37 - KANLI YÜZLEŞME

Começar do início
                                    

"Burada geçirdiği beş haftasının her saniyesi dopdoluydu. Her şeyi, yavaş yavaş hissetti." Histerik bir gülüşle kan damlayan bezi Gilda'nın başına doğru kaldırdı. Aşağı sarkan saçları kuru ama ıslak bir görünümle birbirine yapışmıştı. Tek gözü şiş ve iltihaplı görünüyordu. Haliyle aralamaya çalıştığı göz kapaklarından sadece sağlam olan gözü açıldı. "Zavallı küçük ceylan çok susadı." Kaldırdığı bezi avuç içinde yumruk yapar gibi sıktı. "Al, iç kızım." Parmak boğumlarının beyaz kesildiğine emindim. Yumruğunu sıkmaya devam etti. Yerde biriken Gilda'nın kanını başından aşağı dökerken hala gülüyordu.

"Ona dokunma! Ülkeyi mi istiyorsun? Neyse söyle hemen!" Jun bağırırken boynuna dolan damarları patlayacak kadar şişmişti. Kırmızıya çalan teni, alnında biriken terini yüzünden düşürene kadar yakıp kavurdu. Walter yerinde inleyen Jun'a aldırmadan Gilda'nın önüne tekrar eğildi. Yere biriken kana... Bezi yeterince ıslattığında devam etti. "Seni temizleyelim tatlım." Ardından bize arkasını dönerek Gilda'nın tam karşısında durdu. Bir elinin iri parmaklarıyla çenesini tutup kaldırdı. Kanlı bezi ise yüzüne sürüp saçlarını geriye doğru taradı. Gilda titriyordu. Korkudan, zayıflıktan, kanın zehirli kokusundan... Tir tir titriyordu.

Yüzü, kanın koyu rengine bulandığında Walter uğraşacak başka bir şey bulmuş gibi masaya yöneldi. Kendine bir alet seçerken Jun'un küfürlerini aşıp geçen babam oldu. "Walter! Seni ölmen için yalvartırım. Askerime dokunmayı kes!" Walter buna katıla katıla güldü. "Yalvarmak? Şu durumda birazdan bana yalvaracak olanın siz olması, beni nasıl eğlendirecek tahmin bile edemezsin." Sonunda kendine bir bıçak seçti. "Ayrıca sevgili müttefikim. Eski müttefik. Ülkemin hayvanı senin askerin olmak için benden izin almadı. Ve ben Bay Kang, hainlerden nefret ederim."

"O özgür bir kadın!" Sesinde tek kırılma olmadan bütün öfkesini kusan karıma baktım. "Senin hayvanın değil. Bağlayıp eziyet edebileceğin bir hayvan değil!" En az Jun kadar gözü dönmüş görünüyordu. Yumruklarını, tırnakları avuç içini delip geçecekmiş gibi sıkıyordu. Walter yalancı bir hüzün yerleştirdi yüzüne. "Bak sen, özgür demek..." Boynunu yana doğru eğerek Gilda'ya baktı. "Hadi özgür kadın. Çöz zincirlerini ve git." Sessizlik oldu. Alay ediyordu. Birazdan sinir krizi geçirebilecek olan karımın yanına doğru yürüdüm. Hemen yanında durduğumda ikimiz de ekrana bakıyorduk. Sıktığı bir yumruğunu çözmek için eline uzandım. Eline değen parmaklarımı hissettiğinde yumruğunu serbest bıraktı. Parmaklarını hızla benimkilerin arasına geçirdi. Avuç içimde yoğun bir sıvı hissettim. Kanıyordu.

Bana dayanmasına izin verdim. Elimden destek almasına, yanında olduğumu hissetmesine izin verdim. Walter elindeki bıçakla tekrar Gilda'ya doğru yürüdüğünde eski yerini aldı. Onun gırtlağının hemen altına bıçağın sivri ucunu batırdı. Bir damla kan... O sırada Gilda'nın bacakları arasından akan ıslaklık kana karıştı. Walter bıkkınlıkla ona bakarken, "Toplantıdayız Gilda. Biraz daha tutamadın mı kendini?" dedi. Sonra hızlı bir hamleyle aşağı doğru çektiği bıçak, kızın üzerinde paçavra gibi kalan formasını yırtıp açtı. Şerefsiz. Hesna bununla birlikte elimi daha da sıktı. Umarım Jun'u da tutan biri olur diye o tarafa baktığımda diğer abim çoktan onun yanına geçmişti. Seo mırıldandığı küfürlerle dişlerini sıkıyordu. Walter, bıçağın sivri ucunu Gilda'nın boynuna tekrar bastırdı. Bıçağın ucunu, kaburgaların arasını kapatan göğüs kafesi kemiğinden aşağı yırtarak çekti. Yavaş davranıyordu. Gilda'nın kısık çığlıkları acı doluydu.

"Ona gitmesini söyledim Hesna. Özgür olduğunu söyledim. Yapamadı... Bağlı bir hayvan olduğunu o da biliyor. Benim hayvanım." Bıçağın sivri ucunu karnına kadar çekmişti ve daha aşağısı için devam ediyordu. "Onu rahat bırak!" Karım, elime daha da ağırlığını verdiğinde ona yaklaştım. Düşmesini engellemek için hemen arkasına geçtim. Dizleri öne doğru büküldüğünde ayakta duramayacak kadar paramparçaydı. Walter'ın aptal anlaşmasını dinlemek zorundaydık. Eline geçen bu fırsatı ona boyun eğmemiz için kullanıyordu. Adını kulağına fısıldadım. "Hesna..." Onu bu pislikten uzak tutmaya çalışan bir ses tonuyla konuştum. Sesime dayanıp güç alabileceğini umdum. "Ona istediğini veriyorsun. Ayağa kalk." Zor olacağını biliyordum. Ama yapmak zorundaydı. "Dik dur, çeneni kaldır."

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Onde as histórias ganham vida. Descobre agora