18.BÖLÜM: DOĞUM GÜNÜ

Start from the beginning
                                    

"İyi misin fıstık?"

Başımı sallayarak Alp'den ayrıldım. Bu kez bakışlarım dolu gözlerle gülümseyen Lal'i buldu.

"Gittin sandım..."

Lal kollarını hızla boynuma dolayıp ağlamaya başladığında benimde ellerim Lal'in sırtına çıkmıştı. Göz yaşlarım istemsizce gözlerimden akarken çok sevilmenin verdiği ağlamaklı his tüm bedenimi ele geçirmişti. Komada yattığım için ağlamamıştım, ağrım olduğundan ağlamamıştım, geçmek üzere olan derin yara izlerimde ağlatmamıştı beni. Ama Karşımda gördüğüm bu insanlar, biriyle bile kan bağım olmayan bu koca yürekli insanlar beni sevildiğim için hıçkıra hıçkıra ağlatmışlardı. Ben bu insanların sevgisinin verdiği güçle ağlıyordum. Şu evin içinde bir kişi bile kanımdan değil ama çok daha ötesiydi. Annem babam arkadaşlarım Poyraz.... Her biri bana kan bağıyla değil kalp bağıyla bağlılardı. Gülümseyerek tüm arkadaşlarıma tek tek sarıldım. Yorulmadan sıkılmadan hepsine uzun uzun sarıldım. Size yemin ederim neredeyse bir saatim sevdiklerime sarılmakla geçmişti ve yaşadığım en güzel bir saat, bu bir saatti. Annemlerin gidişinin ardından yirmi dakika geçmişti ve her birimiz salondaki koltuklarda oturuyorduk. Herkesin gözleri benim üzerimdeydi . Poyraz sık sık telefonunu ve kapıyı kontrol ediyordu. Bu hareketine anlam veremesemde arkadaşlarımı dinlemeyi sürdürüyordum. Ben yokken okulu, konuştukları her şeyi birer birer anlatıyorlardı. Gökyüzündeki kuşa kadar her detayı anlatıyorlardı. Onların sesine duyduğum Özlem yeni yeni kendini belli ediyordu. Ben hepsini oldukça özlemiştim... Birden çalan kapıyla Poyraz ayaklanırken şaşkın bakışlarım Poyraz'ı buldu.

"Birini mi bekliyorduk?"

"Yok Akasya'm bekle geleceğim."

Cevap vermediğimde Poyraz usulca ayağa kalktı ve dudaklarını saçlarıma bastırarak hızlı adımlarla kapıya ilerledi. Aklım Poyraz'da kalırken Alp'in sesiyle yeniden keyifle sohbet eden arkadaşlarıma döndüm.

"Sonra salak Barış düştü yere! Lal Barış sanki ölmüş gibi davranıp ambulansı arıyordu, zor aldık telefonu elinden."

Herkes gülmeye başladığında bende istemsizce gülmeye başlamıştım. Nedense Lal'in yaptığı şeye hiç şaşırmamıştım. Hatta ambulans gelse yinede şaşırmazdım. Poyraz'ın kalkmasının üzerinden geçen on dakikanın sonunda odanın kapısında elinde koca bir pastayla Poyraz göründü. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken oturduğum koltuktan destek alıp ayağa kalktım ve Poyraz'a doğru ilerlemeye başladım. Poyraz'da bana doğru ilerlerken çok geçmeden karşı karşıya gelmiştik. Aramızda bir pastalık mesafe vardı. Durup pastanın üzerindeki küçük nota baktım.

"İyi ki yeniden doğdun Akasya'm. İyiki yeniden doğduk..."

Yazıyı okuduktan sonra yeniden bakışlarım Poyraz'ın dolu gözlerini buldu.

"Ben öyle süslü cümleler kurabilen bir adam değilim. Ama iyi ki yeniden doğdun Akasya. Bugün hayatın bana sunduğu ikinci mucize. İlki senin doğumundu ve ikincisi de senin yeniden doğumun. Senin her doğumun benim için bir mucize. Seni seviyorum Akasya."

"Muma gerek yoktu. Sen yanımdasın, sizler yanımdasınız başka ne isteyeyim ben bu yanan mumlardan?"

Gözlerim pastanın üzerinde yanan mumlarda gezindi bir süre.

"Yine bizi iste. Daha fazla bizi iste. Öyle bizi isteki bir dakika ayrı kalamayalım."

Gülümseyerek gözlerimi kapattım. Kapanan gözlerimden iki damla yaş yanaklarımdan süzülmeye başladı. Dileyebileceğim tek dileyi diledim. 'Annem, babam, Poyraz, Alp, Lal, Birce, Barış... Hayatım bu insanlardan ibaret ve ben bu insanlardan sadece birini bile kaybetsem yarım kalırım. Lütfen, lütfen hepsi her zaman hayatımda, yanımda olsun. Başka bir Dilek hakkım olsa yine onları dilerim. Bana verilen, verilecek tüm Dilek haklarımı onlarda kullanacağım. Lütfen allahım, bizi hiç ama hiç ayırma...'  dileğimi dileyerek gözlerimi açtım ve mumları birer birer üfledim. Gözlerim bu ana şahitlik edip, alkışlayan arkadaşlarımı bulurken hepsinin gözleri dolu doluydu. Bir anda Lal kumandayı eline alarak bir süre oyalandı ve odayı tanıdık bir müziğin güzel melodisi doldurdu. O sırada Alp'te boş durmamıştı. Poyraz'ın elindeki pastayı almıştı. Poyraz bir elini bana doğru uzatırken gülümsüyordu.

AKASYA Where stories live. Discover now