Axel onun şömineye doğru yaklaşmasını izlerken ''böylesine soğuk bir hava için oldukça cüretkar bir elbise tercihi'' deyip Ainon'un açıkta kalan bacağını izledi.

Ainon bu bakışlara alışıktı. Her zaman güzelliğini konforuna tercih etmişti. Elinde kalan, ona ait olan tek şey güzelliğiydi çünkü. Bir de, burnu düşse eğilip almayacağı aptal kibri. Bunları düşünürken yüzünden hafif bir hüzün dalgası geçti. Ama Axel bunu fark etmeyecek kadar farklı şeylere odaklanmıştı.

Ainon kafasından düşünceleri uzaklaştırıp arsızca gülümsemeye başladı. Gözlerini adamın üst düğmelerinden görünen göğsüne doğru kaydırdı.

''Eğer bir savaşa katılacak olsaydım bile Yüzbaşı bir silahı hoş bir ayakkabıya tercih ederdim. Ama bunları konuşmaya gelmedim. Magnus'la konuştun mu merak ediyorum. Mezun olmama yalnızca 5 ay kaldı. Ne olacağımı önceden bilmek kendimi hazırlamama biraz olsun yardımcı olabilir.''

Axel gözlerini kadının yüzüne çevirdi. Ainon'un yüzünde saklayamadığı bir endişe vardı sanki, Axel bunu fark etmiş gibi huzursuzlandı. Yavaş adımlarla kadının karşısındaki koltuğa kendini bıraktı.

''Evet iki gün önce kendisini ziyaret ettim. Yaklaşan bahar için düzenlenecek törenin güvenlik önlemlerini konuştuk. Sonra bu yıl mezun olacak öğrencilerden hangilerinin akademide kalacağını sordum. Henüz karar verilmediğini kimsenin kaderinin törenden önce yazılamayacağını söyledi ve konuyu kesin bir şekilde kapattı.'' Axel kendini mahcup hissediyordu. Bunları sözlerken gözlerini şöminedeki ateşe dikmiş, sözler dudağından sanki Ainon'ı incitebilecekmiş gibi narin bir şekilde çıkmıştı.

Ainon sözlerin ne kadar yumuşak çıkmış olmasıyla ilgilenmiyordu. Onun ilgilendiği şey cümlelerin taşıdığı anlamdı. İçinde bulunduğu çaresizliği fark ettiğinde öfkesi iyiden iyiye kabardı. Öfkesi karşısında oturan adama değil içinde bulunduğu korkunç durumaydı. Ana Krallık onu nereye görevlendirirse görevlendirsin bir köle olarak karşı çıkma hakkı yoktu. Görev yeri seçme hakkı yoktu. Kendi topraklarına dönme hakkı yoktu. Ailesini mezarını onurlandırma hakkı yoktu. Tüm bu haklar onun elinden 13 yıl önce alınmıştı.

Sanki tüm bu pislik yetmiyormuş gibi bir gün kendisini, boktan bir kasabada çöplerin arasından cesetleri temizlerken bulsa bile bunun için Ana Krallığa her zaman şükran duymak zorunda olacaktı. Ya da öyle davranmak.

Axel kadının vücudundaki kasılmaları ve gözlerinde beliren öfkeyi fark etmişti.

''Senin için elimden geleni yapıyorum Ainon. Her seferinde akademisyenler toplantısında senin ne kadar yetenekli olduğunu ve akademi için faydalı işler yapacak biri olduğunu vurguluyorum. Ama bunun kararı sana da bana da ait değil. Bilge Magnus ile yeniden konuşmayı da denerim. Ama bunun için biraz zaman gerekli. Endişeni anlıyorum ama senin gibi başarılı bir...'' söyleyeceği şeyi son anda fark etmiş gibi durdu, ''öğrenciyi hiç bir zaman kötü bir göreve vermediler.''

