Yatağa uzandı. En azından kötü kokmayan bir yastık kılıfı bulduğu için şükretti. Hakkını yiyemeyecekti. Çarşaf ve üstündeki nevresim tertemizdi. Gözleri kapanırken, yarın yeni bir gün olacak diye düşündü...

*****

Sabah, kalan ekmeğin arasına peyniri koyup kuru kuru kahvaltısını yaptıktan sonra odasından çıktı. Akşamki kadın yoktu. Yerinde genç bir adam oturuyordu. Azra sadece başı ile selam verip kapıya yöneldi. Köşedeki büfeden gazete ve su alıp odasına geri döndü. İş ilanlarına bakmaya başladı. Telefon sorununu çözene kadar ilanlara bizzat başvuracaktı. Odada telefon olmasını beklememişti. Bir sürü muhasebeci arayan ilanı işaretledi. Önceliği yakın yerlere verecekti. Yürüyebileceği yerlere... Adresin önemi yoktu. Nasılsa iş bulursa evi de işe yakın tutmaya çalışacaktı. Öz geçmişini hazırlaması gerekiyordu. Ekmeğin sarılı olduğu kâğıdı eline alıp çantasındaki kalemle notlar almaya başladı. Bilgisi, becerisi ve yeni edindiği yeteneklerini sıraladı. Çalışma hayatını da yazmalıydı. Son üç yılın neden çalışmadan geçtiğini nasıl anlatacaktı?

Yalan bir bilgi ile iş başvurusu yapamazdı. Meslek etiğine son derece ters olan şeyi, bile isteye yapması mümkün değildi. Zaten yazdığını teyit etmeye kalksalar hemen yakalanırdı. Daha yapmadan utancını yaşamaya başlayınca anladı ki sadece doğruları yazacak, sorulduğunda da en fazla, çalışmadım diye yanıt verecekti. Elbette ısrarcı olanlara hapiste olduğunu söylemeliydi. Eski sabıkalılara iş verecek birileri olmalıydı.

*****

Yoktu. Üç gündür, aramadığı, cebindeki azıcık parayla hazırlattığı öz geçmişini vermediği yer kalmamış, hepsinden aynı yanıtı almıştı. Son yıllarını çalışmadan geçirmesi mesleki yeterliliğini köreltmiş olmalıydı. Çok zorlayan iki yere hapis yattığını söylemişti. İkisi de mali işleri sabıkalı birine veremeyeceklerini söylemişti. Oysa sabıkası tamamen başka bir suç yüzündendi ve en kötüsü ya da en iyisi, masumdu. Hapis yatmış olması masumiyetinin sadece kendi iddiası olarak görmelerine neden oluyordu.

Teoman Kamberli... Hayatını karartmaya devam ediyordu. Şu an ilk amacı iş bulup karnını doyurmaktı. İkincisi ise bu herifi hapse tıkmak...

Bir yandan iş ararken bir yandan da yasal başvuruları yapmış, tedbirin kalkması için gereken süreyi bekliyordu. Cebinde sadece yirmi lirası kalmıştı.

Otele döndüğünde yine ilk akşamki kadın oturuyordu danışmada. Gelip giderken denk geldikçe selamlaşmış, iş aradığını söylemişti.

"İş bulamadın mı?"

"Bulamadım. Yarın devam edeceğim aramaya ama otelin sahibi beni bir gün konuk eder mi? Borcumu ödeyeceğim, söz veriyorum."

"Etmez. Domuzun teki, kimseyi parasız tutmaz. Yemek yedin mi?"

Elindeki poşetteki ekmek ve iki domatesi gösterdi Azra.

"Gel bu akşam birlikte yiyelim. Menemen yapacaktım. Onları kahvaltıda yersin."

"Zahmet vermeyeyim."

Yaşlı kadın eğitimli olduğu kelimelerinden belli olan genç kadına kısa bir an baktı. Üç gün sonra yüzünde ilk kez gülümseme ile yanıtladı. "Vermezsin kibarcık. On dakika sonra aşağı gel."

Azra, yaşlı kadının karşısına oturduğunda üstündekileri yine yıkamak istediğini söylemişti.

"Yemekten sonra yıkarsın. Ben sana benim kocakarı elbiselerimden veririm."

"Zahmet..."

"Başlama yine. Zahmet falan olmuyor. Sen şimdi anlat bakalım. Ne iş yaparsın? Neden düştün buralara. Belli ki alışkın değilsin."

"Semahat Hanım, nelere alıştığımı, nerelerde yaşadığımı bilseniz şaşarsınız." Azra bu sevecen kadına ne kadarını anlatmak istediğine karar veremiyordu.

