|21|

31 3 0
                                    

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Karşımdaki beyaz akıllı tahtada yazan işlemlere alık alık bakarken gözlerimi kıstım. Hoca bir şeyler anlatıyordu ama neydi?

Matematik.

Kafamı yasladığım kolumdan başımı hafifçe kaldırdım. En azından birazcık derste olduğum falan düşünülsün.

Son 2 haftadır kafam nanaydı. Okuldaki ruhsuzluğum herkesi gıcık ediyordu ama ne yapabilirdim? Sevdiğim ve uğruna nice maskaralar akıttığım bey yüzüme bakmıyordu. Vay benim halimeydi.
Hangisinden bahsediyorsun Ayçacım? Malum harem defterin kabarık.
Ananın amından bahsediyorum sevgili iç ses. Sen bi sussana be!

Uykusuzluğun ve Yağmur'un dediğine göre hafif depresyonun sonucunda sinir sistemlerim kolbastı modundaydı. Haa bide sınavlar vardı dimi! Sınavlar bildiğin bana çatır çutur giriyordu. Ne hayat ama..
Özel okula gidince full havalı çocuklarla gezip tozucağını sanan Ayça'ya kitap kemirme şoku..

Kafamı hemen yanımda oturan ve bir eli bacağımda diğer eli de kalemiyle defterine dersi kaydeden Atakan'a çevirdim. Bu çocuğun temas bağımlılığı şaka mı? Ellemezse başı ağrıyordu. Ben anlamadım şimdi benim tenimde parol falan mı vardı? Bana dokununca baş ağrısının geçmesinin başka bir açıklaması olamazdı.

"O kadar çok mu seviyorsun beni? Gözlerini alamıyorsun."

He aynen ondan.

Alaycı bir şekilde güldüm. "Bana diyene bak. Elini bacağımdan çekmiyorsun iki saattir."

Bana bakmadan konuşması işimi kolaylaştırıyordu çünkü gözlerine bakınca suçluluk duygusundan bir bok parçası gibi hissediyordum.

Alınmış gibi "Şikayetin mi var yoksa?" dedi.

Şuan kafamdaki bin bir şikayetten buna yer mi kaldı Atişim be. Onu bunu bırak da nasıl ayrılıcam ben senden be kuzum? İşimi biraz kolaylaştırsan daha iyi olmaz mıydı ya? Çocuk özellikle bu son 2 haftadır benimle kundaktaki bebek gibi ilgileniyordu. Ayrılmak istediğimi hissetti mi ne bu manyak. İşimi bir hayli zorlaştırıyordu. Ama ona olan sevgimden değildi bu zorlanma. Sadece ona verdiğim değerdendi. Nasıl bana bu şekilde davranırken ondan ayrılıp onu üzebilirdim ki?..

Yumuşacık ve güven dolu bir ses kuşandı. "Sen iyi misin? Çok dalgınsın bu aralar yavrum?"

NE YAVRUM MU? Deme onu anısı var.. Ama bu kahpe kaderin bir oyunu değil de neydi? Tüm ilişkimiz boyunca bana bir kez bile yavrum demeyen çocuk ne diye şimdi çıkıp söylüyordu?

"Bana o kelimeyi söyleme. Ağzına hiç yakışmıyor."diye aniden çıkışınca tek kaşını kaldırdı ve bana sorgular bir bakış attı. "Hangi kelimeyi yavrum?"

HASBİNALLAH. Allahım aklıma mukayyet ol.

"Yavrum kelimesini Atakan. Hiç sevmiyorum o kelimeyi. Duymiyim bi daha. Tamam mı?" diye aniden çıkıştım.

"Tamamdır Ayçacım."

Beklediğim cevap gelmişti lakin beklediğim kişiden değil. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve ağır ağır başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde karşımda pembe gömleği, gri pantolonu ve arkaya doğru attığı hafif uzun sarı saçlarıyla beni karşılayan canım matematik hocam vardı. Tatlı bir hocaydı aslında Ziya hoca. Mavi gözleri bir Atakan'a bir bana bakarken yerimde diklendim ve ellerimi birbirine bağlayıp yeni gelin moduna geçiş yaptım.

"Deminden beri bekliyorum susun diye. Ne diye susmuyorsunuz be ademler?! Kesin sesinizi de dinleyin şu zıkkımı."

Aaaa ama çok ayıp hocam. İnsan hayatını kazandığı mesleğe zıkkım der mi? Bende sizi işine bağlı biri sanırdım. Yazıklar olsun.

Erkeklerim ve Ben (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now