''Siktiğimin yerinde zaten hiç bir kararın bana ait olmadığını herkesten daha iyi biliyorum Axel. Mezuniyete yalnızca 5 ay kaldı. Beni nasıl bir bokun beklediğini bilmiyorum. Benim gibi bir 'köleyi' istedikleri her türlü göreve verebilirler bunu sende biliyorsun. Ve ensende o köle damgasını taşımadıkça beni hiç bir zaman anlamayacaksın'' Ainon 'köle' kelimesinin üzerini vurgulayarak sanki Axel'ın canını yakmak istemişti. Gerçi hiç kimsenin canı kendi canının yandığı kadar yanamazdı. Çocukluğundan beri bir köleydi. Hep Patrius'un özel konumdaki okullarında eğitim görmesi bunu hiç bir zaman değiştirmemişti. Diğer kölelerden farkı sadece 'asil bir köle' olmasıydı. Fakat eninde sonunda hayatını Patrius yazacak onun yerine tüm kararları alacaktı. Günün birinde ona özgürlüğünü verme özgürlüğü bile Patrius Kralı Hector'un elindeydi. içindeki öfkenin hareketine teslim olup hışımla ayağa kalktı. Öfkesinden ve çaresizliğinden adeta başı dönmüş midesine kramplar girmişti.

Sırtını Axel'a dönüp pencereye doğru gittiğinde bile hala öfkesini dizginleyememişti. Ama Axel'in bile onun mükemmellik maskesinin altını görmesine izin veremezdi.

Axel, Ainon'ı anlayamazdı. Bunu kendisi de biliyordu. İçinde tuhaf bir çaresizlik hissetti. Ainon'ın akademide kalmasını kendisi de çok istiyordu. Bunu belki de en çok kendisi için istiyordu. Kimse bilmese bile Ainon'la paylaştığı geceleri aklından çıkaramıyordu. Ve o giderse kendisi için korkunç bir boşluk olurdu. Bu kadın yalnızca gecelerini süslemiyor, aynı zamanda aklını ve ruhunu her an meşgul ediyordu.

Oturduğu yerden kalktı, hala pencereden dışarıyı izleyen kadının arkasından kadına yaslandı. Yüzünü saçlarının arasına gömdü. Elleri kadının vücudunda dolanırken ''Bana sadece biraz zaman ver, her şey üstüne yemin ederim ki yanımda kalman için ne gerekiyorsa yapacağım.'' Diye fısıldadı.

Ainon istediğini almıştı. Axel'ın sözünü. Sıra bu gece ondan istediği diğer şeydeydi...

Axel kadının boyununa öpücükler kondururken Ainon adama doğru döndü. İçindeki öfkesi hala geçmiş değildi ama vücudunun bu adama ihtiyacı varmış gibi arzuyla sızlıyordu. Elleri adamın gömleğinin düğmelerini açmaya başlarken Axel kadının çenesine ve dudaklarına şehvetli öpücükler konduruyordu. Kadının elbisesinin derin dekoltesinin üzerinden göğsünü avuçladı, sonra daha fazlasını istedi ve kadının elbisesinin omuzlarından aşağı düşmesine izin verdi. Karşısındaki ilahi güzellikteki kadını çıplak görünce inlemesine engel olamadı. Tek hamlede kendi pantolonunu çıkardığında istekle sertleşmiş penisi adeta acıyordu. Ainon'u çok hafifmiş gibi hiç zorlanmadan kucağına aldı ve geniş taş pencere pervazına oturttu. Kadının kaymaktaşı gibi pürüzsüz vücudunda ellerini ve dilini gezdirmeye başladı.

Ainon adamın geniş vücudunun arasında neredeyse kayboluyordu. Adamın iri elleri vücudunun her bir noktasında, dili ve dişleri göğüslerinin üzerindeyken sanki aklından her şey uçup gitmişti. Şu an tek istediği sadece biraz rahatlamaydı ve bu adam bunu ona fazlasıyla veriyordu. Daha fazlasını almak için bacaklarını Axel'in kalçalarının yanına iki tarafa doğru açtı ve adamın vücudunu vücuduna yaslamasına izin verdi. Penisinin sıcaklığını klitorisinde hissederken sabırsızca onu içine aldı. Axel ritim tuttururken Ainon ise içinde hissettiği zevk dalgalarının tadını çıkarıyordu.

Devam ettiler, devam ettiler... ta ki her ikisi de terle kaplanmış ve alev alev yanan vücutlarını birbirinden ayırabilecek hale gelene kadar.

Bu gece Ainon, Axel'den istediği her iki şeyi de almıştı.

PATRİUSOnde histórias criam vida. Descubra agora