31 - Tatlı Anlar

Start from the beginning
                                    

Sıkıntıyla nefesimi bırakırken "halletmeye çalışırım" dedim ve uzanarak annemi yanağından öptüm.

Bana yok mu?

Son anda tutabildiğim mimiklerimle doğrularak boğazımı temizleyip masadaki herkese teker teker bakarak gülümsedim. "Afiyet olsun hepinize"

"Drake buradayken gitmen ayıp oluyor Emma"

Hiç sanmıyorum. Biraz daha aynı masada kalırsak boğazıma kaçacak olan yemekler yüzünden ölebilirdim.

Ellerimi annemin omuzlarına yerleştirerek bakışlarımı Drake'e çevirip sahte bir gülümseme sergiledim.

"Ayıp olmadığına eminim"

Ağzındaki lokmayı çiğneyen Drake, elindeki çatalı bana doğru doğrultarak "annene katılıyorum" dedi.

Daha sonra odada telafi ederim diyorsan anlaşabiliriz

Gözlerim sonuna kadar açılırken hafifçe öksürdüm ve bu sefer kaçmadım. Ne zaman kaçsam daha da rezil olup utanıyordum.

"Biraz daha konuşmaya devam edersen seni boğazlarım Drake!"

Masadaki herkes şaşkınlıkla ikimize bakarken, Drake keyifli bir ifadeyle iki elini de teslim olurcasına kaldırıp "sanki ne dedim?" diye sordu.

Annemin omuzlarında duran ellerimi geri çekerek hemen önümde duran masadan kendi kaşığımı alarak Drake'in kafasına fırlattım. Ne yazık ki şu an elmam yoktu.

"Ne dediğini gayet iyi biliyorsun!"

"Emma! oyuncak değil bunlar!"

Annemin endişeyle beni azarlamasını umursamamıştım çünkü Drake ona attığım kaşığı yakalayarak onu öpmüş ve kaşığı masaya geri bırakmıştı.

Annemlerin yanında bile nasıl bu kadar rahat olabiliyordu anlamıyorum.

Dedi herkesin içinde onu öpen Emma.

Başımı iki yana sallayarak göz devirip annemin odasına ışınlandım. Drake bir türlü uslanmak bilmiyordu ve insan içerisinde şöyle şeyler yapması beni utandırıyordu. Utancım ise dışarıya sinir olarak yansıyordu.

Annemin dolabının önünde durarak kapaklarını açtım. Üstten bir göz gezdirdiğimde en üst rafta olduğunu görmek beni şaşırtmıştı. Annem asla bu kadar savunmasız olmazdı normalde.

Bir bildiği vardır diyip kutuyu alarak dolabı geri kapattım ve odama ışınlandım.

Elimdeki kutuyla beraber kendimi yatağıma bıraktığımda adımı fısıldadım. "Emma Harris"

Kutu açıldığında kalbimde bir hareketlenme olmuştu. Bu heyecanın sebebi neydi bilmiyordum. Sanırım Arthur babamın kitabını okuyacak olmak, onunla tanışacakmışım hissiyatı veriyordu bana.

'Arthur Harris'

Üstünde babamın adının yazdığı kitabı elime aldığımda hemen altından da Aron'un kitabı görünmüştü.

Onu daha sonraya bırakarak babamın kitabının kapağını araladım. Kapağı aralar aralamaz sayfaların siyah renkte olduğunu görmüştüm. Yazıları ise metal renkli ve italik bir sitille yazılmıştı.

'Arthur Harris 1910 yılında doğmuştur. Henüz anne karnındayken geleceği görebilme özelliği taşıyan tanrı Apollon tarafından kutsanmıştır. Sakin ve zeki bir çocukluk geçiren Arthur, elementler okulundaki eğitimi sırasında kurucu Shay'ın kontrolden çıkışına şahit olmuştur. Kontrolden çıkan kurucu Shay, digoflarla yapmış olduğu kan anlaşması karşılığında digoflara elfleri katlettirmiştir. Savaş sırasında önceliğini halkı korumaya veren Arthurun aksine ikizi Aron Shay ile yüzleşmiştir. Aron her ne kadar Shay'ı etkisiz hale getirse de o yüzleme de ne olduğu kimse tarafından öğrenilememiştir. Savaştan sonra kahraman olarak görülen asil kan ikizleri, geriye hiç bir kurucunun kalmamasıyla halk tarafından yönetici olarak seçilirler. Ancak aradan zaman geçtikçe Arthur, ikizinde bir terslik olduğunu düşünerek onu okuldan uzaklaştırmaya çalışır ve başarılı da olur. Bu durum karşısında haksızlığa uğradığını düşünen Aron, sinsice planlar kurarak 2000 yılında ikizi Arthur'u öldürmeyi başarır. Arthurun eşi Faren ve Arthur'un kendi kızı bildiği bebekleri ise, Arthur'un Aron'u hapsedebilmek için kendini feda etmesi sayesinde fanilerin evrenine kaçar.'

Asiller ve Çıraklar | Devam EdiyorWhere stories live. Discover now