Bölüm 11

945 267 127
                                    

Dava gününün hemen öncesinde Ercüment, Jülide'yle görüşmeye gitti. Sorularının cevaplarını almak istiyordu. Açılan sıralı demir parmaklıkların ardından son kapıya geldi. Demir kapının ortasındaki küçük kare camdan içerisi gözüküyordu. Saçları ensesinde toplanmış kadının gözaltındaki morluklar uzaktan bile belli oluyordu. Daha şimdiden soğuk duvarların ağırlığı bedenini bükmüştü. Ercüment'in içinde en ufak bir acıma yoktu. Yanındaki memura başıyla işaret verince bir avuç anahtarın içinden birini seçen adam kapıyı açtı. Boş duvarlarda yankılanan kilit sesiyle Jülide başını kaldırıp kapıya baktı. Dudaklarından fısıltı gibi adamın ismi çıktı. Ercüment, Jülide'nin karşısındaki demir sandalyeyi yere sürterek geri çekti. Metalin çıkardığı tiz iç gıcıklayıcı ses Jülide'nin yüzünü ekşitti. Tam karşısına oturup dim dik gözlerine bakan adam ellerini de masanın üzerinde kenetledi. Rahatsız edici bir süre gözlerini kadından ayırmadı. Yüzünün her ayrıntısını inceledi. Öfkesi önce gözlerinden aktı. Jülide'nin makyajla saklanan çizgileri belirginleşmiş, yenileri yerlerini almaya başlamıştı.

"Neden?"

Sesi gri duvarlardan daha soğuk daha acımasızdı. Ercüment gözlerini çekmedikçe Jülide bakamıyordu.

"Ben..."

"Sen ne?" diye bağırıp elinin ayasını sertçe masaya vurdu. Jülide yerinden sıçradı ve korkuyla başını göğsüne eğdi.

"Özür dilerim"

Jülide konuşmuyor adeta fısıldıyordu. Onun aksine Ercüment kükrüyordu.

"Neden?"

Jülide'nin kaçacak yeri yoktu. Bundan sonraki hayatını tek başına bir hücrede geçireceğini tahmin edebiliyordu. Bunu bilmemesi için aptal olması gerekirdi ki Jülide aptal değildi. O sadece hastalıklı bir ruha sahipti.

"Kıskandım... Kendimi bildim bileli Janset'i kıskandım. O hep en başarılı, en sevilen oldu. Kocası ağzının içine bakıyordu."

Ercüment kaşlarını çatmış hayretle kadına bakıyordu. Bir katile cinayeti neden işlediğini sormuştu ama o sanki pembe dizi anlatıyordu.

"Sen ne diyorsun kadın! Sen bir ateşesin. Bu başarısızlık mı?"

Jülide artık dayanamayıp ağlamaya ve bağırmaya başladı.

"O mutluydu! Anlıyor musun? Mutluydu! Başarılı aile, başarılı iş insanı... Başarı... Başarı... Başarı... Ben tek başıma ülkeden ülkeye savrulup durdum. Dünyanın en ilkel ülkelerinde bile yaşamak zorunda kaldım"

"Bunu sen istedin. Senin tercihindi. Bu nedenle yıllar önce benden ayrılmadın mı?"

"Sen beni Alpay gibi mutlu edemezdin. Senin hedeflerin vardı ama Alpay'ın tek hedefi karısını mutlu etmekti. Ben uzakta yalnız başıma yaşamaya çalışırken siz burada beraberdiniz. Hep beraberdiniz. Çocuklarınızı bile beraber büyüttünüz. Beni dışladınız. Janset her şeye sahipken benim hiçbir şeyim yoktu."

"O kadını nasıl kandırdın?"

"Aptalın tekiydi. Doktorumla konuşurken birini nasıl kolay kandırılabileceğini öğrendim sonra oyunculuk derslerine başladım. Böylece duygularımı kontrol edebiliyordum. İyi bir oyuncu olduğumu da kanıtladım"

Ercüment gözlerini gri duvarlı soğuk odada gezdirdi.

"Bulunduğun yer berbat bir oyuncu olduğunun kanıtı." Ayağa kalktı "Perde alkışlarla kapanmadı Jülide" dedi ve demir kapıya ilerledi. Tekrar dönüp arkasına baktı.

"Arkanda bıraktığın izleri hiç düşünmedin mi?"

"Suçlunun hemen bulunacağını biliyordum. Konu kapanır diye düşündüm. Kapanmasa bile..." bir umutla Ercüment'e baktı ve "sen beni kurtarırdın" dedi. Ercüment tekrar masanın yanına gelip avuç içlerini masaya dayayarak Jülide'nin üzerine eğildi. 

GÜVENLİK (Tamamlandı)Where stories live. Discover now