Seni terk ediyorum (Mutluluğun için) [FengLian]

680 106 11
                                    

Cennet Başkenti her zamanki gibi göz kamaştırıcıydı;  lüks saraylar, muntazam sokakları süsleyen altınlar, içlerinde dolaşan gizemli tanrılar. Tıpkı birkaç yıl önce olduğu gibi. Hiçbir şey değişmemişti.  

Xie Lian'ın artık yanında olmaması dışında tabii.

Feng Xin cennete ilk döndüğünde kendisini çok tuhaf hissetmişti. Her şey aydınlık ve temizdi; kasvetin, hastalığın ve kıtlığın hüküm sürdüğü o kulübeden tamamen farklıydı. Düştükleri, sahip oldukları her şeyi kaybettikleri yer. Xie Lian'ı bıraktığı yer.

O gün, cennete döndüğünde, Feng Xin diğer tarafta diğer tanrılarla birlikte Mu Qing'i görmüştü. Göz göze geldikleri an ne düşündüklerini kelimelere dökmelerine gerek dahi yoktu.

Sen de onu terk ettin.

Feng Xin yoluna devam etmeden önce çaresizce dişlerini sıktı. 

Mu Qing'le her karşılaştığında, Xianle Veliaht Prensi'nin sarayının olduğu yerden her geçtiğinde, hatta aynada kendine bakmak için her durduğunda, hep onu hatırlıyordu. 

O çalkantılı vedalaşmayı, bağırış çağırışları, tartışmaları hatırlıyordu. Artık onu tanıyamıyordu. 

Xie Lian'a on dört yaşından beri hizmet ediyordu, onu çok daha önceden tanıyordu ve kendini bildi bileli ona aşıktı.

Feng Xin onun yanında hizmet etmekten, onun yanında eğitim almaktan, onun yanında savaşmaktan, onun yanında olmaktan zevk alıyordu. Başından beri ona dünyadaki hiçbir şeye olmadığı kadar hayrandı. Xie Lian dünyadaki herkesten daha iyiydi ve onun en yakın dostuydu. Yaptığı her şeyde ona daha da çok hayranlık duyuyor, idealize ettiği tüm düşüncelerinde onu destekliyor ve her hayaliyle coşuyordu.

Xie Lian dövüş sanatları eğitimi mi almak istiyordu? Feng Xin onun en iyisi olacağından emindi. Xie Lian efsun çalışmak mı istiyordu? Feng Xin onun bir tanrı olacağından bir an bile şüphe etmemişti.

Ona tüm kalbiyle inanıyor, güveniyordu.

Ama bir şeyler değişmiş, zirveden sefalete düşmüştü. Yine de Feng Xin onu terk etmemiş, onun yanında kalmak istemiş ve onun yeniden yükselişini görmek istemişti...Fakat bu gerçekleşememişti. 

Ve en sonunda onun yanından ayrılmıştı. Xie Lian onu artık orada istemiyordu.

Ona söylediklerine rağmen, Feng Xin içten içe kalmak, neler olup bittiğini anlamak istiyordu ama aynı zamanda yorgundu da. Çok yorulmuştu.

Bu kör inançtan, yıllar boyunca geliştirdiği ve her tutunmaya çalıştığında kesip attığı bu garip aşktan bıkmıştı. Anlamıyordu, bir zamanlar rahatlık ve şefkat varken, şimdi her şey bulanık ve dikenli hale gelmişti.

Xie Lian değişmişti ve o bu değişimi nasıl anlayacağını bilmiyordu, bu değişime hazır değildi. 

Belki de Xie Lian'ın artık eskisi gibi ona ihtiyacı olmadığını, artık ona yardım elini uzatan, babasına ve onu eşit gördüğü için onu savunmak isteyen herkese karşı durabilen o adil ve dürüst prens olmadığını düşünmüştü. Artık onun için sadece bir yüktü. 

Tüm bunlara rağmen, kalması gerektiğini düşünmekten kendini alamıyordu, kalmak istiyordu. Ama artık geri dönüş yoktu, eşyalarını toplayıp o kapıdan çıktığı andan itibaren bunu biliyordu, bir veda bile etmeden, son bir söz söylemeden, son bir bakış atmadan...

"Duydunuz mu? Xianle Veliaht Prensi yeniden yükseldi!" diye bağırdı birisi.

Feng Xin yanlış duyduğunu düşünerek başını kaldırdı. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 23, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Tian Guan Ci Fu Fan KurgularıWhere stories live. Discover now