27.BÖLÜM: DOSTLUK

Start from the beginning
                                    

"Diyorum ki ne giyeceksin? Eğer giyecek bir şeyin yoksa alışverişe çıkabiliriz."

"Yuh! Sustum sustum diyorum ama daha fazla duramayacağım. Ne içtin oğlum sen? Ne alışverişi. Arkadaşıma ne yaptın sen kız? Boz şu büyüyü!"

Alp'in sözleriyle yüksek sesle kahkaha atmam bir oldu! Ne kadar da haklıydı. Barış ve alışveriş...Ah aşk, ah! sen nelere kadirsin!

"Pardon? Büyüyü boz derken? Bak çocuk ne kadar ince düşüyor! Sen de öküz öküz bak öyle."

Birce elindeki yastığı Alp'in suratına geçirirken keyifle sırtımı Poyraz'ın göğüsüne yaslayıp onları seyretmeye başladım. Saçlarımda hissettiğim dudaklar gülüşümü genişletirken bir yandan da Alp'e kulak verdim heyecanla.

"Hayda! Ne oluyor kızım? Ne dedim ben şimdi?"

Birce kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslandı ve başını yana çevirdi. Birce ve yersiz tripleri!

"Güzelim, civcivim, biriciğim ne oldu söyle hadi?"

"Sen neden sormuyorsun?"

Hepimiz durmuş Alp ve Birce'yi izliyorduk! Bugün eğlenceli geçecekti anlaşılan.

"Neyi?"

"Ne giyeceğimi!"

Alp sabırla yanaklarını şişirip boğukça ofladı.

"Sorayım civciv. Ne giyecekmiş benim civcivim? Söyle bakalım."

Birce sanki biraz önce trip atan kendisi değilmiş gibi hevesle Alp'e döndü.

"Alp benimde elbise almam lazım! Bizde gidelim mi alışverişe?"

Alp Barış'a yandan bir bakış attıktan sonra yeniden Birce'ye döndü.

"Gidelim Birce'm."

"Hadi kalkın o zaman."

Sesin sahibi sırtımı yasladığım Poyraz'dı. Sonunda noktalamıştı bu yersiz alışveriş tartışmasını. Hevesle yerimden doğrulduğumda bakışlarım gözlerini karşısındaki duvarla buluşturan Sarp'ı buldu. Öyle düşünceli görünüyordu ki baktığı yer duvar değilde bir harita gibi gözleri kısık kısık rota ararcasına bakıyordu. Sanki bomboş duvarda yolunu bulmak istercesine inceliyordu. Elimi diğer yanımda oturan Sarp'ın elinin üstüne koyduğumda irkilerek bana döndürdü bedenini.

"İyi misin? Alışverişe gidelim diyoruz... Sende gelmek ister misin?"

Başını iki yana salladı usulca. Geldiğinden beri sessizlik hali ve ruhsuz bakışları içimi titretiyordu. Öyle bir duruşu vardı ki bu hayatta emanet gibiydi. Ruhu gitmiş bedeni kalmış gibi... Gülümsemeye zorladım kendimi. Belki gözlerine ruhunun izlerini görürüm diye ama olmadı. Sadece göz kırptı hafifçe. Gözlerinde ruhuna dair gördüğüm bir şey varsa oda giderken bıraktığı ayak izleriydi.

"Hadi o zaman."

Barış'la birlikte hepimiz ayaklanmıştık. Bir kez daha Sarp'a bakıp kapıya yöneldiğimde seslenişiyle durdum.

"Akasya!"

Arkama doğru döndüğümde kollarını açmış ve hızlı adımlarla yanıma ulaşarak kollarına hapsetmişti bedenimi. Hiç oyalanmadan kollarımı bedenine sardım.

"Seni seviyorum. Dikkat et olur mu?"

"O-Olur ama zaten çok kalmayız! Hemen döneceğiz. Sen film falan izlersin eğer sıkılırsan daha erken döneriz hatta."

AKASYA Where stories live. Discover now