"Hiçbirimiz bu kadar cüretkâr hamle beklemedik. Kapına kadar gelmeleri ya bizleri fark etmedikleri için ya da bizi de aşabileceklerini anlatmak için."

"İkincisi bence. Çünkü fark etmese ön taraftan çıkardı. Aksine arka taraftan çıktı."

"Arkada da bekleyen biri var. Zaten o görmüş, haber verdi. Sadece konuştuğu için müdahale etmemiş. Yani korkmana gerek yok."

"Eminim yoktur." Alaycı sesi Çınar'ın cümlesinin anlamsızlığını vurguluyordu.

"Özür dilerim, ne kadar korkutucu olduğunu tahmin ediyorum. Sadece şu an söyleyecek başka bir şey bulamıyorum." Çınar'ın huzursuz olduğu sesinden anlaşılıyordu. Yine de sesi ilk aradığı ana göre çok yumuşaktı. O da fazla bir şey yapamayacağının farkında olmalıydı.

Azra, en çok kimi rahatlatmak istediğini açıklayamayacağı şekilde yanıtladı. "Ben bu olayda yem olarak kendimi koydum kapana. O fareyi yakalayana kadar da bunları yaşayacağımı biliyorum. Korkmak vazgeçmek için yeterli değil. O yüzden sorun etmeyin. Bir daha böyle bir şey olursa günün hangi saati olduğunu umursamadan arayacağım, şimdiden haber vereyim."

"Kesinlikle öyle yap."

"Lale'yi takip eden falan var mı bilmiyorum. Beni lokantada gördüler mi onu da bilmiyorum. Dikkatli olun."

"Sen bizi merak etme. Asıl sen dikkatli ol. Ve Azra... Korkma, elimden gelen her şekilde seni koruyacağım."

"Umarım..."

Çınar, telefonu kapattığında sinirden ellerinin titrediğini fark etti. Soğuk havayı bahane edebilirdi. Bu havada balkonda konuşmasının etkisi olsa da aslında sinirleri bozulmuştu. Bu adamı içeri attırmadan rahat etmeyeceğini biliyordu. Şimdi ise daha da sinirliydi. Azra'nın bu akşamki tavrını anlamakta güçlük çekiyordu. Bir saat önce kardeşi ile yemekte olan kadının başına gelenleri kendisine anlatmamasını kabul edemiyordu. Ona güvenmekle hata mı ediyordu? Aslında o da kendisine güvenmiyordu. O son kelime çok can yakıcıydı.

Çınar, arkadaşlarından izin isteyip katıldığı doğum gününden ayrıldı. Seza erken ayrıldığı için biraz bozulsa da iş çıktı demesinden sonra "Bıktım senin bu iş bahanenden. Artık başka mazeret bul." dedi.

"Kocana benim adıma veda ettiğimi söyler misin? Hafta sonu bilet ayarlayabilirsem maça gidelim dediğimi de ekle." Faruk, iş arkadaşlarından birkaçı ile bir köşeye çekilmiş hararetle bir şekilde konuşuyordu. Çınar, oraya uğrayıp vedalaşmak yerine kuzenine söylemeyi tercih etmişti.

"Anca öyle affeder seni. Doğum günü çocuğuna veda etmemek nerede görülmüş. Bu arada ben de gelecek miyim o maça?"

"Ne zaman basketbol maçları ilgini çekmeye başladı?"

"Unutma ki kocamı o maçlardan birinde buldum."

"Anımsatırım, sadece salonun kapısında duruyordun. O da benimle buluşacağın içindi. Faruk benimle maça gelmemiş olsa tanışamazdınız."

"İşte tam da o yüzden en sevdiğim kuzenim sensin. Bir ara hepimiz toplaşalım, bir şeyler yapalım."

"Yıl başında toplanalım diyordu Lale. Konuş onunla."

"Süper fikir. Lale'ye kızgınım gerçi. Bu akşam gelmemesinin mazereti ne?"

"Birincisi kocası yok, ikincisi birisi ile önemli bir yemek sözü varmış. Senin davetinden önce ayarlamışlar. Ben de zor ayarladım biliyorsun."

"İyi tamam, ben de son anda çağırmamdan dolayı katılamayanları affediyorum. Neyse yılbaşı için ayarlama yaparız."

"Görüşürüz."

AZRAWhere stories live. Discover now