Bölüm 1

292 17 10
                                    

Güneş yavaş yavaş batarken sokaktaki herkes inzivaya çekiliyordu. Pek tekin bir mahalle olmadığı belliydi, birçok yıkılmaya yüz tutmuş bina ve içlerine ne için girdiği belli olmayan insanlar vardı. Yerde yırtık pırtık kıyafetleriyle oturan dilenciler, mahalleye gelmeye cesaret etmiş yabancıları rahatsız ediyordu.

At arabasının sokağın başında durmasıyla Kahir arabadan indi ve krallığın en ücra köşesinde bulunan mahallenin sokaklarında dolaşmaya başladı. Kahir, son birkaç ayda birden ortaya çıkan ve Rena Krallığını kasıp kavurmuş Lenosa virüsünü engellemek için başka boyutlara ulaşmaya çalışan Krallığın en yetenekli büyücüsüydü. Ve başka boyutlara erişmek için de bu mahallede yaşayan, büyü güçlerinden habersiz aktar bir kadını arıyordu.

Saatlerce gezinmenin ardından Kahir bulduğu tek aktarcının önünde durdu ve cam duvarın içine baktı. Zarif yüzünü örten altın sarısı saçları esen meltemle hafifçe önüne geliyor ve işini yapmasını engelliyordu. Mavi gözleri batan güneşin düşürdüğü son ışık hüzmeleriyle parlıyordu. Güzelliğinin aksine üzerinde eski püskü bir köylü elbisesi vardı. Kadın adeta mahalledeki çamurun arasında bulanmış ama parlamayı yitirmeyen bir elmas gibiydi. Kahir gözlerini kadından alamadı. Ona büyüyü öğreteceği ve birlikte geçirmeleri gereken daha birçok vakti düşününce kalbinde garip bir heyecan oluştu. Böylece Krallığın en ünlü büyücüsünün ve basit, terk edilmiş bir mahallede hayatta kalmaya çalışan bir aktarın hikayeleri aşkla birlikte kesişmiş oldu. >

"Ah, çok yoruldum."

Eylül defterinin sayfalarını kapattı ve sandalyesine iyice yaslanıp kafasını tavana çevirdi. 2 yıldır küçük bir reklam şirketinde metin yazarlığı yapıyordu ve iş ona çok boğucu geliyordu. İşten geldiğinde bulduğu vakitlerde kitap yazardı ama daha kitaplarından hiçbiri basılmamıştı. İnternet platformlarında da çok okunmazdı. Ama kitap yazmayı da bırakamazdı. Tek eğlencesi buydu. Fantastik, romantik ve aksiyon romanları yazmaktan keyif alıyordu. Aslında kitap yazmasının ana nedeni bu değildi. Hiç arkadaşı yoktu, tek başına kalıyordu ve yetim olduğu için ailesini hiçbir zaman tanımamıştı. Ona teyzesi bakmıştı ama teyzesinin de ona iyi davrandığı söylenemezdi. İnsanlarla her zaman sınırlı bir iletişimi vardı ve kimseye yaklaşmazdı. Böylece şifayı;  sevgiyi ve değer verilmeyi tadan, yetenekli, güzel ve yakışıklı karakterleri kurgulamakta buldu. Aslında kurgulamak yetmiyordu. O insanlardan birine dönüşmek istiyordu. Bu onun gerçeklerden kaçma yoluydu. Ama henüz kendine itiraf edemiyordu. 

Kafasını pencereye doğru çevirdi ve yazdığı satırlardaki gibi güneşin batmaya başladığını gördü. Kitabını yeni yazmaya başlamıştı. Eski bir sahaftan aldığı kalınca bir deftere yazıyordu. Aklında hikayenin nasıl ilerleyeceği şekillenmişti. Aslında tipik bir hikaye olacaktı.

 Krallıkta bir virüs ortaya çıkar ve kraliyetteki en yetenekli büyücü insanları kurtarmak için kendisi gibi yüksek büyü gücüne sahip birini bulmak için yollara düşer. Ardından ikisinin birbirine aşık olması ve önlerindeki tüm engelleri aşıp dünyayı kurtarmasını anlatır. Eylül en çok Kahir karakterinden hoşlanıyordu. Kahir mükemmel bir fiziğe ve kusursuz bir yüze sahipti. Kömür karası gözlerinden küçük kemersiz burnuna ve diğer tüm yüz hatlarına kadar harika bir yüze sahipti. Fiziği de yüzünden geri kalmazdı. Büyücü olmasına rağmen atletik ve kaslı bir vücuda sahipti. Ne çok kaslıydı ne de normal bir vücuda sahipti. Her şeyiyle kusursuz biriydi.

' Karşımda olsaydı gözlerimi ondan alamazdım. '

Sadece görünüşüyle de değil, sahip olduklarıyla ve yetenekleriyle de mükemmeldi. Krallıktaki en iyi büyücü, en güçlü aristokrat ve büyük bir servetin sahibiydi. Tüm bunlara rağmen iyi bir karaktere de sahipti. Sevmediklerine karşı oldukça acımasız, sevdiklerine de bir o kadar şefkatliydi.

' Elif (Aktar) çok şanslı. Yerinde olmak isterdim. '

Kahir kitabın genelinde Elif'e aşık olacak ve onu canından çok sevecekti. Yanından ayırmaya bile kıyamayacak ve özenle büyücü olmayı öğretecekti. Kalbi sadece Elif için atacaktı.

Eylül kendini düşüncelere kaptırdıktan sonra biraz fazla abarttığını düşündü. Neredeyse olmayan bir karakteri başka bir karakterden kıskanacaktı. Bunun sadece temsili bir şey olduğunu düşündü. Sadece kendisinin yalnızlığını yüzüne daha çok vurmuştu. Eylül'ün etrafında da konuştuğu, yemeğe çıktığı insanlar elbette vardı ama Eylül'ün yalnızlığı ruhendi. Kimseye kendini yakın hissedemiyordu ve teyzesinden başkası ona samimi bir sevgi verememişti. Yalnızlığı buradan geliyordu.

Eylül masasından kalktı ve bugün normalden fazla yorulduğu için uyumaya gitti. Eve geldiğinde bir şeyler atıştırmıştı, açlığı yoktu. Bir an önce uyuyup gerçeklikten bir başka şekilde kaçmak istedi.

Gözlerini rüyasında açtığında genişçe bir odada olduğunu fark etti. Rüya olduğunu anlamak uzun sürmemişti. Her şey oldukça lüks ve şatafatlıydı. Oda o kadar geniş ve şıktı ki bir sarayda olduğunu düşündü. Rüya bile olsa böyle bir yerde olmak güzeldi. Odada etraftaki mumlar dışında hiçbir ışık yoktu, gece vakti olduğu için her yer karanlıktı. Ve en önemlisi kendini odanın bir tarafından başka bir tarafına taşıyan bir adam vardı. Nazikçe Eylül'ü tutmuş ve kafasını yumuşak göğsüne yaslamıştı. Eylül bakışlarını adama çevirdi ve adamın tanıdık geldiğini fark etti. Siyah, kısa ve dalgalı saçlar, kömür karası gözler, kusursuz yüz hatları, mükemmel bir vücut... Bu adam şüphesiz Kahir'in mükemmel görünüşüne sahipti.

Her Şey Bitse BileWhere stories live. Discover now