğitimli atlardı; yani böyle davranmaları oldukça garipti. Bu olayın Andrew Jackson'ı çok etkilediği bilinmektedir.

1820 tarihinde; yani olaylar başladıktan yaklaşık üç sene sonra, ailenin babası John Bell rahatsızlandı. Bu hastalık günbegün ilerledi. Yatağından kalkamaz hâle gelen John ayrıca yatağında da bu kötü niyetli varlık tarafından sürekli rahatsız ediliyordu. Herkes zavallı adamı Kate adındaki korkunç varlığın hasta ettiğine inanıyordu. Bir sabah karısı ve çocukları John'un yatakta hareketsiz olarak yattığını gördüler. Yatağının yanında, içinde siyah bir sıvı olan bir şişe fark ettiler. Kimse bu şişenin nereden geldiğini anlamadı. Sıvının ne tarz bir etkisi olduğunu öğrenebilmek için evin kedisinin ağzına bir damla damlattılar ve kedi oracıkta can verdi. O sırada John'da son nefesini vererek 20 Aralık 1820 tarihinde hayatını kaybetti. Şişe, anne tarafından şömineye atıldı ve içindeki sıvı korkunç bir şekilde alev alarak yandı.

Yapılan araştırmalarda şişenin nereden geldiği bilinmediği ve tespit edilemediği için bunu yapanın Kate adındaki kötü ruh olduğu kabul edildi ve bu şekilde kayıtlara geçti.

John'un cenazesi esnasında Kate'in şeytanî gülüşlerinin, lanetlerinin ve fısıltılarının rüzgârda yankılandığı söylenmiştir. John, sonsuz uykusuna uğurlanırken yine rahat bırakılmamıştır  ve cenazeye katılan herkes bu olaya şahit olmuştur.

 John, sonsuz uykusuna uğurlanırken yine rahat bırakılmamıştır  ve cenazeye katılan herkes bu olaya şahit olmuştur

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kate, John'un bu açıklanamayan ölümünden sonra aileyi terk etmedi. Betsy'ye işkence etmeye devam etti. Hatta bu kötü varlığın ilerleyen yıllarda Betsy'nin çok sevdiği Joshua Gardner ile evlenmesine de müsaade etmediği öne sürülmüştür.

1830'larda Kate sonunda aileyi terk etti; ancak yedi yıl sonra döneceğine söz verdi ve gerçekten geri geldi. Geldiğinde iki hafta boyunca aileye işkence etti ve sonra yine onları yanlız bıraktı. Ancak Kate'in Tennessy'de bulunan bir mağarada varlığını sürdürdüğü tahmin ediliyor. O mağraya giriş yasak ve mağaranın girişinde uyarı tabelaları yer alıyor. Bu mağara, ailenin evinin bulunduğu Red River - Kızıl Nehir kenarında. Çevresinde de ilginç paranormal olaylar yaşandığı iddia edilmektedir.

Bu olay gerçekten yaşanmış mıdır, gerçekten evin içinde paranormal şeyler olmuş mudur, bilinmez... Çünkü Bell cadısı olayı gizemini hâlâ korumaktadır. Evin küçük kızı Elisabeth'in ise bir varlık tarafından saldırıya uğramadığı, sadece o dönemlerde bilinmeyen bir psikolojik hastalığın pençesinde olduğu öne sürülmüştür. Tabii ki işlenen cinayet de dâhil, hiçbir şey kanıtlanamamıştır.

Bir diğer söylentiye göre; ailenin babası John Bell bu araziyi yasal olmayan yollarla almış ve arazinin sahibi olan büyücü olduğu tahmin edilen bir kadına haksızlık etmiştir. Seneler içinde de kadının, Bell ailesinin üzerine kötü bir büyü yaptığı iddia edilmiştir.

Paranormal Hikayeler Işıl Işık (Tamamlandı)Where stories live. Discover now