START

12 2 4
                                    

2 hafta sonra~

Balkonda penceremden bakarak elimde kahvem ile son sıcaklıkların eşyalarını toplamasını izliyorum.

Tarih ağustos'un sonlarına yaklaştı. Okulları tamamen başlamadan önce parklarının tadını çıkarmaya giden çocukların sesini duyuyorum. Onlar aşağıdaki yoldan geçerlerken.

Kaldırımların üzerindeki ağaçların sararıp sararmama arasındaki kararsızlığı gözüme çarpıyor. Arada bir sıcak lodosla yaptıkları kucaklaşmalardan çıkan hışırtılar beni istemsizce çocukluğumdaki anılara sürüklüyor.

5 ila 7 yaşımda iken ağaçlarla dolu bir parkta Can ile yaptığımız yarışlar gözümde tütüyor. İçtiğim kahvenin acılığıyla bulunduğum dünyaya geri dönüyorum. Masam da gözüme Tolstoy'un "üç ölüm" adlı kitabı çarpıyor. Son zamanlarda uzun soluklu kitaplar okuyasım gelmiyor açıkçası.

Bugün, sonunda ev arkadaşım gelecekti. Bende burada zaman öldürerek onu bekliyorum. Bu eve ve kendi sakinliğime alışmıştım. Birde taşınırken tannıştığım her daim neşeli yan komşum Simge'ye. Gerçi 2 haftadır tam görüşmedik.

En son geçen hafta okul kayıdımı tam olarak yaptırmaya gideceğim zaman evden çıkarken karşılaşmıştım.

Biten bardağımı altlığına koydum ve ayırdığım ve bardak sudan içtim. Derken gözüme ilerideki köşeden dönen sarı taksi çarptı. Belki gelmiştir diye düşündüm ve şansıma benim oturduğum apartmanın önünde durdu.

Evet yanılmamıştım. Arabanın içerisinden bazı tutamlarını renkli boyattığı uzun kahrengi saçları ve gözleriyle o çıktı. Yanında da kısa neredeyse platin saçlarıyla başka biri daha çıktı. Sarı saçlı olan kişinin boyu daha kısaydı.

Hızla yerimden kalkarak çalmakta olan kapıya koştum. Dış kapıyı açan tuşa bastım ve evin kendi kapısını açtım. Açılan asansörün kapısından hızla koşan arkadaşım bana sarıldı ama boyu uzun olduğu için beni havaya kaldırmıştı.

"Ferit Hoşgeldiinizzz." Dedim bende ona sarılarak. "Ama bir tık fazla sıkı sarılıyorsun."

"Şaka mısın? 5 yıldır seninle internetten konuşuyoruz. Beklediğimden kısaymışsın bu arada." Dedi gülerek.

"Sana dalga geçme demiştim. Ayrıca ben kısa değilim sen fazla uzunsun."

"Alınma hemen. Tatlı gösteriyor seni" dedi yanaklarımı sıkarak.

Arkasında büyük ihtimalle Ferit tarafından kandırılmış iki bavul ve bolca eşya taşıyan sarı saçlıda bana sarıldı. "Hoşbulduk tatlım."

"Azel değil mi? Asıl seninle buluşmamız bir mucize olmalı. İnanıyorum." Diyerek bende ona sıkıca sarıldım.

Azel'in yanında duran bavulları içeri götüren Ferit şaşkınlıkla "Senin gibi temizlik perisinden de azını beklemezdim Kara kaderlim. Burası yıkılıyor."

Ferit'in ardından içeri giren Azel ise "Tamamiyle katılıyorum. Her yere kendi yorumunu katmışsın." Dedi beni hafifçe dürterek.

Onların iltifatlarına teşekkür ederek Azel'in üzerindeki deri ceketi asmak için elinden aldım. Birlikte salona geçerek oturduk. Ben tekli koltuğa Ferit ve Azel ise üçlü koltuğa oturmuşlardı.

"Sonunda kurtuldun o evden." Dedi Ferit mutlulukla.

