Twenty One(f)

118 8 0
                                    

gencler zaman atladık 2 sene sonrası

----

Sabah gözlerini açtığında yatağın yan tarafının boş olmasıyla kaşları çatıldı. Tatillerinin ilk günü olmasına rağmen sevgilisi neden yanında değil diye merak ediyordu. Yavaşça yataktan doğrulup esnedi. Yavaş adımlarla ayakları yerde sürünerek ilerlerken lavaboya ulaştı. Rutin işlerini halledip lavabodan çıktığında kendi sesi dışında hiçbir ses çıkmayan evde sevgilisini aramaya başladı.

"Jeongin?"

Yanında göremeyince muhtemelen mutfakta kahvaltı hazırlıyor olacağını düşünmüştü fakat tertemiz duran tezgâhı gördüğünde yanıldığını anlamıştı. Sonunda akıl edip sevgilisini aradığında üçüncü çalıştan sonra anında açılan telefonla gülümsedi.

"Efendim bebeğim?"

Jeongin'in sesi biraz paniklemiş geliyordu. Sevgilisi uyanmadan eve dönebileceğini düşünmüştü oysa ki. 

"Nerdesin?" sakin çıkmıştı sesi. Jeongin'e kızmış değildi fakat ona haber vermeden gittiği için kırılmıştı biraz. Jeongin'in cevap vermesi uzun sürmedi. Gelen seslerden elinde poşetlerle yürüdüğü belli oluyordu.

"Kahvaltı hazırlamak için erken kalkmıştım ama sonra vazgeçip fırından bir şeyler alayım dedim. Bir kez daha yanmış fazla tuzlu omletlerimden yemek istemezsin diye düşünmüştüm yanılmış mıyım?"          

Jeongin'in son söylediğiyle ikisi de güldü. "Geldim apartmanın girişindeyim." Dediğinde Hyunjin telefonu sevgilisinin yüzüne kapatıp hızlıca kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında merdivenlerden çıkan adım sesleriyle gülümsedi. Fakat bu sabah biraz trip yapmak istiyordu canı. Yüzündeki gülümsemeyi silip kollarını göğsünde kavuşturdu. 

"Günaydın diyeceğim ama günün daha aymamış sanırım."

Siyah saçlı genç çekingence konuştuğunda gülmemek için zor duruyordu. Ayakkabılarını çıkarıp içeriye geçti. Kapıyı kapatıp salona giden sevgilisine şaşırırken, şimdiye kollarını boynuna sarmış onu öpüyor olması gerekirdi, elindeki poşetleri mutfağa bırakıp salona peşine gitti. 

Televizyondan daha önce hiç görmediği bir programı koltukta dizlerini yanına çekmiş ilgiyle izliyor olan sevgilisine baktı masum gözlerle. Hyunjin ise gözlerini televizyondan ayırmamakta kararlıydı. Bunu fark edince Jeongin koltukta yanına oturup ona yaklaşmaya başladığında karnına yediği tekmeyle acıyla inledi.

"Bu tekmeyi hak edecek ne hatada bulunduğumu bilme şerefine sahip olma hakkını bana bahşeder misiniz değerli sevgilim Yang Hyunjin?"

Hyunjin, Jeongin'in kurduğu uzun cümleyle gülmeden duramadı. Sonunda affedileceğini düşünen zavallı Jeongin adeta mutluluktan parlayan gözlerle sarışın sevgilisine bakıyordu. Bu aralar saçlarını kestirip boyatacağını söylese de Jeongin en çok sarışın uzun halini sevdiğini söyleyip kestirmemesi için inat ediyordu. 

"Yang Hyunjin mi? Hwang Jeongin olmasın o?" 

Jeongin gülümseyip sevgilisine sırnaşmaya çalıştı. Bu sefer tekme yemeden kollarını sarışının beline sarabildiğinde iyice yanaşıp başını göğsüne yaslamıştı.

"Her türlü seninle olacağım için bana fark etmiyor, istediğin neyse o olsun."

Hyunjin başını göğsüne yaslamış sevgilisinin sözleriyle kıkırdarken elini siyah saçları arasına attı.

"Böyle laflarla yırtabileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun uzaklaş benden."

Hareketleriyse sözleriyle tamamen tezatlık oluşturarak nazikçe Jeongin'in saçlarıyla oynuyordu. Fakat hemen sonra siyah saçlardan elleri arasındaki tutamı çekiştirip gencin bir kere daha acıyla inlemesini sağlamıştı. Memnuniyetle gülümserken Jeongin acıyla yüzünü buruşturmuş sevgilisine bakıyordu.

960 •HyuninWhere stories live. Discover now