5. Bölüm

991 79 16
                                    

Selamlar. Nasılsınız? Sizden bir ricam var lütfen okuduğunuz bölümlere oy vermeyi unutmayın. Ve görüşlerinizi de çok merak ediyorum yorum yaparsanız  beni mutlu edersiniz. Umarım okurken keyifli vakit geçirirsiniz.

"Sil şu makyajını," dedi bana bir paket ıslak mendil uzatırken. "Buna ihtiyacın yok."

  Arslan'ın söyledikleri karşısında kalbim teklerken yüzümdeki buz torbasını bırakıp ıslak mendil paketini aldım. Yüzümün yarısında resmen kıpkırmızı bir el izi çıkmış şekilde Arslan'ın salonunda oturuyordum. Buraya nasıl geldiğim hakkında bir fikrim yoktu, yola çıkmıştık ve buradaydık işte. Paketten bir ıslak mendil çıkartıp, hayalet geline benzememi sağlayan makyajımdan kurtuldum. Bu sırada Arslan bu kez elinde iki bardak kahveyle geldi. İkisini de ortadaki sehpaya bırakıp, bana döndü.

  "Şu yüzüne bir bakayım."

  Saçlarımı arkaya atıp, yüzümün kızaran kısmına nazikçe dokundu. Dokunduğu bölgeden başlayıp tüm yüzüme ulaşan alevler birazdan bizle birlikte tüm evi ateşe verebilirdi. Bir yanım daha fazla şefkatli dokunuş isteyince kendime gelmek için birkaç derin nefes aldım. Tokatın etkisiyle beyin hücrelerim ölmeye başlamıştı herhalde. Kendine gel Ahenk, saçmalama!

  "Piç kurusunun vurduğu elini kıracağım," derken yeşil gözleri neredeyse siyaha döndü. Boynundaki damar seğirdi. Bu kadar sinirlenmesi normal miydi? Bundan emin değildim. Ama Cihan'ı hiç sevmediği göz önünde bulundurulunca, bu tokatı onu dövmek için bir bahane olarak kullanıyor olabilirdi.

  "İsteyerek yapmadı," dedim sıkıntıyla. "Benim yüzümden kavga etmenize gerek yok."

  "Aşık oldun herhalde," diye soludu. Harika, hedefi ben olmuştum şimdi de!

  "Ne alakası var? Planlı bir buluşma bile değildi, anlattım ya! Hem sana hesap mı vereceğim?"

  Yeşil gözlerini benimkilere diktiğinde ben de meydan okurcasına benimkileri diktim. Daha on gündür tanıdığım adama hiçbir hesap verme mecburiyetim yoktu! Ki buna rağmen yolda buluşma nedenimizin bir özetini geçmiştim. Oflayıp yanıma otururken, yüzündeki 'Bana ne oluyor da hesap soruyorum?' Bakışını gördüm.

  "Ayrıca için rahatlayacaksa benim tipim değil," dedim başımı koltuğun sırtına yaslarken. Saat geç olmuştu ve ben o kadar yorgundum ki her an uyuyakalabilirdim. Cihan yakışıklıydı evet, hem de fazlasıyla. Eğlenceli ve kibardı da. Ama bir şeyler eksikti sanki, ne olduğunu bilemiyorum. Onunla arkadaş olmak, sevgili olmaktan daha çok mutlu ederdi beni. "Ve artık evime gitmek istiyorum."

  "Kahveni iç," dedi sehpadaki fincanı eline alıp bana uzatırken. "Sonra ben bırakırım seni eve."

  İtiraz edemezdim çünkü bu saatte eve gidebilecek başka bir araç bulabileceğime dair bir inancım yoktu. Kahveyi almak için doğrulmaya yeltendim. Aniden açılan göğüs dekoltemi kapatmaya ve aynı zamanda fincanı tutmaya çalışıyordum. Tabii ki ikisi aynı anda başaramadım. Göğüslerim iyice açılınca iki elimle düzelteyim derken, kahve fincanı elimden doğaüstü bir şekilde fırlayarak tüm kahvenin Arslan'ın üzerine boca olmasına neden oldu.

  "Ay ben çok özür dilerim." Az önceki ıslak mendil paketini elime alıp Arslan'ın üzerini temizlemeye çalışırken bir yandan da özür diliyordum. Adamı resmen haşlamıştım! O elimi ittirip beni durdurmaya çalıştıkça ben nedensiz bir inatla silmeye devam ettim.  

  "Tamam, silme şu pantolonumu artık!" Dediğinde ne yaptığımı anlayıp ıslak mendilleri gelişi güzel fırlattım. Sildiğim yer, aslında çok da uygun bir yer değildi ve gittikçe kabarıyordu. Kaynar kahveden mi kaynaklanıyordu acaba? "Çok özür dilerim, ben ne yapayım? Yani amacım öyle bir şey değildi. Zaten akşam bana ilk defa buluştuğum biriyle yatacakmışım gibi bir ima yaptın ama ben..."

Ahenk (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin