Ona sıkı sıkı sarılmışken Furkan'ın arkasına baktığını gördüm. Birkaç saniye baktıktan sonra çenesindeki kaslardan dişlerini birbirine bastırdığını anladım. Birkaç şey söylendikten sonra bana dönerek ayaklandı ve ellerini uzattı. "Kucağıma gel sevgilim, içeriye geçelim."

Tarçın'ı bir kez öptükten sonra kollarımı ona uzatarak kucağına tırmandım ve boynuna sımsıkı sarılarak yanağımı omzuna yasladım. Bacaklarımı kalçalarının üzerine sardı ve yavaşça içeriye girerek Milo ve Tarçın da içeriye girdikten sonra kapıyı kapatıp yatak odamıza ilerlemeye başladı.

Sessizce geçen birkaç saniyelik zamandan sonra beni yavaşça yatağa bırakarak uzanmamı sağladı. O da yanıma oturduğunda çalan zil sesiyle ceketinin cebinden telefonunu çıkarttı ve ekrana baktıktan sonra meşgule atarak komidinin üzerine attı. Daha sonra üzerime eğilerek bir elini yanağıma diğer elini de diğer tarafıma atarak belimin yanından yatağa yasladı.

"Özür dilerim."

"Neden?"

"Seni koruyamadığım için, yanında olamadığım için. Tekrar bunu yaşamak zorunda kaldığın için. Sözlerimi tutamadığım için. Seni tüm kötülüklerden koruyamadığım için özür dilerim Mercan." Gözleri yavaşça dolduğunda kafamı hızla iki yana salladım. "Senin suçun değil, sen neden özür diliyorsun Furkan? Sen bana her zaman iyi geldin, her zaman beni koruyan sendin. Lütfen yapma, eğer bir kez daha o yaşların dökülürse toparlanamam. Beni birazcık seviyorsan bunu yaşatma bana."

Derin bir nefes alarak kafasını havaya kaldırdı ve kendine gelmeye çalıştı. Dışarıya karşı sert bir görüntüsü olsa da bana karşı o kadar yumuşaktı ki yanımda olduğunda gözlerinin dolduğuna bazen şahit olabiliyordum.

Tekrar kafasını bana çevirdiğinde baş parmağı yavaşça elmacık kemiğimi okşadı. "Senin yıldızların kaymış ama..."

Neşeden uzak bir gülüş çıkarttım. "Dilek tut o hâlde." Cümlemden sonra aynı gülüş onda da yeşerdi. Neşesiz ve alaylıydı. "Senin canın yanarken benim dileklerim gerçekleşir mi sanıyorsun?"

Gözlerimi kapatarak içli bir nefes aldığımda tekrar sesini duydum. "Uyu bebeğim, benim salonda biraz işlerim var onları halledeceğim. Sonra yanına gelirim." Kafamı iki yana sallayarak yanağımdaki elini tuttum. "Sen de benimle uyu." Duraksadığında devam ettim. "Sana sarılarak uyumak istiyorum."

Biraz sessiz kalsa da ceketini bile çıkartmadan yanımdaki küçücük yere sığıştı ve kafamı göğsüne yasladı. Tam bu anda tekrar telefonu çaldığında ağzında bir küfür mırıldanarak elini telefona attı ve kapatarak tekrar aldığı yere bıraktı, sertçe. "Uyu bebeğim, buradayım ben."

Söylediği cümleden sonra bilincim rahatlayarak kapanmıştı. Bunun üzerine ne kadar uyudum bilmiyorum ama bir bağırış sesiyle irkilerek uyandım. Bakışlarım odanın içinde uykulu gözlerle gezdiğinde tek olduğumu görüp yavaşça ayaklandım. Bu bağırma sesi Furkan'a aitti ama kime bağırıyordu bilmiyordum.

Odanın kapısını yavaşça araladığımda koridorun sonundaki salonun da kapısının kapalı olduğunu gördüm. Aramızda uzun bir koridor ve iki kapalı kapı olmasına rağmen sesi öyle yüksekti ki yanımda konuşuyor gibiydi.

"Hemen kovacaksınız lan o zaman onu! Biz evimizi emanet ediyoruz, adam keyfe keder sitenin içinde dolaşıyor! Bu sitenin içine elini kolunu sallayarak giren insanlar olacaksa biz ne sikime güvenlik diye bu adamı dikiyoruz o kulübeye?! Bakması gereken ailesi varsa işini düzgün yapacak! Yarın o adamı sitenin içinde görürsem bu kadar sakin konuşmam seninle!"

Sırtımı duvara yaslayarak gözlerimi kapattım ve benim yüzümden işinden edilen adamı düşündüm. Buraya gelmeseydim o da buraya gelmeyecek ve o adam işsiz kalmayacaktı.

gözyaşlarımı kurtar,Where stories live. Discover now