13.BÖLÜM: KONSER

Start from the beginning
                                    

"Çıktım. Sen çıktın mı?"

Poyraz nefesini dışarı verdi hızla.

"Çıktım... Sinan'ın bu hali dayanılmaz Akasya. Tıpkı benim gibi..."

"Onlar birbirlerini görebilecek Poyraz üzme kendini. Her fırsatta Işık'ı görmeye bizde geleceğiz."

Poyraz'ın telefonun diğer ucunda gülümsediğini hissediyordum. Bu hissin tarifi yoktu. Görmüyorum, bilmiyordum ama hissediyordum gülümsediğini.

"Bu akşam konser var güzelim, biliyorsun. Akşam kaçta alayım seni?"

"Altı gibi olur. Alp'i de alır mıyız?"

Poyraz'la konuşurken bir yandan da Hastanenin taksi durağına adımlıyordum.

"Konuştum ben Alp'le güzelim. Ona da altı gibi sizde olmasını söylerim."

Gülümseyerek sıradaki taksiye bindim.

"Tamam öyleyse, akşam görüşürüz."

"Görüşürüz güzelim."

Telefonu kapatıp cebime bıraktığımda gözlerim beklentiyle dikiz aynasından yüzüme bakan taksiciyi buldu. Kısaca evimin adresini verdikten sonra arkamı yaslanıp yirmi dakikalık yolun bitmesini diledim. Işık'ı o hastanede bırakmak Sinan İçin olduğu kadar benim içinde oldukça zor olmuştu. Belkide onlar bizim gibi bir bilinmezlik içinde ayrılmamıştı ama daha büyük bir bilinmezlik içindelerdi. Işık her an ölebilir ve Sinan Işık'ı sonsuza kadar kaydedebilirdi. Bu düşünce göğüs kafesimin kalbime batmasını sağlıyordu. Kalp ağrısı tam da buydu.

"Geldik hanımefendi."

Taksicinin endişeli bakışlarını üzerimde hissettiğimde hızla Taksiciye döndüm.

"Buyrun."

Taksi metrede yazan tutarı taksiciye uzatarak taksiden ayrıldım. Sıcağa alışmış bedenime vuran rüzgar titrememi sağlarken hızla eve yürümeye başladım. Ocak aynın ortalarına geliyorduk. Kış tam anlamıyla kendini belli ediyordu. Bugün ise kış aylarının ara ara güzele dönük günlerinden biriydi. Pek hasta edecek bir hava olmasada kalın giyinilmezse soğuk alınacak bir hava hakimdi. Gözlerim bahçe kapımıza yaslanmış bedeni bulduğunda kaşlarım çatıldı. Demir denen çocuk siyah kapüşonu içinde gözlerini bir yere sabitlemiş duruyordu duvarın kenarında.

"Sen..."

Demir'in gözleri üzerimde gezindiğinde dudakları rahatsız edici bir şekilde yukarı kıvrılmıştı.

"Akasya."

Boğazımı hafifçe temizledim.

"Asya."

Demir yaslandığı duvardan ayrılarak önümde durdu kocaman cüssesiyle.

"Pekala, Asya. Nasıl olduğunu merak ettim."

Rahatsızca yerimde kıpırdandım.

"Evimi nasıl buldun?"

Demir hafifçe kıkırdadı. Gözlerini etrafta gezdirdikten sonra yeniden gözlerimle buluşturdu dudakları yukarı kıvrılırken.

AKASYA Where stories live. Discover now