1. Sahibinden Kiralık

Start from the beginning
                                    

"Hiç gözlerinizi yormayın."

Benim yaşlarımda, genç bir adam yanımda dikiliyordu şimdi. Kafamda kurduklarıma öylesine dalmıştım ki yanıma kadar geldiğini fark etmemiştim. "Kusura bakmayın." dedi şaşkınlığımı fark ettiğinde,

"Eve bakıyordunuz değil mi?"

Başımla onaylamakla yetindim. "Baktırmıyorlar bile." diye devam etti sıkkın bir sesle,

"Bekara, öğrenciye, işsize... Ya aile olacakmışsın, ya da memur." Aranan hiçbir özelliğin kendisinde olmadığını gösterircesine omuz silkti.

"Ev için aile, iş için tecrübe istiyorlar. Sanki bu bir yerden başlamamıza fırsat veriyormuş gibi."

Tebessüm ederek onayladı. Henüz ne renk olduğunu anlayacak kadar yakından göremediğim açık renkli gözlerinin kenarları kırışmıştı. "Evi tutabileceğimden değil," dedi ayağının ucuyla yerdeki taşı sürüklerken,

"Gerçi bu civardaki herhangi bir evi tutabileceğimden de değil. Sadece eğer tutabilseydim nasıl olurdu, bilmek istedim."

"Ben de aynısını düşünmüştüm. Sadece bugün bile o kadar çok ev gezip elim boş döndüm ki, bundan biraz keyif almaya çalışmak fena olmazdı."

Yapacak bir şey olmadığını göstermek istercesine iki elini havaya kaldırdı. Tesadüfe şaşırmak istedim, fakat bugünlerde bizim durumumuzda olan iki gencin birbirine rast gelmesi o kadar da ender ve şaşılacak bir mevzu değildi.

"Gerçekten o evi görmeyi istiyor musun?"

Yüzüme boş bir ifadeyle baktı.

"Bunu 'evet' olarak alıyorum."

Kartlığımın ve rujumun dahi kendine güçlükle yer bulduğu çantama elimi daldırdım ve anahtarlığımı çıkartıp ona uzattım. Tereddüt içinde uzandı,

"Ev senin mi?"

"Elbette hayır." dedim gülerek,

"Bu bir klişedir, anahtarlığı parmağına geçirip bir yüzük gibi avucunun içinde tutacaksın."

Sağ elimin işaret parmağında duran taşlı, bijüteri yüzüğü sol elimin yüzük parmağına geçirirken hayretle beni izliyordu. "Hiç böyle bir teklif almamıştım." dedi gülerek.

"Bir evlenme teklifi mi?"

"Hayır. Yani evet, onu da almadım. Ama hiçbir yabancı, birlikte yalan söylemeyi teklif etmemişti."

Durumu en az onun kadar eğlenceli bulmuştum.

"İstemiyorsan yapmayabiliriz. Ama yapacaksak, geç olmadan onları arasak iyi olur."

"Sen ara." diye onayladı düşünmeden,

"Ben az önce konuştum, numaramı tanıyacaklardır."

Oldukça kısa süren bir telefon konuşmasının ardından iki yan evden orta yaşlı bir adam çıktı ve elini kaldırarak bizi selamladı.

"Adını bile bilmiyorum." dedi adam bize yaklaşırken. Bir yandan da bize yaklaşan adama gergince gülümsüyordu.

"Adım Türkü."

İlk kez duyduğu bir admış gibi bana hızlıca bir bakış attı,

"Ben de Demir. Memnun oldum."

Bu yarım ağız tanışma, bizi o nefis evin duvarları arasında güzel bir yolculuğa çıkartmıştı. Ev sahibinin damadı olan Samet Bey, eve dair ne varsa, sesli bir kitap gibi ezberden ve duraksızca anlatıyordu. Giriş katta bizi yalnızca hol ve dar bir mutfak karşılıyordu. Tahta merdivenleri heyecanla tırmandığımızda çıktığımız salonsa, karşılıklı iki odaya açılıyordu. "Doğalgaz yok mu?" diye sordu Demir salonun ortasındaki kuzineli sobayı işaret ederek. Sanki evden caymak için bir sebep bulmuş gibi davranıyordu. "Ha bugün ha yarın bağlatacağız." dedi adam, pek de güven vermeyen bir tonda. Onlar evin teknik detaylarını ciddi ciddi konuşmaya dalmışken büyük odayı adımladım ve kendimi balkona attım. Batmakta olan güneş karamsar havayı dağıtarak göğü kızıla boyamıştı. Parmaklıklara dayanıp buraya aitmiş gibi yapmanın tadını çıkarttım. Etrafa ufak tefek saksılar, durduğum yere iki iskemle yerleştirdim. Masanın üstünde, sabah uykumu açmak için yudumladığım kahvenin dumanı tütüyordu.

Sahibinden KiralıkWhere stories live. Discover now