Biraz sonra Zafer yanımda durup omzumu dürttüğünde gözlerimi ona sabitledim. Yanımda oturan Aaron kolunu arkamdan doladı ve Zafer'in elinin dokunduğu yere elini koydu. "Buyrun?" dediğimde Zafer önce başıyla Aaron'u selamladı. "Hanımefendi bir kaç dakikanızı alacağım, lütfen bizimle dışarıya kadar eşlik eder misiniz?" dediğinde gözlerim Rusian'ı buldu, ardından ayağa kalktım. Masanın üzerindeki çantamı karıştırıp bir dal sigara ve çakmağımı aldım ve onlarla yürüyüp dışarı çıktık.

Zafer bizi büyük salonun arkasına getirdi. Biraz yürüdükten sonra durdu ve ikimizi süzdü. Zafer'in etrafında sinsi bir tilki gibi dolaşıp sağında durdum. Zafer, "Hanımefendi, Selen hanım benim bu kutlamada özel misafirim. Sizinle bir sorununu belirtmek için burada konuşmak istedi." dediğinde gözlerim Rusian'a sabitlendi. O sırada bir kaç ayak sesi duydum ve gözlerimi etrafta dolaştırdığımda Noris'in sessizce bize yaklaştığını gördüm. Hızlı ve dikkatlice geliyordu. "Dinliyorum," diye konuştuğumda Zafer bir anda inleyerek dizlerinin üzerine çöktü. Arkasına baktığımda Noris çoktan namluyu ensesine dayamıştı.

Zafer ne olduğunu anlamaz gözlerle önce gözlerini karşısına dikti ardından Rusian'a. "Şahsen, senin bana olan bakışların daha sıkıntılı geldi." Rusian'ın soğuk ve titreten sesi Zafer'in ellerinin titremesine neden olmuştu. "Kimsiniz?!" Zafer'in eli ayağına dolaşmış, elleri ve sesi titremeye başlamıştı.
Daha cevap vermeye zaman kalmadan Noris silahın arkasıyla Zafer'in ensesine sert bir darbe indirdiğinde Zafer tümüyle yere yapışmıştı.

O sırada içeride 2 el ateş edildi. Gözlerimi etrafta dolaştırdığımda zarar belirten bir şey göremeyince Rusian ve Noris'e baktım. "Hemen geliyorum." diyip koşmaya başladığımda Noris arkamdan bağırdı. "Hey, Vanessa." Arkamı dönüp ona baktığımda karanlıkta yüzünü zor seçiyordum. Elinde tuttuğu silahın emniyetini açtı ve bana doğru fırlattı. Silahı havada yakaladıktan sonra tekrar koşmaya devam ettim.

Salonun büyük kapısında büyük bir topluluk dışarıya akın ediyordu. Herkes içerde vanavar görmüş gibi koşuyordu. İnsanlara çarparak içeri girmeye çalıştım. Sonunda içeriye girdiğimde gözlerim Aaron'u aradı. Yavaş yürümeye devam ederken silahımı arkama sakladım. Bir kaç adım attıktan sonra bir masanın kenarına çöktüm. Gördüğüm manzarayla gözlerim açıldı. Aaron, yere çökmüştü ensesinde bir silah ve silahın ucunda bir adam. Adamın arkasında bir silah silahın ucunda Andrei.

Aaron'un kafasına namluyu dayayan adam Zafer'e çok benziyordu. Belki de oğluydu ama emin değildim. Aaron'un gözleri benim gözlerimle birleştiğinde düşündüm. Elimdeki silahı yere koydum ve adam gözlerini kaçırdığı an tüm gücümle silahı ittim. Aaron silahı dizlerinin arasına sakladı. "İndir silahını, küçük adam." Andrei'nin hem keyifli hemde sinirli sesiyle kafamı ona çevirdim. "Beni vuramazsın." dedi önündeki adam. "Vurursan arkadaşını vururum." Aaron sıkıntılı bir nefes verdi. "Babanın kutlamasını bozmak için umarım geçerli bir sebebin vardır, Selim." dediğinde Selim'in Zafer'in oğlu olduğunu kafamda kesinleştirdim.

