Bölüm 7- Tutulmayan Sözler

Comenzar desde el principio
                                    

O an düşüncelere fazla daldığımı ve eğerlere gereğinden fazla asıldığımı fark etmemiştim. Atım bir anda sağa doğru saparken durması için aniden çektiğim iplerle önde ki iki ayağı ile resmen şaha kalkmıştı. Düşmemek için resmen sarıldığım hayvanla beraber yeri bulduk. Huzursuzca kıpırdanan hayvandan hızla indim. İpinden tutup içinden geçtiğimiz ormanın herhangi bir ağacına ipi bağladım. Hızla yanıma ulaşan Helios, "iyi misin?" dediğinde derin bir soluk alıp olduğum yere çöktüm,

"hiç iyi değilim." diye mırıldandım. "gerçekten hiç iyi değilim." atından inip kendi atını da ağaca bağladı. Yanıma gelip çöktüğünde, "yorulmuş olman çok normal." Diye mırıldandı. "mola verebiliriz. Yani sen kendini toparlayana kadar." derin bir soluk çektim içime. "neden bilmiyorum ama içim bugün o kadar huzursuz ki..." oflayarak sisin içinde sırt üstü uzanıp yeryüzüne inmiş bulutları izledim.

"sanki içimin bir parçası kan ağlıyor ve ben sebebini bile bilmiyorum." o da yanıma yattı, "yıkım krallığı," diye lafa başladı. "bağlılığı ile bilinir. Belki de bağlı olduğun onlarca candan birine zarar gelmiştir." kafamı ona çevirdim, gülümsemeye çalışarak. "her zaman ki gibi bilgili efendimiz." Deyip onu batan aşağı gösterdiğimde güldü. Doğrulup, "eğer devam edebilirsen ilerleyelim. Eğer edemezsen de kendimize sığınacak bir yer bulalım çünkü yağmur başlayacak." hızla ayaklandım.

"devam edelim." Deyip arkama döndüğümde kolumdan tutup beni geri çevirdi, baştan aşağı sorgular bakışlar atarken,"emin misin?" dedi. Oflayarak kafa salladım, "iyiyim sorun etme." kafa salladı ve kendi atıyla beraber benimkini de çözüp getirdi, "Sancus." Dedim kısık sesle yelesini okşadığım hayvana, "çok özür dilerim, canını yakmak istemedim." hiçbir tepki vermeyen at bana trip atıyor gibiydi. Oflayarak bindim eğerine yavaşça vurup tekrar yola koyuldum.

...

Yağmur bastırırken eğerlere olabildiğince sıkı tutundum, bana ne kadar kızgın olursa olsun düşmemem için bana yardımcı olan atın yelelerini arada sırada seviyordum. Yanımda ilerleyen Helios, "çok az kaldı. Birazdan yasaklı diyara gireceğiz!" kafamı çevirip baktım. Kömür karası saçları yağmurdan ıslanmış ve aşırı derece de birbirine karışmıştı. Simsiyah gözleri buğulu bakıyordu, bembeyaz atın üzerinde kapkara bir şövalye gibiydi.

Yağmur yaklaşan yıkımın habercisi olmak ister gibi yeryüzüne serpiyordu damlalarını.

Hızla ilerlerken yavaşlamamız gerektiği anlamak pek zor değildi. Önümüzde koca bir ordu dolusu insan varken ve biz sadece iki kişiyken...

Hepsi zırhlarını kuşanmış, kendini korumaya aldığını zannediyordu. Birisi borazan çaldı ve aralarından daha koyu bir zırha ve daha büyük bir ata sahip olan komutan önlerine çıktı. "prenses Hera, yolun sonuna geldiniz. Lütfen artık teslim olun!" diye bağıran komutanı daha önce defalarca soylu yemeğinde görmüştüm.

"ne için sizin sözlerinize uyayım ki?" dedim hafif alaycı bir tavırla. "sizden korkmuyoruz!" adamın gülme sesi boş arazide dalgalandı. "korkmuyoruz derken?" dedi ve yanımda duran adama baktı, "en iyi askerlerimden biri olan Helios'dan mı bahsediyorsun?"dedi, sesinde ki alay ve benim her şeyi anlamam aşırı sinirlerimi bozarken gözümden titrek bir yaş düştü. Kafamı sağa çevirdiğimde aynı durgun gözlerle bana bakan Helios sanki şey der gibiydi...

Özür dilerim...

"hayır." Diye fısıldadım güçsüzce.

"Helios!" diye kükredi komutan. Kafasını yavaşça eğen asker, atıyla beraber ileride ki beni yakalayıp babama götürmek isteyen orduya karıştığında içimde kaynayan intikam ve öfke ateşi dur durak görecek gibi değildi. Yine de sessiz kaldım. Belli etmemeye çalışarak, "neden?" adam gülümsedi, "o kadar yalnızdın ki yanına gelen ilk kişiyi arkadaşın olarak gördün. Ona inandın, biz ise seni durdurmak için özellikle eğittik Helios'u. İster inan ister inanama ama rolünü o kadar iyi oynadı ki biz bile bir zamanlar sana yardım ettiğini düşündük!" diyen adam kahkahalara boğulurken gözlerim Helios'daydı. Başından beri her şeyin yalan olduğunu düşünmek kafamın içinde canlanan anıları def etmekten daha zordu.

Son Yıkımın FısıltısıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora