Son sözlerimi dudağımı sarkıtarak sıkıntıyla söylemiştim. Haftasonum uyuyarak heba olmuştu.

"Sıkma canını. Bugün hazırlık yapacak mısın? Yarın İçin."

Başımı salladım görmeyeceğini bile bile.

"Evet. Çadırlar gideceğimiz kamp alanında olacakmış zaten. Bir kaç parça kıyafet yeterli olacaktır. Altı üstü iki gün kalacağız. Sende kalın kıyafetler al üşütürsün."

"Sen bakarsın bana."

Burnumu kırıştırdım ve yalandan bir sinirle dudaklarımı araladım.

"Hiç güvenme bana! Bir daha kendine iyi bakmazsan şekerli çorba değil daha fenasını yemek zorunda kalacaksın ona göre."

"Pes ediyorum. Ben o zaman gidip en kalın kıyafetlerimi çantama toplayayım."

Kaşlarım istemsizce havalanmıştı. Şekerli çorbayı lıkır lıkır içerken sesi çıkmıyordu!

"Bak sen. Demek şekerli çorbayı duyunca pes ediyorsun öyle mi?"

"Yo yo, içtiğim en güzel çorbaydı. Bir dahakine şekerini biraz daha koy."

Dudaklarımın arasından çıkan kıkırtıyı engelleyemeden gülmüştüm.

"Asya!"

Annemin sesiyle dudaklarımı araladım.

"Poyraz annem çağırıyor. Sende hazırlan hadi. Sonra görüşürüz!"

Poyraz'ın cevap vermesine fırsat vermeden telefonu kapayarak koşar adım odamdan çıktım. Annem ısrarla sesleniyordu.

"Efendim anne?"

Merdivenlerden inerken bir yandan da anneme sesleniyordum.

"Mucize acıkmış kızım. Ellerim hamurlu bakıver hayvana."

Annemin sesi mutfaktan geliyordu. Mutfağa doğrı ilerleyerek tezgahta annemi izleyen Mucize'yi gülerek kucağıma aldım. Annem elindeki kapta poğaça hamuruna benzer bir hamuru yoğuruyordu.

"Seni yaramaz!"

Her zamanki gibi miyavladığında anneminde dudakları yukarı kıvrılmıştı. Mucize'yi kucağımdan bırakmadan mutfak tezgahının altındaki dolaptan Mucize'nin yemini koyduğumuz kavanozu aldım ve Mucize'nin mama kabına onu doyuracak kadar boşalttım. Bir elimde mama kabı diğer elimde Mucizeyle yere eğildim ve Duvarın kenarına önce kabı sonra Mucize'yi bıraktım. Mucize iştahla mamasını yerken yerimden doğrularak bu kez başka bir kaba su koymak için annemin yanına ilerledim.

"Yarın gidiyorsunuz değil mi kızım?"

Başımı salladım.

"Evet anne. Sabah erken saatlerde yola çıkacağız."

"Tamam kızım."

Annem fırından çıkarttığı mis kokulu kurabiyeleri borcama dizerken merakla sırtımı tezgaha yaslayarak anneme döndüm.

"Hayırdır Handan hanım? Hangi dağ da kurt öldü? Ne bu hazırlık?"

Mutfak masasının üstünde çeşit çeşit yiyecek vardı. Elimle karşımdaki mutfak masasını işaret ettim.

"Birazdan Serap Ablan ve Alp gelecek kızım. Anca yeter bu yaptıklarım Alp oğluma."

Dudaklarımdan dökülen kahkahayı engelleyememiştim. Annem Alp'i çocukluğundan beri tanırdı ve ne kadar obur olduğunu bilirdi. Serap abla Alp'in annesiydi. Alp hiç bahsetmemişti geleceklerinden, sanırım sürpriz yapmak istemişti. Arkadaşlarımın arasında annemin en yakın hissettiği bunu açık açık dillendirmese de Alp'ti. Alp'e ayrı bir düşkünlüğü vardı. Düşüncelerimin arasında kapı çaldığında hızla yerimden doğruldum. Dudaklarımda kocaman gülümsemeyle mutfaktan çıktım.

AKASYA Where stories live. Discover now