Semahat ise hiç tereddütsüz yanıtladı. "Hapishane çoğu yerden iyi bile sayılır. O kadar şaşkın bakma, bunlar benim için zaten alnında yazıyor. Ben sana kendi hayatından niye koptuğunu, çıkınca niye buraya geldiğini soruyorum. Evin, ailen yok mu?"

Azra, yaşlı kadının tam isabet ile kendi hakkında bilgi vermesine şaşmış, ne diyeceğini şaşırmıştı. Bir dakika kadar sonra farkında olmadan anlatmaya başlamıştı her şeyi.

"Babamla yaşıyordum. Ben hapse girince evi satmış ve gitmiş. Arkadaşlarımı da ben sildim attım. İçerdeyken kimse kalmadı etrafımda."

"Neden girdin? Namus mu?"

"Hayır, uyuşturucu."

"Sen mi? Hiç beklemiyordum. O işi yapanlar çok zengin olur, kuru ekmek yemez."

"Ben masumum."

"Herkes masum."

"Aslında gerçekten masumum. Babamın patronunu kızdırdım ve beni içeri attırmak için iftira attı. Çok uzun konu ama gerçekten masumum." Kendisine en azından bir kişinin inanmasına ihtiyacı vardı. Israrla bu kadını ikna etmeye çalışıyordu. Semahat sakince gülümsedi sadece. Yüzünden ne düşündüğü anlaşılmıyordu. "Baban ne yaptı?"

"Gördüğün gibi benim yanımda değil onun yanında yer aldı."

"Benimki kadar iyiymiş, desene. E sen ne iş yaparsın? Nasıl iş arıyorsun da bulamıyorsun?"

"Muhasebeciyim."

"Ben senin işini anlamam, sana başka iş bulalım. Gerçi sen o işe de alışkın değilsindir. Geceleri ve sabah çok erken saatlerde çalışacaksın?" Semahat, bu genç kadının en azından iyi bir iş bulana kadar otelinde kalmasını istiyordu. Aklından geçenleri daha tam anlatamadan Azra konuşmaya başladı. "Geceleri mi? Yani... şey mi? Orospuluk mu yapacağım?" Aklından geçenler bile yüzünü kızartmıştı. Koğuş arkadaşları arasında en az iki üç hayat kadını olurdu. Onlardan dinlediklerini yapabilmesi imkânsızmış gibi gelirdi hep.

"Yapar mısın?" Yaşlı kadın yine ciddi bir ifade ile konuşmuştu. Azra kadının yüzünden bir şey anlamayınca başını şiddetle sağa sola salladı. "Hayır, elbette yapmam. Yapana saygım var ama bana göre değil." Bu cümlesinde samimi olduğu sesinden belliydi. Yaşlı kadın gülümsedi. "Tahmin ettim kibarcık, sana başka iş bulacağım. Bekle iki dakka." Tombul vücudu ile zorlukla kalktı sandalyeden, yan odaya geçti.

Azra, kadının telefonla konuştuğunu anlamış, ne konuştuğunu anlayamamıştı. Gerçekten de iki dakika sonra geri geldiğinde belki de ilk kez yüzünde gerçek bir gülümseme gördü.

"Bu akşam, altı gibi bu adreste ol. Onlar sana ne yapacağını anlatır."

Panikle kâğıdı geri vermeye çalıştı. "Bak, teşekkür ederim, beni düşündüğünü anlıyorum ama ben yanlış bir işe giremem. Tekrar başımı derde sokamam."

Semahat bir yandan gülüyor bir yandan da kâğıdı yine eline tutuşturuyordu. "Ne yapacağını sanıyorsun? Elektrik süpürgesiyle adam mı öldüreceksin, tuvalet fırçayla banka mı soyacaksın? Benim kız temizlik firmasında çalışıyor. Her zaman elemana ihtiyaç var. İlk gün de seni ona yollayabilirdim ama önce iş bulmanın zor olduğunu anlaman lazımdı. Temizlik işi çok zordur. Parası da az."

Azra rahatlamıştı. Önce güldü, sonra minnetle konuşmaya başladı. "Şu an ne yorgunluk ne de maaş dert edeceğim şeyler değil. İyi bir şeyler yiyebilecek kadar kazanayım yeter." Bankadaki parasına ulaştığında daha iyi bir iş bulacak vakti kazanmış olurdu. Çok daha fazlasına kavuşmuş olurdu. Şimdi ise sadece karnını doyurmak ve başını soktuğu otelden atılmamak için işe ihtiyacı vardı. Yaşlı kadına sarılıp teşekkür etti.  

AZRAWhere stories live. Discover now