4- ❝Kaderin Cilvesi❞

Start from the beginning
                                    

"Sözlerine dikkat etmiş..." Sessizce kendi kendine söylenmesiyle, gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bu kadar sözlerimin arasından bir ona mı takılmıştı. Tanrı'dan büyük bir sabır diledim. "O kadar sözlerin arasından bir ona mı taktın kafayı?" Diye şaşkınlığımı belli ettiğimde, gözleri tekrar beni buldu. Hayretle yüzünü incelerken, yüzüme yaklaşmış ve yutkunmama sebep olmuştu. Gözlerimi kaçırmak istesemde, ondan korktuğumu sanmasın diye gözlerine meydan okurcasına bakmaya devam ettim.

"Bu burada bitmedi, bilesin."

Gözlerim hafif dolmaya başlarken, onun gitmesiyle gözlerimden bir damla yaş düşmüştü. Jimin hemen elini omzuma atıp, önümde durdu.
Gözlerimi kaçırıp elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Dudaklarımdan zar zor dökülen kelimelerle fısıldadım. "Umarım sana zarar vermez." Dediğimde, kaşlarını çattı. Neden böyle baktığına anlam veremesemde pek takmadım kafama, çünkü şu an o kadar derdimin arasından Joo-woon denen şahısla uğraşıyordum. Yetmemiş gibi üniversitesi de arkadaş olarak tanıştığım kişiyi de elimden almaya çalışıyordu. Elbette birisiyle arkadaş olmaya muhtaç değildim. Bugüne kadar pek samimi olduğum, kendimi anlatabileceğim, teselli araya bileceğim bir arkadaşım hiçbir zaman olmadı. Fakat uzun zamandır merhaba bile denecek arkadaşım yoktu. Bazen kafamı dağıtma ihtiyacım vardı ve bunu maalesef ki tek başıma beceremiyordum. Bilmiyorum, belki de Jimin bana iyi gelir diye düşünmüştüm. Hemen güvenmedim ama en azından hatrını soracak bir arkadaşım olacaktı. Maalesef ki aptal Joo-woon onu da elimden almak istiyordum.

İmkânım olsaydı sanırım şehrimi bile değiştirirdim. Çünkü Joo-woon çevresi olan bir insandı ve birlikte olduğumuz sıralar beni tanımayan çevresi yoktu. Şimdi de onlarla karşılaşarak laf dalışına girmek veyahut küçümseyici bakışlarına maruz kalmak istemiyordum. Değerli vaktimi artık bu tür saçmalıklara harcamak istemiyordum. Jimin, derin nefeslerinin ardından hemen lafa daldı. "Bana ne yapabilir ki o ibne?" Dediğinde, sesi oldukça alaycıl be korkusuzca çıkmıştı. Bir anlık tanıştığım tatlı çocuğa ne oldu diye düşünmedim değildi. Çünkü karşımda ki kişi oldukça korkusuz ve nasıl desem serseri gibi duruyordu. Yutkunarak kurumuş boğazımı ıslattım, bakışlarımı etrafta gezdirdim.

"Buradan çıkalım, Jimin." Sorduğu soruya cevap vermezken, hemen lavabonun önünde durduğumuzu fark etmiş ve daha fazla dikkat çekmemek için kolundan tutup onu dersimizin olacağı sınıfa doğru sürükledim. O ise sorusunu yanıtsız bıraktığım için sıkıntılı bir nefes almış ve sorunu yinelemişti. "Sana diyorum, Jungkook. O ibneden neden korkmam gerekiyor?" Sesi oldukça sabırsızdı. Yine cevap vermeyip sürüklediğimde beni durdurmuş ve kendisine dönmemi sağlamıştı. Yüzüne baktığımda pekâlâ fazlasıyla öfkeli duruyordu. "Bana cevap versene, Jungkook!" Sesi yüksek çıkmasa da, kızgın çıkmıştı. Dikkat çekmemek için ise beni kenara çekmiş ve sesini olabildiğince kısmıştı. "O ibne seni rahatsız mı ediyor?" Sorduğu soruyla alayla güldüm. Tanrı'm sorduğu soru saçmaydı. Az önce ki tartışmamızdan pekâlâ belli değil miydi? Yoksa emin mi olmak istiyordu? Pekâlâ bu olabilirdi, çünkü tartışan çiftler elbette olabilirdi. Bunu göz önünde bulundurarak elimi çektim ve hemen aradan sıyrılıp yürümeye devam ettim. O ise hemen arkamdan gelmişti.

Ben ise onu daha fazla yanıtsız bırakmamak adına dudaklarımı aralamış ve konuşmaya başlamıştım. "Belli değil mi, Jimin?"
Derin nefes alıp, fısıldarak dudaklarımın arasından küfrün firar olmasını sağladım. "O piçin büyük bir çevresi var ve eski sevgilim. Bana iyi davranmıştı, gözümü boyamıştı. Takıntılı ruh hastasının teki olduğunu da maalesef ki geç anladım, kurtulduğumu düşünsemde pek öyle durmuyor gibi..." Diye kendi kendime hayıflandığımda, sanki az önc sinirlenen kendisi değilmiş gibi güldü. "Tanrı aşkına, o ibnenin neyinden korkayım, Jungkook?" Neden böyle korkusuzca konuştuğunu birkaç saniye anlam veremedim. Daha sonra onu tanımadığı için böyle düşünmesine verdim. "Onu tanımıyorsun, Jimin. Bu yüzden böyle konuşuyorsun." Dediğim şeyle daha çok gülerken, olduğum yerde kaşlarımı çatarak durdum. Benimle alay mı ediyordu? Onunla ciddi ciddi konuşuyorum burada, o ise sanki espri yapıyormuşum gibi gülüyordu. Neye gülüyordu böyle?

𝐂𝐨𝐧𝐭𝐫𝐚𝐜𝐭𝐞𝐝 𝐋𝐨𝐯𝐞 '𝐓𝐤 Where stories live. Discover now