"Ben olmadan kahvaltı ediyorsun ama."

"Ne dedin?"

"Yok bir şey."

Çakırtmamaya çalışarak güldüm. Beni Sarıdan kıskandığına inanamıyorum.

"Bulut!"

Sinirini çıkarmak istercesine yüksek sesle bağırdı. Zavallı Sarı telaş içinde girdi içeri bir eli de belindeki kılıçtaydı. "Ne? Ne oldu?"

"Beraber kahvaltı yapalım!"

Sevinç ile konuşmam ile büyük bir rahatlama yaşadı. O da yanımıza geldi bir şeyler yemeye başladı. İkisi de konuşmam için gözüme bakıyordu ama anlatmak dahi istemiyorum. Baskıcı bakışlarından kurtulmak için konuşmaya başladım.

"Kedimi birden bir ormanda buldum orada biri benimle konuştu ve neler söylediğini hatırlamıyorum. Sonra da kendimi bir odada buldum, içinde karanfiller ve baykuş olan bir odada, rüyada olduğumu anladığım için kendimi odadaki pencereden attım. Gerisini biliyorsunuz zaten."

"Bu kadar mı?"

"Bu kadar Aren."

Yalan söyledim, içimden bir ses öyle yapmam gerektiğini söyledi ve bende bundan ne kadar rahatsızlık duysam da öyle yaptım.

"Daha önce hiç böyle bir şey yaşandı mı? Bildiğiniz ya da duyduğunuz bir olay? Rüyada atlayıp, gerçek manada atlamak üzere olan biri. Çok çok garip."

"Duymadık."

"Anladım, yemek yedikten sonra ben Armin'in yanına gideceğim biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım var."

"Bahçeye çıkmasanız olur mu güzelim? Neyin içinde olduğunuz belli değil."

Onu şimdilik onayladım. Tüm bu olanlar için Arminden yardım isteyecektim, Aren ile Sarıya her şeyi anlatırsam beni korumak için her şeyden uzak tutup kendi başlarına çözmeye çalışacaklardı. Duyduğumu hissederek ayaklandım Armine soracak çok fazla sorum vardı.

"Ben gidiyorum."

"Benim bulut ile konuşaklarım var sana başka bir asker eşlik edecek."

Sarıya baktığımda gözlerini kaçırdı. Neden hoşuma girmeyecek şeyler yapacaklarmış gibi hissediyorum?

Oradan ayrılıp Armin'in yanına gittiğimde kitap okuyordu.

"Lamia seni gördüğüme sevindim."

"Armin yardımına ihtiyacım var."

Kitabını kapatıp kenara bıraktı.
"Elimden ne gelirse."
 
Yanına oturdum ve soracaklarımı kafamda tarttım ve buraya gelmeden önce aklımda olamayan bir soru döküldü dilimden.
"Aren, nasıl biriydi? Bana bir keresinde bir zamanlar duygusuz biri olduğunu söyledi ve ne zaman duyduğumu hatırlamıyorum ama bana seni de kaybedemem diye bir şey dediğini hatırlıyorum."

"Seninle sence neden bu kadar çabuk yakınlık kurdum? Ben bu sarayın prensesiyim. Tahmin edemeyeceğin kadar kötü insanla karşılaştım ve bu yüzden de insanlara karşı gardımı indiremiyorum ama sen uzun zaman sonra abimin yüzünü güldürdün Lamia, onu gülerken görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki..."

Aren'i hiç gülmeyen biri olarak hayal etmeye çalıştım ama yapamadım. O bana hep gülümsüyordu, dudakları ile olmasa dahi gözleri ile yapıyordu bunu.

"Seni de kaybedemem demiş. Geçmişti iki kişiyi kaybetti, kaybettik. O günden sonra her zaman güler yüzlü olan sevimli abim gitti. Yerine somurtkan ve acımzasız biri geldi. şaşırdın ama yanlış duymadın, acımasız.  O hep adaletli biri oldu ama sarayda işini iyi yapmayan birine ya da hile yapan esnaf ile karşılaşırsa umarım o an yanında olmazsın."

VANİA  KRALLIĞIWo Geschichten leben. Entdecke jetzt