Selim sırıttı. "Arkadaki üç kadın, babamı az önce bayılttılar." Selim bizi görmüştü, bizden bahs ediyordu. Gözleri tüm salonda dolaştı. Masanın biraz daha arkasına sinmeye yeltendiğimde Selim'in kahverengi gözlerine yakalandım. Selim namluyu bana doğrulttu ve bir el ateş etti. "Vanessa!" Aaron'un yüksek sesiyle önümde duran sandalyeyi kendime siper alıp eğildiğimde sessizlik oluştu. Biraz bekledikten sonra sandalyenin arkasından çıktım. Devir dönmüştü. Aaron ayağa kalkmış ve Selim'in silahını elinde tutuyordu. Selim önlü arkalı saldırı içindeydi. "Üzgün değilim ve baban bize lazım." dedi Aaron. "Şuan seni burda ben öldürebilirim." diye devam etti. "Ama biliyorsun ki katil olan ben değilim, Vanessa." dediğinde ayağa kalktım. Selim'in gözleri beni buldu. "Ayrıca bir ajanın masum birini öldürmesi hoş olmaz değil mi?" dedikten sonra sırıtan yüzünü bana çevirdi. Yerde duran silahı aldıktan sonra hiç düşünmeden Selim'in kafasına sıktım.

Selim'in bedeni yere yığıldıktan sonra elimdeki silahı Aaron'a uzattım. "Rusian ve Noris nerede?" Andrei'nin sorusuyla kafamı ona çevirdim. "Zafer'in başında bekliyorlardı, arabada olabilirler." dediğimde kulaklığımda Rusian'ın sesi yankılandı. "Hulk'a falan mı benziyoruz hani?" dedi hafif yüksek sesiyle. "Gelin alın şunu." dediğinde Andrei ve Aaron ayaklandı. Ben ise Aaronla oturduğumuz masaya doğru ilerledim ve çantamı aldım. İçini biraz karıştırdıktan sonra tükenmez kalemimi çıkarttım. Selim'in yanına çöktüm ve kafasını elimin tersiyle ittim. Açığa çıkan omzuna V.P. imzamı attım ve kalemi tekrar çantama attım.

Aaron ve Andrei arka bahçeye ilerledi. Bense bir sigara yakıp salonun etrafındaki boş araziyi izlemeye başladım. Salon ıssız bir araziye yapılmıştı. Etrafına inen sisle görüş daha da zorlaşıyordu. Salonun arka tarafı bir ormana çıkıyordu. Derin sessizliğin içinden hafif bir ses geliyordu. Sese odaklandım. Siren sesi. İki parmağımın arasındaki daha yarım olan sigarayı yere fırlattım. Siren sesleri gittikçe yaklaşıyordu.

Arka bahçeye koşmaya başladım. Diğerlerinin yanına yaklaştığımda hepsi bana bakıyordu. "Siren sesleri," dediğimde hepsi Rusian'a baktı. "Gerçekten," diye ellerini havaya kadırdı Rusian. "Bu sefer ben haber vermedim." dedi.
"Şuan bunu taşıyamayız. Şu ilerde minik bir kulübe var, oraya götürelim." Anderi'nin çenesiyle işaret ettiği yere baktım. "Uyanırsa?" diye sordu Noris. Rusian kafasını sallayıp elindeki silahı birden kaldırıp Zafer'in bacağını vurdu.

Andrei Rusian beraber Zafer'i kulübeye götürmeye başladığında kafamı Aaron'a çevirdim. "Ne yapıyoruz?" Sorumu daha cevaplamamıştı ki arkamdan gelen sesle kafamı çevirdim. "Kıpırdamayın!" Arkamdaki polisin sesiyle Noris sıkıntılı bir nefes verdi. "Dizlerinizin üzerine çökün, tek bir yanlışınızda vururum." dediğinde yavaşça arkamı döndüm. Yaklaşık 6-7 kişilerdi. Hepsinin silahlarının hedefi bizdik.

...

Gözler Yalan Söylemez.حيث تعيش القصص. اكتشف الآن