one

140 15 5
                                    

herkes benim ve senin her zaman birbirimizin yalnızca 20 santimetre uzağında olduğuna dair şakalar yapar.

aynı ying ve yang gibi,

tuz ve biber gibi,

kahve ve krema gibi.

senin yapışkan olduğunu iddia ederek bu şakalara her zaman gülerim. daha sonra nefesini tutar ve bana hafif bir tokat geçirirsin.

ancak son zamanlarda işler değişti.

her ne zaman birisi yakın göründüğümüzü söylese yanağımı öper, gülümsersin.

yanaklarım ısınır, kulaklarım kızarır.

ve sonra dersin ki, "o benim en yakın arkadaşım."

bunu duymaktan ölesiye nefret ettim.

çünkü artık aşk şarkıları dinliyorum, evet, onların cümlelerinde geçen anlamlı sözleri artık hissedebiliyorum. çünkü artık aşk dramları izlerken rahatlıkla bağdaştırma yapabiliyorum. çünkü artık kavuşamayan aşıkları görmek beni ağlatıyor, artık aşk denilen saf duyguyu dört kenar içerisinde yansıtma şekillerini merak ediyorum. bir kutu dondurmanın yanında hiç de sıkıcı olmuyor, biliyor musun? boş zamanlarımda bir ergen gibi aşk dizileri izliyor, yastığıma gömülmüş bir vaziyetteyken aşk şarkıları mırıldanırken buluyorum kendimi.

ve her şeyin ötesinde, tüm bunların çıkış noktası sendin.

sen,

benim en yakın arkadaşım.

beni en yakın arkadaşı olarak gören en yakın arkadaşım.

beni erkek kardeşi olarak gördüğünü söyleyen en yakın arkadaşım.

diğer gün pastanede gördüğü şu ipeksi saçları siyah, çiçek desenlerinin yer edindiği bebek mavisi bir yaz elbisesi giyen güzel bir genç kız hakkında atıp tutan en yakın arkadaşım.

"gyu, beni dinliyor musun?"

beni düşüncelerimden uyandırdın, her zaman olduğu gibi. ama bu sefer, seni gerçekten kızdırmışım gibi görünüyorsun.

"üzgünüm, sadece... dalmışım."

omuzlarımı silkerek cevap verdim.

"oh, aklın neredeydi?" diye sordun, sesin şimdi daha yumuşak çıkıyor dudakların arasından.

nihayet başımı kaldırdım ve sana baktım. sen de neredeyse siyah rengine çalan o büyük, kahverengi irislerin ile merak içerisinde bana baktın.

kalbim ağrımaya başladığında avuç içlerim de terlemeye başladı. her şey olduğundan daha kötü olamazdı.

"yarın matematik sözlüm var." hızlı bir yalan uydurdum. zararı olmayan ufak bir bahane...

"endişelenme, iyi yapacaksın." beni cesaretlendirmeyi denedin.

kucağımdaki pozisyonunu kaldırdın, saçlarımı karıştırdın ve bana sarıldın.

yanaklarım ısındı, kulaklarım kızardı. bunu bana yaşatacak ne günah işledim, bilmiyorum.

bir süre boyunca sarıldık, saatler gibi gelmişti fakat gün boyu olmasını diledim. ufak dokunuşların tenimi karıncalandırdı ve omurgamdan aşağı inen hafif ürpertiyi sevdim.

ama yine de,

kalbim batıyordu,

sonu olmayan karanlık bir çukurda,

daha derine.

batıyordum.

soulmate 2023Where stories live. Discover now