"Haklısın. Buraya geçtiğimde derin bir oh çektim." Gerçekten de öyle olmuştu. Sanki buraya geçtiğinde hava daha hafif ve taze gibiydi. Yine de Can'ı öylece bırakmak pek içime sinmiyordu.

"Tatlım Can için üzülüyorsun biliyorum ama elbet o da kendini kurtacak iki yılı kaldı hem sen yokken kendi başına durmayı öğrenir." Dedi telefonuna bakarak rüzgarda dağılmış saçını düzeltiyordu.

"Azel'e katılıyorum Kaderim. Hem bakarsın ilerde senin yanına gelir."

"Doğru haklısınız. Bu arada senin eşyaların ne zaman gelecekmiş?" Dedim Ferit'e konuyu değiştirmek isteyerek.

"Yarın öğleye doğru gelir sanırım."

O sırada Azel'in telefonu çaldığı için mutfağa doğru gitti. Mutfak zaten Amerikan tarzdı ve oturduğumuz salonla birleşikti. Sanırım sadece susamıştı. Çünkü konuşurken kendine bir bardak su doldurmuştu. Fakat nedendir bilinmez giderek kızgın bir şekilde yanıtlıyordu telefondaki kişiyle olan konuşmalarını.

"Ne demek istemiyormuş. Hep birlikte bir karar almıştık neye göre inkar ediyor."

"Evet. Biliyorum." Dedi boşta kalan kolunu diğerine destek yaparak.

"Sanki ben ona çok meraklıyım."

"Ya siz?"

"Öyle olsun ama önceden gönderdiğim paramı isterim." Dedi ve ardından "Evet... Evet." Diyerek telefonu kapattı. Doldurduğu bardağı içerek yanımıza geldi.

"Bir sorun mu oldu canım?" Diyen Ferit endişeliydi.

"Seren adındaki sarı çiyan var ya." Dedi kendini üçlü koltuğun boş köşesine atarken.

Duyduğu isimle sinirlenen Ferit "O pis yellozu sevmediğimi söylemiştim. Ne yapmış?"

"Ne yapıcak. Eve çıkacağım arkadaşların aklını çelip beni evde istemediğini söylemiş."

"Onlar niye inkar etmemişler." Dedim atılarak.

" Evin fiyatı tuzluydu. İçlerinden biriyle sevgili olduğu için iki kişinin gitmesindense benim gitmeme razı olmuşlar."

"Kimle sevgiliymiş?"

"Kerem değil mi?" Dedi Ferit hızla.

Azel'in şaşkınlıktan gözleri açılmıştı. "Evet nereden bildin?"

"Belliydi canım. Onlarla buluştuğumuzda beni de yanında götürmüştün ya o sırada fark ettim. Yiyecek gibi bakıyordu kıza."

"Ben onları birlikte bile düşünememiştim." Dedi Azel.

Ben konuştukları kişileri tanımıyordum ama arkadaşıma yardım etsem fena olmazdı. "Pek odamız yok ama burada kalsana bizle."

Ferit bana katılarak."Tabii boşver o ikiyüzlüleri."

"Olur mu ki öyle? Sizi rahatsız etmiş olmak istemem." Dedi mahçup bir şekilde.

"Benim işime gelir. Sonuçta kira parası düşecek. Ayrıca oda sayımız yetersiz ama salondaki çekyatı kullanabilirsin. Zamanla yerleşirken daha rahat bir yolunu buluruz." Dedim.

"Okuluma biraz uzak ama siz olmasanız şimdi ne yapardım bilmiyorum. " Diyerek teşekkür etti bize.

"Ee o zaman neyi bekliyoruz." Dedi Ferit sabırsızlıkla. "Bize taşınmanın şerefine bir parti vermeliyiz."

"Partiii." Diyen Azel'e Ferit de katılmıştı.

.
.
.

Evett okuduğunuz için teşekkürler bal peteklerim. Hızlı ve güzel gidiyoruz bence. Artık bölümler açıldığı için bir sonraki bölüme karakterleri görüceksiniz.

Kendinize iyi bakın...

~ Together ~Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt