3.BÖLÜM: VEDA ÇİÇEĞİ

Start bij het begin
                                    

"Bugün 5 Aralık. Akasya, senin gibi bir çiçeğin bu dünyaya, bana veda ettiği gün. Umarım sende onun gibi gitmezsin. İyi geceler veda çiçeği."

Benim için Akasya bir veda çiçeğiydi. Bana defalarca veda eden bir veda çiçeği. İlk vedasını beş yaşındayken etmişti. Ne yazık ki son vedası olmamıştı veda çiçeğimin. Akasya'nın bana bir veda borcu vardı. Son bir veda borcu... düşüncelerimi başımı iki yana sallayarak başımdan atmayı dilerken yorgun ve oldukça soğuğa maruz kalmış bedenimi sıcak yatağıma bıraktım. Gözlerim usulca kapanırken tek dileğim bir daha 5 Aralığın gelmemesiydi... Telefonumdan yüksek melodi sesiyle gözlerim aralanırken, gözlerim yanımda duran ve ısrarla çalan telefonunu buldu. Gözlerimi açmak için çabalarken ekranda görünen isimle saate baktım. Demek sıra bendeydi? Saat üç olmuştu ve ben uyuya kalmıştım. Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde telefonun ucundan gelen cırlama sesiyle telefonu kulaklarımdan uzaklaştırdım. Yüzüm istemsizce ekşimiştir.

"Salak mısın?! İntikam mı alıyorsun? Hadisene! Saat kaç, saat! Of Efe-"

"Günaydın Asya."

"Gün mü kaldı? Akşam olacak neredeyse. Geliyorsan gel."

"Pekala. Eğer biraz daha gelmezsem konuşmaktan nefesin kesilecek muhtemelen. Yarım saate kafede olurum. Görüşürüz."

Bir şey demesine fırsat vermeden telefonumu kapatıp sıcak yatağımdan üzülerek ayrıldım. Hızla üzerime bol, siyah pantolon ve Siyah sewatshirt giydim ve saçlarımı elimle düzelttim. Telefonumu, cüzdanımı ve arabanın anahtarımı cebime koyup montumu hızla giydim. Odamdan çıkarken son kez Akasya'ma tekrar gülümsedim ve hızla önce odamdan, sonrada evden ayrıldım. Arabam boş sokakları hızla geçerken sonunda dün geldiğimiz kafeye ulaşmıştım. Hızla içer girdiğimde gözlerim, etrafta kızgın olduğunu ve başımın etini yiyeceğinden emin olduğum Asya'yı aramaya başladı. Çok geçmeden kitaplarla düşmanıymış gibi bakan Asya gözlerime takılırken, gülmemek için bastırdığım dudaklarımla Asya'nın masasına ilerlemeye başladım.

"Selam-"

"Gelmeseydin ya."

Asya'nın karşısına oturduğumda Asya hala olabildiğince sinirli görünüyordu

"Abartmıyor musun? Dünde ben seni beklemiştim."

"Her neyse! Şu ödevi yapıp bir an önce gidelim buradan."

Başımı sallayarak Asya'nın önündeki kitaplardan birini aldım.

"Cemal Süreya'nın Hayatı tamam mı?"

"Evet! Tamamladım sonunda."

Gülümseyerek Asya'ya döndüm.

"Bende şiirlerini tamamladım. Sen ben gelemden her şeyi tamamladığına göre ben boşuna mı geldim Yani?"

Asya sinirle ayağa kalktı.

"Ne demek boşuna? Asıl ben boşuna gelmişim! Zaten sabahtan beri açım! Sinirliyim! Delirtme beni tamam mı? Sabahtan beri bu adamın hayatını araştırıyorum zaten! Kendi hayatım hakkında bu kadar bilgiye sahip değilim ben Ya-"

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken karşımda sinirden kızarmış olan Asya'ya döndüm.

"Pekala, sanırım senin karnını doyurmamız gerekecek."

"Yemek mı yiyeceğiz? Gerçekten mi?"

Asya heyecanla küçük bir çocuk gibi ellerini birbirine vurmuştu. Asya'nın bir anda değişen ruh haliyle gülmemi bastırmaya çalışarak dudaklarımı birbirine bastırdım.

AKASYA Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu