giriş

10 0 0
                                    

Genç adam kendine yüzüne vuran bir sıcaklıkla geldi. Gözleri aşırı ışık yüzünden kamaşıyor, teni tuhaf bir şekilde karıncalanıyordu. Uzandığı yerden kalkmak istedi. Zemin çok sert ve pürüzlüydü. Ve hava… Ciğerleri adeta yanıyor gibiydi. Genç adam bir şeylerin ters olduğunun farkındaydı ancak sebebini bir türlü anımsayamıyordu. Tıpkı buraya nasıl geldiğini hatırlamadığı gibi. Genç adam zihnini yokladığında göğsünde bir panik belirdi. Hiçbir şey hatırlamıyordu. Uzandığı yerden kalkmak istedi ancak bedeni hareket etmekte zorlanıyordu. Sanki buraya ait değilmiş gibiydi. Genç adam en azından gözlerini açmak istedi. Güneş o kadar yoğundu ki tekrar kapattı. Sıcaklık tenini yakmaya başlamıştı. Üzerinde her ne varsa rahatsız bir şekil alıyor gibiydi. Genç adam daha önce bunun olduğunu anımsamıyordu. Kıyafetleri onu daha önce hiç bu kadar rahatsız hissettirmemişti. Genç adam bunun sebebini merak etti. Üzerinde ne var diye bakmak için elini kaldırdı. Eline bir şeylerin yapışmış olduğunu fark edip inledi ancak ağzından hiçbir ses çıkmadı. Genç adam gözlerini kısarak ellerine baktı. Parmaklarına kahverengi bir şeyler yapmış onu rahatsız ediyordu. Oğlan panikledi. Üzerine yapışan şeylerin iyi bir işaret olmadığını bilecek kadar bilinci yerindeydi.

“Biri hayatta!” Genç adam duyduğu sesle irkildi. Genç adam bu dili biliyordu ama bu daha önce duyduğu hiçbir sese benzemiyordu. Kendisi konuşup tanıdık olduğu sesi duymak istedi ama yapamadı. Ağzını açtıysa da hiçbir ses çıkmadı. Panik daha da içini doldururken yanında iki oğlan belirdi. Birisi onun yaşlarında gözükürken diğeri birkaç yaş daha iyi gibiydi. Percy giydikleri türden kıyafetleri daha önce gördüğünü anımsadı ancak yine de alışkın olduklarına benzemiyordu. Büyük olan oğlanım üzerindeki zırhtaki sembol gözüne çarptı. Bir çubuğa sarılı iki yılan. Genç adam bunun onun rütbesini ve başka bir şeyi temsil etmesi gerektiğini biliyordu ancak ismini çıkartamıyordu. Diğer genç oğlanın zırhında da aynı sembol vardı ancak onun logosu daha özensiz işlenmiş gibiydi. Yere çömelip ona baktı. Elini boğazına götürdüğünde genç adam irkildi. İçinde birden bu insanların onu öldüreceğine dair bir his oluştu. Ancak karşısındaki çocuk bunu yapmadı. “Nefesi düzenli gibi. Hey bizi duyabiliyor musun?” Oğlan elini gelişigüzel bir şekilde üzerinde gezdirdi. “Bir yaran var mı?”

Genç adam gerçekten konuşmak istedi ama yapamadı. Ağzını her açtığında en ufak bir ses çıkmıyordu. Komutan olduğunu düşündüğü oğlan da bunu fark etmiş olacak ki kaşlarını çattı. “Konuşamıyor musun?”

Genç adam biraz olsun rahatlayarak başını salladı. En azından biri onu anlamıştı. Yine de komutanın ona öyle bakması içini korkuyla doldurdu. Bu oğlan ürkütücü olduğu için değildi. Aslında gözünün üstünden çenesine uzanan yüzündeki yaraya rağmen yakışıklı bile sayılabilirdi ama onu korkutan bu değildi. Ona ne olduğunu bilmiyordu ancak yüzündeki yaraya bakmak içini korkuyla dolduruyordu. Sanki yapmaması gereken bir şey yapmış gibiydi. “Hangi bölüktensin, asker?” Komutan etrafa bakındı. Yüzünde birden kederli bir ifade belirdi. “Hangi bölüktendin? Hangi krala hizmet ediyorsun?”

