29.BÖLÜM: BARIŞ'N LAL'i

Start from the beginning
                                    

"Sorumun cevabını alamadım?"

Derin bir nefes aldım.

"Kendimi buluyorum bu kitapta..."

Cevabım gayet açıktı. Bu kitap bendim. Benim duygularım, kalbim ,hislerimdi. Barış'ın dudakları ürkekçe yukarı kıvırılırken gözleri gözlerimden ayrılmıyordu.

"Ya beni? Beni de buluyor musun? Çünkü ben bu kitabın içindeyim. Duygularım, hislerim, cümlelerim bu kitabın içinde. Belki bir gün beni de bulursun."

Gülümsedim.

"Eğer bulunmak istersen bulurum Barış. Ben hep seni aradım. Bulunmak istemeyen sendin."

"İstiyorum Lal. Bulunmak istiyorum."

Gözlerim öyle bir dolmuştu ki... Neredeyse Barış'ın boynuna sarılıp hüngür hüngür ağlayacaktım.

"Bende inanmak noksanmış."

Dedi Barış biraz önceki satırları tekrarlarken. Bir eli yüzüme dökülmüş sarı saçlarımda oyalanıyordu.

"Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için,"

Diye eklerken saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Hareketleri yavaştı oldukça yavaş. Hareketlerinin yavaşlığı kalbimin hızını arttırıyordu. Zıtlıklardan nefret eden ben, böyle bir zıtlık karşısında mest olmuştum.

"sana aşık olmadığımı zannediyormuşum..."

Son cümlesi neredeyse kalbimi dışarıya çıkartacak kadar fazla hızlandırmıştı. Barış diğer saç tutamını da kulağımın arkasında sıkıştırdıktan sonra ellerini saçlarımdan ayırdı. Bu ayrılık canımı yakarken Barış gülümseyerek yeniden dudaklarını araladı.

"Gel benimle."

"N-Nereye?"

Barış elini tutmam İçin uzattığında gözlerim yuvalarından fırlarcasına büyümüştü. Şaşkınlıkla bir Barış'a bir eline bakmayı sürdürdüğümde Barış'ın gülümsemesi genişledi.

"Tut elimi, buradan gidelim."

"Barış sen..."

"Olmaz demeden, dinle beni bi."

Yüz yüzeyken konuşuruz...Barış Bugün daha önce hiç tanımadığım yanıyla karşımdaydı. Duyguluydu, kalbinin sesi kulaklarıma doluyordu adeta. Hadi bir cesaret Lal! Hadi... işte olmuştu. Elim Barış'ın eliyle birleşmişti. Tıpkı birbirinden ayrı kalmış iki yapboz parçası misali bir araya gelmişti. Barış önüne dönerken kendinden emin adımlarla önümden ilerledi. Elinin içindeki elim heyecandan terlerken arkasından ilerlemeye devam ediyordum. Kitapçıdan ayrıldıktan sonra ılık bir rüzgar tenimde oyalanmaya başladı.

"Sen buz pateni seviyordun değil mi?"

Şaşkınlıktan dudaklarım aralanırken Barış'ın ciddi olup olmadığını anlamak istercesine yüzünü inceliyordum.

"Sen bunu... nereden..."

"Seviyor muydun sevmiyor muydun?"

"S-Seviyorum."

Barış memnuniyetle gülümseyerek önüne ulaştığımız arabanın sağ kapısını açarak geçmemi bekledi. Bir zamanlar kapıyı açmasını istesem "Elin yok mu?" Cevabını verecek olan Barış şimdi kendiliğinde açıyordu kapımı. Barış oyalanmadan sol koltukta yerini alırken dudaklarımı birbirine bastırdım. Eğer mutluluktan gerçekten ölünseydi şu an ölmem için en doğru zaman olabilirdi.

AKASYA Where stories live. Discover now