15.BÖLÜM: SESSİZLİK

Start from the beginning
                                    

"Bitti mi Poyraz? Beni bu kadar zor bulmuşken, bu kadar kolay mı vazgeçeceksin?"

Poyraz'ın bakışları gözlerimi buldu. Kaşlarını çatmıştı oldukça sinirli bakıyordu gözlerime. Belkide ilk defa sinirlenmişti bana.

"Bizi bitiren ben değilim. Senin gözlerime korku dolu bakan gözlerin bizi bitirdi. Bir suçlu arıyorsan aynada onlara bak."

Diyecek ne kalmıştı? Göz yaşlarımı serçe sildim ve Alp'in önünden geçerek arabaya ilerledim hızlı adımlarla. Nefesim daralıyordu ağlamak hiç bu kadar bünyeme ağır gelmemişti. Arabaya biner binmez hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Kendimi durdurmayacak derecede ağlıyordum. Poyraz asıl şimdi sulayarak büyüttüğü Akasya'sını kopartıp atmıştı. Asıl şimdi Akasya köksüz kalmıştı.

"Akasya! Kendine gel bana bak!"

Alp telaşla titreyen bedenimi sardı kollarıyla.

"Şşşt geçecek. Biz neleri atlatmadık be güzelim. Sakinleş hadi."

Alp hafifçe saçlarımı okşarken ağlamam yavaşlamıştı. Bedenim ağlamaktan yorgun düşerken koltuğa sindim iyiyce. Bacaklarımı kendime çekerek başımı cama yasladım ve bu kez göz yaşlarımın sessizce akmasına izin verdim.

"Nereye gidelim? Sana ne iyi gelir?"

"Hiç bir yere gidelim."

Sesim fısıltıdan farksızdı.

"Tamam küçük hanım. İstikamet hiç bir yer!"

Alp kendini gülmeye zorlarken onunda bu durumdan oldukça etkilendiğini farkındaydım. Yaşadıklarım hala ağır geliyordu. Poyraz beni kovmuştu. Poyraz beni sadece evinden değil kalbinden, aklından da kovmuştu. Poyraz gözlerimi bu dünyaya ilk açtığımdan beri baş ucumdaki o adamdı. On üç sene ayrı kaldığım o adam. Yıllarca beni bulmasını beklediğim o adam. Önce beni buldu sonra... Sonrasını benden daha iyi biliyorsunuz öyle değil mi? Alp'in bir şeyler anlatmaya çalıştığını fark ediyordum ancak kulaklarım sesinden cümleler çıkartamayacak kadar sağır olmuştu. Titreyen elim canımın açma düğmesine gitti ve camı sonuna kadar açtım. Gözlerimi kapattım ve rüzgarın tenimle ve saçlarımla buluşmasına izin verdim. Nefesiniz yanınızda yoksa nefes yaratmak zorundaydınız. Bende camı açtım. Nefes almak İçin camı açtım. Daha önce bu kadar çaresiz kaldınız mı? Nefes almak İçin camı açmak zorunda kalmak ne denli bir çaresizlikti?

"Akasya... Hadi inelim."

Çatık kaşlarla arabayı durduran Alp'e döndüm.

"Nereye geldik?"

"Hiç bir yere."

Alp göz kırparak arabadan indi. Ardından indiğimde bir kumsala geldiğimizi anlamam uzun sürmedi. Güneş yavaş yavaş doğmaya başlarken usulca Alp'in arkasından ilerlemeye başladım.

"Neden buradayız?"

Alp ellerini cebiyle buluştururken omuz silkti.

"Hiç bir yere gitmek istedin ben de seni hiç bir yere getirdim. Denize baksana koca bir hiçlik. Sonu yok gibi görüyorsun dimi ileriye bak şimdi bir şey var mı? Yok dimi? Sadece deniz. Bundan daha iyi hiç bir yer olur mu?"

Alp'in sözlerle bakışlarım denizi buldu. Pardon hiç bir yeri buldu. Öylesine derin ve sonsuz duruyordu ki hayranlıkla baktım bir kez daha her gün sıradan baktığım bu denize.

"Ben hiç bir yere gitmek istediğimde kendimi hep burada buldum. Babam annemi aldattığında, annemin hamilelik haberi hemen ardından geldiğinde, Birce'nin her sevgilisi olduğunda, tokatında... Hep hiç bir yere geldim ben. Buraya geldim. Sen beni özle bölgene aldın sıra bendeydi. İşte şimdi ödeştik."

AKASYA Where stories live. Discover now