- Hah geldiler işte!

Onun bu sözleri üzerine herkes birden canlanmış ve Selimlerin olduğu tarafa dönmüştü. Filiz, Lale ve Esra başta olmak üzere hepsi ayaklanıp onlara doğru gelmeye başlamışlardı. Selim'e büyük bir hızla sarılan Filiz'in gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Esra ve Lale için de aynı şey geçerliydi. Selim Filiz'e sıkı sıkı sarılırken belki de en doğru şeyin İstanbul'dan gitmek olduğunu düşünmeye başlamıştı. Bu kadar kalabalık bir şehirde hiçbir zaman tam manasıyla rahat edemeyeceklerdi. Onlara yine bir ada lazımdı ama İstanbul'dan uzakta olması şarttı. Selim'in aklına hemen her sene gittiği Bozcaada gelmişti. Bu iyi bir fikir olabilirdi ama önce diğerleriyle de konuşması lazımdı.

- Tamam Filiz sakin ol canım, bak her şey olunda.

- Çok korktum Selim, nasıl durdurdunuz o kadar zombiyi?

- Bu işi biraz benzinle hallettik.

- Benzinle nasıl hallettiniz evlat?

- Gelin şöyle oturalım, rahatça anlatalım Cemal abi.

Hepsi koltuklara oturduktan sonra Selim ve Fırat yaşananları kısaca anlatmışlardı. Arnavut Cemal ve Fuat duydukları karşısında epey şaşırmışlardı.

- Nereden aklınıza geliyor böyle şeyler be oğlum?

- Bizim gelir Cemal abi, neyse bizim şimdi geri dönmemiz gerekiyor, belli ki bu saldırının arkası gelecek. Abbas abiler bizi bekliyor, ne gibi önlemler alacağımızı konuşacağız. Siz buradan ayrılmayın.

- Biraz dinlenip öyle gitseydiniz.

- Şu işleri halledelim sonra dinleniriz. Hem belli ki İstanbul'da bu iş olmayacak, toplanıp bundan sonra başka ne yapabiliriz onu konuşmalıyız.

- Senin aklında bir şey var gibi Selim, yanılıyor muyum?

- Haklısın Cemal abi aklıma bir şey geldi ama sonra konuşmamız daha iyi olur. Hadi siz de odalara çıkıp biraz dinlenin.

Savaş otelde kalırken Selim ve Fırat vedalaşıp oradan ayrılmışlardı. Arabaya bindikten sonra Fırat direksiyonu sahile doğru kıracakken Selim onu durdurmuştu.

- Fırat şu yukarıya doğru gidip oradakileri de durumdan haberdar edelim. Gözlerini dört açsınlar zira ben bu Mehmet Bey'e hiç güvenmiyorum. Biz kıyıda zombilerle uğraşırken yukarıdan başka bir saldırı daha düzenleyebilir.

- Biz görmeden o kadar çok insanı yukarı tarafa nasıl getirebilir ki kuzen?

- Kendi adamlarını getirmesine gerek yok ki, buraya üç beş adamını yollayıp bu bölgedeki çetelerle anlaşma yapmış olabilir. Ben onun yerinde olsam öyle yapardım.

- Haklısın Selim, hem de bu çok dahiyane bir plan olurdu. İnşallah bu herif senin kadar akıllı değildir.

- İnşallah. Yoksa sonumuz kötü.

Selim'in söyledikleri Fırat'ı endişelendirmişti. Eğer Mehmet Bey gerçekten böyle bir şey yaptıysa işleri gerçekten çok zor olurdu. Fırat aklından kötü düşünceleri kovarak gaza bastı ve hızla güvenli bölgenin sınırlarına doğru arabayı sürmeye devam etti.

- Ha bu arada şu aklındaki fikir nedir?

- Fırat, anlaşılan o ki İstanbul'da bu işin sonu gelmeyecek. Bu kadar büyük nüfuslu bir şehirde asla güvenliği sağlayamayız. Her an her yerden tehlike gelme olasılığı var.

- Haklısın, ah be adada tam düzenimizi kurmuştuk. Herif geldi sıçtı içine. Ne var peki aklında, başka bir şehre mi gidelim diyorsun?

- Esasen bizim adaya gitmekteki mantığımız son derece doğruydu. Etrafı denizle çevrili dışarıdan gelen tehlikelere kapalı vs. ama İstanbul'a çok yakın olma gibi bir dezavantajı vardı. Biz temel doğrumuzdan vazgeçmemeliyiz.

- Yani, yine bir adaya mı gidelim diyorsun?

- Aynen öyle, aklıma hemen Bozcaada geldi. Bilirsin ben her sene bir haftalığına giderim. İstanbul'dan da uzak. Ne dersin?

- Doğrusu kulağa güzel geliyor ama bilemedim. Orada da su ve yiyecek sıkıntısı çekebiliriz. İstanbul'da risk çok ama kaynakta çok.

- Haklısın ama belli ki bu herif de bize rahat vermeyecek. Zaten gitmeden önce bir gemiye de toplayabildiğimiz kadar erzak ve cephane yükleriz. Hem orada da tarım falan yapabiliriz belki. Aslında biraz da inek, koyun, tavuk falan bulabilsek harika olur. Sonuçta bir aşamadan sonra kendi yiyeceğimizi üretmek zorundayız. Bu hayvanlardan bu zamana kadar bulmamız lazımdı aslında ama can derdine düşünce bunu hiç akıl edemedik.

- O zaman bir kısmımız adaya yerleştikten sonra bir grup Çanakkale'ye geçeriz, o civarlarda epey bir mandıra vardı. Belki biraz hayvan bulabiliriz.

- Doğru söylüyorsun Ezine peyniri üreticileri var oralarda, senin de aklına yatmaya başladı galiba?

- Ne bileyim düşündükçe kafamda bir şeyler oturmaya başladı. Neyse hele bu geceyi kazasız belasız bir atlatalım da sonra oturup etraflıca konuşuruz. Belki en doğru çözüm gerçekten de bu olur.

- Bence başka çaremiz yok.

Zombiler İstanbul'daWo Geschichten leben. Entdecke jetzt