Genç adam bunu bildiğini düşündü. Bunu bilmesi gerekiyordu. Ancak hiçbir şey hatırlamıyordu. Beyninde bas bas bağıran bir ses var gibiydi ama sözcükleri yerlerine koyamıyordu. Genç adam hüsranla başını iki yana salladı. Neden hiçbir şey hatırlamıyordu? Hiçbir şey hatırlamaması onu gittikçe daha da korkutmaya başlıyordu.

“Boğulmak hafıza kaybına yol açar mı?”

Komutan kaşlarını çatarak yanındaki diğer oğlana döndü. “Saçma sapan sorular sorma, Chris! Elbette açmaz! Zavallı çocuk başını falan vurmuş olmalı!”

“Başında bir yara göremiyorum. Hatta biraz önce boğulmak üzere biri için fazla sağlıklı gibi değil mi sence de?” Oğlan ona şüpheyle baktı. “Ya onlardan biriyse?”

Komutan bu sefer ona baktığında genç adamın göğsü gerçekten korkuyla doldu. Ya gerçekten de düşmansa ve daha kötüsü bunu anlarlarsa? O zaman ne olacaktı? Ona ne yaparlardı? Sonunda sonsuzluk gibi gelen sürenin ardından komutan konuştu. “Hayır, değil.” diyerek ona uzandığında genç adam adeta yerinden sıçrayacaktı. Komutan sadece üzerindeki gömleğin yırtık kısmını gösterdiğinde tuttuğu nefesini dışarı verdi. Üzerindeki gömleğin köşesinde bir baykuş sembolü işlenmişti. “O kraliçenin kendi askerlerinden olmalı.” Komutan başını kaldırdığında mavi gözlerinde şefkat vardı. “Poseidon’un barbarlarının elinden kaçtığın için oldukça şanslı olmalısın.” Komutan sanki bunu binlerce kez yapmış gibi üzerindeki pelerini çıkarıp onun üzerine sardı. “Şimdi güvendesin, sorun yok. Artık titremene gerek yok. Athena'nın krallığında artık kimse sana zarar veremez.”

Genç adam hiç de öyle hissetmiyordu. Burada olmaması gerekiyordu. Komutan onu ayağa kaldırırken tüm bedeni bunu bağırıyordu.  Buraya ait değildi. Ayakta bir anlığına dengesini sağlayamadığı için düşmek üzereyken Chris denen diğer asker onu yakaladı. “Sakin ol, seni tuttum.”

Genç adam bunu neden yaptığını bilmese de sıkıca ona tutundu. Bir şekilde ayakta durmakta zorluk çekiyordu. Bedeni sanki ağırlaşmış gibiydi. Adım atmayı her denediğinde yere kapaklanmak üzere buluyordu kendini. Neyse ki diğerleri bunu onun sarsılmış olmasına vermişti. Komutan ona endişeyle baktı. “Chris onu neden revire götürmüyorsun? Görünüşe göre zavallı ayakta duramayacak kadar sarsılmış.”

“Sen ne yapacaksın? Burada başka sağ kalan kimse yok. Her yere baktık.” Genç adam onun komutanıyla bu kadar rahat konuşmasına şaşırdı ancak bir şey demedi. Komutanı da buna aldırmış görünmüyordu. Gözleri biraz ilerideki sarayın kulesine kaydı. Saray o kadar güzeldi ki o daha önce hiç bu kadar güzel bir mimari harikası görmemişti. Şaşkınlıktan adeta ağzı kocaman açıldı. Sarayın en üst balkonunda saçları savrulan kadın figürü onlara bakıyordu. Komutanın da ona baktığına hiç şüphe yoktu. Bakışlarını saraydan alıp onlara çevirdi. “Prensesle konuşacağım. Senin kurtuluş hikayenin ilgisini çekeceğinden eminim.”

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 12 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

the great war | percabeth Where stories live. Discover now