ˢᵉᵛᵉⁿᵗᵉᵉⁿ• 𝘰𝘯𝘦 𝘴𝘩𝘰𝘵 (𝘢𝘭𝘣𝘦𝘳𝘵)

280 19 34
                                    

..𝐀𝐧𝐝 𝐓𝐡𝐢𝐬 𝐍𝐞𝐯𝐞𝐫 𝐂𝐡𝐚𝐧𝐠𝐞𝐝

Sonbaharda dökülen yaprakların, en sevdiğin şekilde yumuşakça ve kimi zaman şiddetle yağan yağışların ve ara sıra esen soğuk rüzgarın yerini poyraz, yeryüzünü sükunete gömdüğüne inandığın beyaz tanecikler almıştı.

Sonbahar yağışın ardından burnuna dolan toprak kokusunu ne kadar seviyorsan kışın sana getirdiği bir çok şeyden o kadar haz etmiyordun. Ne zaman karın büyüleyici olduğunu bilsen de o karın gerekliliği soğuk seni neredeyse değil evinden yatağından dışarı çıkarmıyordu. Her kış istisnasız yataklara düşüyor en iyi bir haftaya ayaklanıyordun.

Yine öyle bir günde yatağında dönen başına rağmen uyumayı umarak gözlerini kapatmış uzanıyordun. Derken evin kapısının gürültülü bir sesle açılmasıyla istemsizce yatağından doğruldun. Gelenin ev sahibesi olduğunu biliyordun çünkü senden başka kimsede dairenin anahtarı yoktu.

"(Y/N)! Senin bugün dersin yok mu küçükler beni rahat bırakmıyorlar bir türlü."

Odana girene söylendiğini ve dağınık yerleri topladığını duyuyordun. Kıyafet ve örtülerini hışımla çırpıp katlıyor koltuk yastıklarını ve çalışma masanı hızlıca toparlıyordu. Sen de ne kadar başın dönse de yatağından kalkmayı başarmış zaman zaman duvardan destek alarak onun olduğunu bildiğin salona gidiyordun. Adım seslerinin yaklaştığını duyduğunda onun da sana doğru geldiğini duydun.

"Madam ben pek iyi hissetmiyorum, bugün okula gidemem maalesef."

"İyi de dün de aynı şeyi söyledin. Hala iyileşmedin mi? Dur bir bakayım."

Tam önünde durdu ve elinin ters tarafını alnına yerleştirdi.

"Tanrım! Yanıyorsun sen." Seni alelacele koltuğa oturttu ve üstündeki fazlalıkları çıkardı.

"Ben şimdi sana soğuk bir banyo hazırlıyorum sonrasında da doktoru çağıracağım."

Sonra hızlıca balkona çıktı seni bekleyen öğrencilere seslendi:

"Öğretmeniniz bugün hasta gelmiyor. Hadi bakayım siz dersinize!"

..

Duşunu almış ve ve doktor çok geçmeden gelmişti. Ateşini ölçtü, birkaç ilaç yazdı ve en az bir hafta dinlenmen gerektiğini söyledi. Tabi bunlar olurken de eb sahiben yanındaydı. Herkese bu kadar sert davranan kadın geldiğinden beri sana özel muamele ediyor gibiydi. Küçükken buraya taşınmana rağmen Manchester City'de öğrenimini görmüş ve bir kaç sene de orada da soylu ailelerin çocuklarına mürebbiyelik yapmıştın. Buraya geri gelmeninin üzerinden en fazla altı ay geçmişti.

Doktora kapıya kadar eşlik eden ve onunla birlikte çıkan ev sahibesi kısa bir süre sonra tekrar geldiğini yine gürültülü şekilde kapı açma sesinden anladın.

"Doktor her gün şuruptan bir haplardan iki kez al diyor. Hepsi de tok karnına. Ne dediğimi anladın mı?"

"Evet Madam."

"Annene ne kadar benzesen de seni hasta bir başına bırakacak değilim."

"Ne demek o?"

Elinde tepsiyle bir kase çorba ve birkaç dilim ekmekle geldi ve yatağının yanındaki sandalyeye oturdu. Kaşığı çorbaya daldırdı ve çorbayı sana yavaş yavaş içilmeye başladı.

"Anneni tanıyorum ve hiç sevmiyorum demek. Tuhaf fikirleriyle gelir ve dikbaşlılığıyla herkesi delirtirdi. Ama yine de çalışkan kadındı ve evi geçindirmek için her şeyi yaptı değil mi?"

𝘽𝙤𝙮𝙛𝙧𝙞𝙚𝙣𝙙 𝙎𝙘𝙚𝙣𝙖𝙧𝙞𝙤𝙨' 𝘔𝘰𝘳𝘪𝘢𝘳𝘵𝘺 𝘵𝘩𝘦 𝘗𝘢𝘵𝘳𝘪𝘰𝘵Où les histoires vivent. Découvrez maintenant