- Sam önce sen git. Sen gelince biz de gideriz. Bunlar ne zaman açacak gözlerini bilmiyoruz.

     Karar verildi. Sam önce giderek temizlenip geri döndü. Diğerleri gittiğinde saat sabahın yedisiydi. Onların ardından Mark geldi. O da şaşırmıştı. Sonunda ne çıkacaktı acaba?

     Wuxian, Wangji ve Akira transa gireli on saat olmuştu. Neden bu kadar uzun sürdüğünü kimse anlayamıyordu. Bir şeyler çizme veya yazma işini bitirmişler yine elele tutuşarak oturuyorlardı. Normal bir insan on saat hiç kıpırdamadan nasıl oturabilirdi. Ama onlar normal değildi. Sadece bir şeyler yazdıkları sırada eğilmişlerdi o kadar. Kağıt yoktu ortada. Esrarengiz biçimde kaybolmuştu.

     Nihayet üç kişi gözlerini açtı. Tüm ekip merakla ne diyecekler diye bekliyor, onlara bakıyordu. Wuxian muzipçe gülümsedi.

     - Aiyoo neden toplandınız böyle? İnsan bunlar acıkmıştır diye düşünmez mi? Ölüyoruz açlıktan. Çabuk bir şeyler.. Yok kalsın biz evlerimize gidip yeriz. Görü...

     - Wei Wuxian eğer ışınlanıp gidersen var yaa senin peşinden gelir bir güzel döverim. Ne sanıyorsun bizi? On saattir başınızda nöbet tutuyoruz. Açıklama yapmadan gidecekmiş, acıkmışlarmış. Külahıma anlat.

     Wuxian sırıtırken Wangji ve Akira da ona katılmıştı. Üçü de gülümsüyordu.

     - On saat mi? Ben uzun süre uyudunuz diye biliyordum. Yalan mı? Biz sizi görmüyor, duymuyoruz mu sandın? Hem evet acıktık. Akşam yemeği mi yedik sanki? İnsan düşünür...

     - İşte Wuxian kahvaltı, yiyecek içecek, hepsi var otur tıkının ve anlatın. Çatlamak üzereyiz.

     - Waaa Cheng çok hızlısın. Teşekkür ederiz. Şimdi lütfen herkes otursun az da olsa bir şeyler atıştıralım, başlayacağız anlatmaya. Mark herkesi haberdar edin. Ortak bağlantıya gireceğiz yine birazdan.

     - Xing bak gerçekten acıkmış çocuklar. Hem haklılar. Biz bir şeyler yedik, uyuduk onlar saatlerdir oturuyorlar. Üstelik evlere gidip duş aldık temizlendik. Bak üçüne, hala savaşın kalıntıları üstlerinde.

     - Of tamam bir anlıktı zaten benim parlamam. O an fazla heyecanlıydım.

     Wuxian, Wangji ve Akira cidden çok acıkmışlardı. Ne var ne yok silip süpürdüler bir anda. Daha yok mu gibilerinden bakıyorlardı diğerlerine.

     - Cheng, Zi Xuan, Yuan hemen biraz daha bir şeyler getirin. Acele edin. Kahinlerimiz çok gezmiş belli ki.

     Mark doğru tahmin etmişti. Üçü de bir yolculuğa çıkarılmıştı. Anlatacaklardı.

     Gelen yiyecekleri de bitirip nihayet anlatma pozisyonuna geçtiler.

     - Herkes otursun. Ayakta yorulursunuz. Evet ben başlıyorum ilk olarak. Siz konuşurken Akira'nın uyarısıyla bana bir şeyler olduğunu hissettim. Sanki uykum vardı ama yoktu. Ne olduğunu anlayamadım. Görüyordum olanları. Wangji bir yanımda Akira da diğer yanımda elele tutuştuk ve yere oturduk. Sizinleydik ama değildik. Off çok karışık oldu bu.

     - Yani ruhumuz bedenimizi terk etmişti. Sizi ve kendimizi yukarıdan görüyorduk. Aynı zamanda oturduğumuz yerden de gözü kapalı sizi izliyorduk. Sesler duyduk. "Merak etmeyin, korkmayın. Hep birlikte bir yolculuğa çıkacağız" dedi o ses...

     - Akira bir saniye. Bir de sis bulutundan söz ettiğinizde dokunmayın demiştik. Onu söyleyen biz değildik aslında. Onlar bedenimizi ele geçirmiş gibiydiler. Yanımızda değil içimizde gibiydiler. Dünyanın var oluşunu gördük an be an yıllar asırlara dönüyordu. Her devri ayrı ayrı oradaymış gibi hissettik. Hele dinozorlar..

New World & New Life ~ Yizhan ~ Wangxian ~ Yeni Dünya & Yeni HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin