karanlık

20 3 2
                                    

Bütün çocuklar karanlıktan korkar.

Karanlık, içinde insanı yakalayıp sessizce yiyen canavarların olduğu, kapıları ve pencereleri olmayan bir odadır.

Ama ben sadece kendi karanlığımdan, yani gözlerimin karanlığından korkuyorum.

Bunu ben uydurmadım. Ben uydurmuş olsaydım annem bana şeftalili ve kremalı çörekler almaz ve onları akşam yemeğinden önce yememe izin vermezdi. Herşey yolunda olsaydı, babam ne zaman arasa kötü haberler ev sahibi telefon ettiğinde banyoya saklanmazdı.

"Merak etme," dedi annem akşam yemeğinden kalan bulaşıkları yıkarken. "Odana gidip oyun oyna ve hiçbir şeyi düşünme."

Mutfağın kapısında biraz daha bekleyip düşünce gücümle annemin bana doğru dönmesini sağlamaya çalıştım, ama bu hiçbir zaman işe yaramıyordu. Ben de odama gelip kuyruğunun ucu kıvrık olan, gri ve kahverengi kedim Ottimo Turcaret'e sarıldım. Birinin onu havaya kaldırması, halının üzerinde evirip çevirmesi ya da tuvalet fırçasıyla onu kovalaması onu rahatsız etmiyor. O bir kedi, diyor babam, ve kediler fırsatçıdır. Belkide bu, ilgi çekmeyi sevdikleri anlamına geliyordur. Benim için önemli olan tek şey, bir sorunum olduğunda ve sıcak, yumuşak bir şeye dokunmak istediğimde onun etrafta olması. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Bir şeylerin yolunda gitmediğini biliyorum. Dördüncü sınıfta olabilirim ama her şeyin farkındayım. Kuzenimin kız arkadaşı, benim üçüncü bir gözüm olduğunu söylüyor. O Hindistanlı ve alnının ortasında boyanmış bir nokta var. Üçüncü gözümün olduğunu düşünmesi hoşuma gidiyor ama sahip olduğum iki gözün iyi görmesi benim için yeterli olurdu.

Bazen içimden ağlamak geliyor. Şimdi de böyle hissediyorum. Ağlamak üzereyken genellikle gözlüğümün camları buğulanır. Hem kurusunlar hemde burnumdaki kızarıklık gitsin diye onları çıkarıyorum. Birinci sınıftan beri gözlük takarım. Gözümdeki bu parıltılı sarı renkli gözlüğü geçen yıl aralık ayında almıştık ve onu gerçekten çok seviyorum. Gözlüğümü takıp aynanın karşısına geçiyorum.

Gözlüğüm olmadığı zaman, çok sıcak suyla duş alıyormuşum gibi herşeyi bulanık görüyorum. Gözümdeki şişe benzeyen bulanıklığa Stargardt hastalığı deniyor. En azından annemle babam bana öyle söyledi. Onlarda bunu hastanede öğrenmiş olmalı.

Babamın internete bağlanabilen akıllı telefonunda Stargardt'ın yüzyıllar önce yaşayan Alman bir göz doktoru olduğu yazıyor. Gözlerimin içinde olanları keşfeden kişi oymuş. Gözlerinde sis olan insanların her şeyin ve herkesin üzerinde siyah lekeler gördüğünü, bu siyah lekelerin zamanla daha da büyüyerek irileştiğini ve insanların iyi görebilmek için eşyalara gitgide  daha fazla yaklaştıklarını da keşfetmiş. İnternetin söylediğine göre bu hastalığa ortalama olarak on bin kişide bir rastlanıyor. Annem bu insanların Tanrı'nın seçtiği özel insanlar olduğunu düşünüyor ama ben düşününce kendimi pek de şanslı hissetmiyorum.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 24 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

kiraz ağacı ile aramızdaki mesafe, jeongchanWhere stories live. Discover now