12 - Fedakarlık

En başından başla
                                    

Annem elbette ki rahat durmayarak beni sorguya aldı "neymiş o eşyan?" 

Elimi enseme götürüp kaşırken utanmış bir tavır takındım. "söyleyemem" derken utandığım için söyleyemediğimi düşünmeleri için uğraşıyordum.

İşe yaramış olmalı ki Alanis araya girerek "bunu sonra konuşsanız daha iyi olur gibi Alfrida" dediğinde bakışlarımı teşekkür edercesine ona çevirdim.

Ebeveynlerin yaptığı gibi bazen çocuklarda bir şeyleri gizler veya yalan söylemek zorunda kalabilirlerdi. Bunu öğrenirlerse bana kızacaklarına emindim ama başka yolu yoktu.

Annem konuyu şimdilik rafa kaldıracağını belli ederek önüne döndü. "pekala öyle olsun bakalım"

"Herkes kabul ettiğine göre Emma uyanmadan şu işi halletsek nasıl olur?" sorumla beraber annem yeniden bana döndüğünde elini kalbine götürdü "bu kadar çabuk bu?" 

Başımı onaylarcasına salladığımda neyse ki Harold da bana destek olmuştu. "Emma uyandığında Faren'i görmek isteyecektir. Onu fazla tutamayız. Başına bela almadan önce Farenle konuşması gerek"

Yeniden sessizlik oluştuğunda herkesin ikilemde olduğunu biliyordum ancak düşünmeye zaman yoktu.

"Fazla düşünmeyi bırakın. Sadece bir kaç saatliğine yer değiştireceğiz." dediğimde annem çok isteksiz duruyordu.

Annemi kollarım arasına alıp sarıldığımda "hiç bir şey olmayacak, sana söz veriyorum" diyerek onu yatıştırmaya çalıştım.

Kollarını gevşek bir şekilde belime sardığında "sana güveniyorum, umarım bir şeyler çevirmiyorsundur" dedi. İlk defa bana güvenmemesi gerekirken hem de.

Kısa süre sonra annemden ayrıldığımda "gidiyorum ben. Zamanı iyi değerlendirin." diyerek Harold'a döndüm. "Faren geldiğinde Emma uyanmamış olursa onu uyandır." diyerek onu uyardım.

Başını salladığında oda benimle beraber kapıya yönelmişti.

"Söylemediğin bir şeyler var öyle değil mi?" fısıldayarak sorduğu soruya, saraydan çıkana kadar sessizliğimle yanıt verdim.

Konuşmayacağımı anlamış olacak ki uyarıcı bir ses tonuyla "Drake" dedi.

Ortak salona vardığımızda duraksayarak ona doğru döndüm. Şu an bakışlarımdan bile cevabını aldığına emindim.

"Bedeli ne olacak?" diye sordu ısrarla.

Ona sadece tek bir şey söyledim "gidince görürsün" 

Sonrasında Harold'ın sıkıntılı bir şekilde nefesini verişi ve sessiz bir şekilde ilerleyişimizle geçmişti.

Işık elementi sarayına girdiğimizde kapıdaki korumaya dönerek "Nancy burada mı?" diye sordum.

Muhafız hiç bekletmeden "odasındalar efendim" diye cevap verince yönümü Nancy'nin odasına çevirdim. İster istemez küçüklüğümden aşinalığım olduğundan yolu ezbere biliyordum.

"Bunun altından kötü bir şey çıkarsa hiç çekinmeden seni annene söylerim biliyorsun değil mi?" 

Harold'ın ispikçi bir çocuk gibi söylediği sözlere karşı yarım ağız gülümsedim. "elbette söylersin" Aslında söyleyemezdi, çünkü onu tanıyordum.

Geldiğim odanın kapısında duraksayarak kapıyı tıklattım. Bir kaç saniye sonra duyulan "gir" sesiyle kapıyı araladığımda anında başımı çevirmiştim.

Nancy üzerinde, yarıya kadar sıyrılmış geceliğiyle yüz üstü yatağında uzanmış bir şekilde önündeki kitaba odaklanmıştı ancak durumundan pek de haberi yok gibiydi.

Asiller ve Çıraklar | Devam EdiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin