...

Tüm ilklerimin sahibi bir ilke daha neden olmuştu. Ben ilk defa geceyi sabah etmiştim ve yine benim ilk defa bedenimede gözlerimede yorgunluk erişmemişti.
Yatağımdan kalkarken ilk defa omzundaki yükler ağır değildi. Sanki bir başkası yüklenmişti. Geceler bu kadar uzar mıydı? Geceler bana yorgunluğumu dindirmeye yetmezken bu gece sanki bana özel zaman durmuştu. Ve ben bu zamanda kaybolmuştum. Sanki günler süren saatler sonunda aydınlıkla sonlanmıştı. Ayazın vurduğu ışıkla yatağımdan kalktım. Zaten bu gece bu yatak bana fazlaydı.

Her sabahki rutinimlerimin ardından kahvaltı hazırlamak için mutfağa ilerledim.
Belliydi bu gece bir bana uzun değildi. Küllük doluydu ama bazı sabahların aksine sandalye boştu. Bir sandalyeden kalkınca gerçeklerden kaçmak istedim bende. Oysaki gerçekler tenime işlemişti.

Hazırladığım kahvaltının ardından hazırlanmıştım. Kızlar kahvaltı yapıyorken yanlarına gittim. Ülkü'nün bitmeyen enerjisiyle Hilal'in endişeli ve düşünce hali gerçekten uyum içindeydi.
Bu tabloyu düzeltme isteğiyle dolaba koyduğum jelibonları alıp masanın üzerinde koydum.

Ülkü bunları görmesi ile "Jejijon!"diye bağırması bir olmuştu. Buna Hilal'in tepkisizliği eşlik etmişti.
Yorgunluğumla kazandığım paranın gittiği belki de en güzel yerdi onun mutluluğu. Bu bana jelibon fabrikası açtıracak bir nedendi.

Hilal'i kendisine getirme çabasından ziyade kendi haline bırakmayı seçmiştim. Ne de olsa bana anlatacağını biliyordum.

İşe yetişmem gerektiğinden evden çıkmalıydım artık. Ülkü sevinçle jelibonunu yerken dün gece kıyamayarak öpemediğim yanağını ısırmıştım. Jelibonun etkisi o kadar büyüktü ki bunu gülerek karşılamıştı.
"Taa anne!"dedi yine tatlığıyla. Anne demesi her ne kadr içtensede tek sorun bunu bana demesiydi. Ben bununla belki gurur bile duyardım ama bu onun ilerde gözlerinin dolmasına neden olabilirdi.
Dediğini yadırgamayarak gülümseyerek cevap vermiştim.

Ardından Hilal'i öpmüştüm, asık suratına rağmen.
"Birbirinize emanetsiniz"diyerek her zamanki gibi vedamı etmiştim onlara.

Ayakkabımı giyerken Hilal'in beni izlediğini fark etmiştim. Belliydi bir şey diyecekti ama ya cesareti yoktu ya da nasıl diyeceğini bilmiyordu.
Ona yardımcı olmak için "Demek istediğiniz bir şey mi var Hilal Hanım?"dedim sevimli olmaya çalışarak.

Utançlı bakışlarıyla bana bakmıştı. Bu hareketiyle benden bir şey isteyeceğini anlamıştım.
"Benim ödevim vardı da yapamadım."dedi en mahçup sesiyle. Bu hali gülümsememe neden olmuştu. Ama bunu istemesi için utanmasına neden olduğum için kendime kızmıştım.

"İstersen yardımcı olurum o zaman."dedim samimiyetimi belli ederek. Gülümsedi cevabımla beraber.

"Ama akşam hem geç hem de yorgun geliyorsun ya."
Haklıydı, kardeşlerimle ilgilenecek zamanım bile yoktu.

Ne diyeceğimi, nasıl bir yol izleyeceğimi bilmiyordum.
Fakat eve geldiğimde yapamıyorsam iş yerinde yapabilirdim. Ülkü belki bir süre daha annemin yanında kalmayı kabul ederdi ve bu süreçte yanıma gelebilirdi.

Bu fikirle sevinerek ona baktım.
"Galiba buldum. Okuldan sonra yanıma gelirsin, yaparız ödevini. Ülkü bu süreçte de belki annemin yanında kalır. Olmaz mı?"diye sordum onun da ne diyeceğini merak ederek.

Dediklerimle sevinçle gülümsedi. Heyecanla başını salladı ve ben bu kadar masum bir mutluluk görmemiştim. İş yerimi zaten az çok biliyordu, tarif ederek nereye geleceğini anlattım. Ardından bana sarılmasına karşılık vererek merdivenlerden aşağıya indim ve yine aynı yolda ilerlemeye başladım.

Sondan SonsuzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin